Sürdürülebilirlik Kavramı
1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun yayımlamış olduğu ”Ortak Geleceğimiz” adlı rapor ile ilk defa resmi olarak ‘‘sürdürülebilirlik’’ kavramı ortaya atılmıştır. Sürdürülebilirlik raporda şöyle tanımlanmıştır: “İnsanlık; doğanın gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçları temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir.”
Ayşin Sev’in “içinde bulunduğu koşullarda ve varlığının her döneminde, gelecek nesilleri de dikkate alarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına öncelik veren, çevreye duyarlı, enerjiyi, suyu, malzemeyi ve bulunduğu alanı etkin şekilde kullanan, insanların sağlık ve konforunu koruyan yapılar ortaya koyma faaliyetlerinin tümü” olarak tanımladığı sürdürülebilirlik kavramı, en sade şekliyle bir yapının kendine ve etrafına zarar vermeden var olma yeteneğidir.
Sürdürülebilir Mimari
Sürdürülebilirlik kavramı çevre, borsa ve özellikle doğa gibi kavramlarla ortaya atılsa da zaman içerisinde mimarlık alanında da yapıların sürdürülebilirliği üzerinden gündeme gelmiştir.
Sürdürülebilir mimari kavramı genişleyen teori ve uygulama alanından kaynaklı olarak 1990’lara kadar çevresel tasarım, yeşil tasarım, ekolojik tasarım gibi çeşitli terimlerle ele alınmıştır.
Sürdürülebilir mimarinin gündeme gelme sebeplerinden en önemlisi, hızla artan nüfusun beraberinde getirdiği çarpık kentleşme ve giderek artan küresel çevre sorunları ile birlikte ortaya çıkan pek çok problemin oluşturduğu kaygılardır.
Sürdürülebilir mimarinin amacı, bütüncül ve planlı bir yapılaşma şekliyle uzun yıllar bozulmadan, mimari kimliğini kaybetmeden, çevreye zarar vermeden varlığını sürdürmesi ve çevreye zarar vermeden varoluşunu tamamlamasıdır.
Sürdürülebilir mimariyi aşamalara ayıracak olursak; ilk aşama tasarım ve yapım süreçlerinde doğal kaynakları minimumda kullanmaktır. İkincisi, enerji tüketimini kontrollü gerçekleştirmek ve son olarak, çevreye zarar vermeden yapım sürecini tamamlamaktır.
Kullanım sırasında yapının bakım ve onarımı düzenli ve dikkatli bir şekilde yapılmalıdır. Belirli bir süre sonra restitüsyon, restorasyon ve yeniden işlevlendirme gibi işlemler uzman kişilerin doğru müdahaleleriyle yapıya ve çevresine zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirilmelidir.
Dikkat edilmesi gereken pek çok unsurun olması elbette mimari yapı içerisinde yaşayacak olan bireylerin konforunun ikinci plana atılacağı anlamına gelmez. Sürdürülebilir mimarinin en önemli özelliklerinden biri de bireylerin konforu ve sağlığı düşünülerek mekânın en iyi şekilde kurgulanmasıdır.
Bu süreçlerden sonra, uzun yıllar var olma yeteneğini koruyan ve nihayetinde ömrü dolan binaların kullanılamaz hale geldiğinde dahi etrafa zarar vermeyecek nitelikte olması, malzemeden konumuna kadar pek çok parametrenin düşünülerek seçilmiş ve kurgulanmış olması sürdürülebilir mimarlığın yapı için son adımı sayılabilir.