Bir tablo sadece renklerden ve çizgilerden mi ibarettir, yoksa içinde bulunulan dönemi değişebilir mi?
Üretilmiş bazı eserler yalnızca sanat tarihinin akışını değil; düşünce biçimlerini, toplumsal normları ve hatta politikayı bile etkilemeyi başarmıştır.
İşte, eserleriyle yaşadıkları dönemi değiştiren 10 sanatçı ve dünyayı dönüştüren eserleri:

Mona Lisa (1503–1506), Leonardo da Vinci
Leonardo da Vinci’nin Louvre’da sergilenen eseri, resim tekniğinin yanı sıra modelin gizemli ifadesiyle de yüzyıllardır izleyicileri büyülemektedir. Sfumato tekniği ile yaratılan yumuşak geçişler, Mona Lisa’yı gerçekliğe en yakın portrelerden biri haline getirmiştir.
Döneminin ötesinde bir psikolojik derinliğe sahip olan portre, sanatta bireysel kimlik vurgusunun önünü açmış, aynı zamanda Batı sanatında kadın temsiline yeni bir boyut kazandırmıştır.


Sistine Şapeli’nin Tavanı (1508–1512), Michelangelo
Michelangelo’nun Vatikan’daki Sistine Şapeli’ne yaptığı tavan freskleri, dini sanatın sınırlarını yeniden şekillendirmiştir. Özellikle Âdem’in Yaratılışı sahnesinde sanatçı, insan bedeniyle tanrısallığı ilk kez bu kadar eşdeğer bir güçle resmetmiştir.
Anatomik doğruluğu, dramatik anlatımı ve ölçeğiyle Michelangelo, sanatçının sadece bir usta değil aynı zamanda entelektüel bir figür olduğunu göstermiştir.


Nedimeler (Las Meninas) (1656), Diego Velázquez
İspanyol Barok ressamı Diego Velázquez’in “Las Meninas”ı, sadece bir portre değil, aynı zamanda bir bakış deneyidir. İzleyiciye bakan kişiler, aynadaki kraliyet yansıması ve ressamın kendisini esere dahil etmesi, görme biçimlerini değiştirerek sanatçı ve izleyici rollerini sorgulatmaktadır.
Sanat tarihinde ilk kez izleyici, resmin bir parçası haline gelmiştir. Bu yönüyle eser, modern sanatın habercisi kabul edilmektedir.


Marat’ın Ölümü (1793), Jacques-Louis David
Fransız Devrimi’nin simge tablolarından biri olan eser, Jean-Paul Marat’nın banyo küvetinde suikaste uğramasını dramatik bir dille anlatmaktadır. David’in kullandığı kompozisyon, klasik Roma heykellerini anımsatırken, sanatın propaganda aracı olarak nasıl kullanılabileceğini de göstermiştir.
Marat’ın Ölümü, ‘politik sanat’ kavramının doğuşuna öncülük etmiştir.


Olympia (1863), Édouard Manet
Manet, bu eserinde idealize edilmiş güzellikten çok, doğrudan bakışlı, özgüvenli bir kadın figürü sunarak geleneksel çıplak kadın figürlerini ters yüz etmiştir.
Dönemin burjuva ahlakına açıkça meydan okuyan eser, empresyonizmin öncülü sayılmaktadır. Ayrıca resimde kadın temsiline dair yeni bir dönemi başlatmıştır.
Resmi buradan inceleyebilirsiniz.

İzlenim: Gün Doğumu (1872), Claude Monet
Empresyonizme adını veren tablo, anlık ışık etkilerini yakalamaya çalışan yeni bir yaklaşımı temsil etmektedir. Monet, manzarayı birebir kopyalamak yerine, ışık ve atmosferin bıraktığı ‘izlenimi’ tuvale aktarmayı hedeflemiştir.
İzlenim: Gün Doğumu, akademik kurallara karşı çıkan sanatçılar için cesaret verici bir başlangıç olmuştur.


Avignonlu Kızlar (Les Demoiselles d’Avignon) (1907), Pablo Picasso
Picasso’nun Afrika sanatı ve maskelerinden ilham aldığı figürleri, mekansal bütünlükten bağımsız bir şekilde yerleştirdiği Avignonlu Kızlar, alışılmış perspektif anlayışını alt üst etmiştir.
Geleneksel figür yorumuna ve güzellik anlayışına karşı bir isyanı simgeleyen resim, Kübizm akımının başlangıcı kabul edilmektedir.

Siyah Kare (1915), Kazimir Malevich
Siyah Kare, figüratif sanatla bağları koparan ilk çalışmalardan biridir. Malevich, Süprematizm adını verdiği bu yaklaşımla yalnızca geometrik biçimlerle ruhsal bir anlam kurmayı amaçlamıştır.
Eser, sanatın ne olduğu sorusunu yeniden gündeme getirmiş ve soyut sanatın radikal örneklerinden biri olarak kabul edilmiştir.


Kırık Sütun (1944), Frida Kahlo
Meksikalı ressam Frida Kahlo, otoportrelerinde kişisel acılarını ve beden deneyimlerini doğrudan anlatmıştır. Kırık Sütun’da sanatçı, omuriliğini bir mimari sütunla betimleyerek fiziksel ve duygusal acıyı simgelemiştir.
Kadın bedenine dair temsilleri yeniden tanımlayan eser, feminist sanatın simgelerinden biri haline gelmiştir.


No. 5 (1948), Jackson Pollock
Pollock’un damlatma tekniğiyle oluşturduğu soyut ifade biçimi, sanatçının tuvalle fiziksel ilişkisini ön plana çıkarmaktadır. Tuval artık bir alan değil, bir ‘eylem yeri’dir.
Bu anlayış, Amerikan sanatını uluslararası sanat sahnesinin merkezine taşımıştır. Aksiyon resmi kavramını da beraberinde getirmiştir.
BONUS I
Marilyn Diptych (1962), Andy Warhol
Warhol’un Marilyn Monroe’yu seri halde gösterdiği eser, tüketim toplumunu ve medyanın ünlüleri nasıl nesneleştirdiğini sorgulamaktadır. Renkli ve tekdüze baskılarla oluşturduğu yapı ile Warhol, endüstriyel üretim tekniklerini sanata taşımıştır.
Pop Art’ın sembolü haline gelen eser, sanatın gündelik hayatla iç içe geçmesini sağlamıştır.

BONUS II
Kırmızı Balonlu Kız (2002), Banksy
Kimliği hala bilinmeyen sokak sanatçısı Banksy, stencil tekniğiyle yaptığı eserinde umut, kayıp ve masumiyet temalarını işlemiştir. Eser, açık artırmada kendini parçalayarak sanat piyasasına eleştiri de getirmiştir.
Sanat galerilerinin dışında, şehir duvarlarında yükselen bu eser, 21. yüzyılda sanatın nerede başlayıp nerede bittiği sorusunu yeniden gündeme getirmiştir.

Kapak Görseli: Photo by Birmingham Museums Trust on Unsplash