Edebiyatımızın sert ama samimi şairi Can Yücel, 21 Ağustos 1926 ile 12 Ağustos 1999 yılları arasında yaşamıştır.
Eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in oğlu olan Can Yücel, 20. yüzyıl Türk şiirinin en tanınan ve en fazla okunan şairlerinden biridir.
Sevgili Gençlik
Öyle parçalandım ki ömrümde
Sevgiyle öfke arasında,
Sevgimi öfke vurdu
Öfkemi sevgi kaçırdı
İçim parçalandı aradaBi de bi gün baktım gökyüzüne bir bayram gecesi
Bi kestane fişeği açmıştı yedi rengimden
Yağıyorum çocukların üstüne
Öğrenimi
1943 yılında, Ankara Atatürk Lisesi’nden sınıf arkadaşı Gazi Yaşargil’le birlikte yurtdışında öğrenim görmeye giden Can Yücel, Ankara ve Cambridge Üniversitelerinde Latince ve Yunanca okumuştur.
Öğreniminin ardından çeşitli elçiliklerde çevirmen olarak görev yapan Yücel, Londra’daki BBC’nin Türkçe departmanında spikerlik de yapmıştır.
Yazılarının yayımlandığı bazı dergiler:
1945 ile 1965 yılları arasında Papirüs, İmece, Şiir Sanatı, Ant, Dost, Birikim, Yeni Düşün, Sanat Emeği ve Yazko Edebiyat gibi çok sayıda dergide yazı ve şiirleri yayımlanan Yücel, aynı zamanda dergiler için çeviriler de yapmıştır.
1965 yılından sonra şair, siyasi konularda da yazılar yazmaya başlamıştır.
İlerleyen yıllarda ise, haftalık mizah dergisi Leman ve aylık yayımlanan Öküz dergilerinde yazı ve şiirleri yayımlanmıştır.
Askerliğini Kore’de yapan Yücel, 1958 yılında Türkiye’ye dönmüştür.
Döndükten sonra, bir süre Bodrum ve Marmaris’te turist rehberliği yaptı. Ardındansa, bağımsız çevirmen ve şair olarak hayatını sürdürmüştür.
Asla Keşkelerim Olmadı
Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim….
Ne hissettiysem onu söyledim, onu yaşadım.
Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım.
Asla keşkelerim olmadı.
Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım.
Karşıma bazen gerçek yüzler , bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım.
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, ya da asla birini severken karşılığını beklemedim.
Dostluğuma değer biçmedim , sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.
Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim.
Bazen çok kırıldım , bazen belki de kırdım.
Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim.
Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yine de affettim.
Onlar belki beni saflıkla yargıladılar. Belki de içten içe sinsice güldüler.
Ama asıl unuttukları şuydu. Ben aldanmadım.
Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için…
Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için…
Oysa ben hiç insan kaybetmedim.
Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar.
12 Mart Muhtırasının ardından Mao Zedung ve Che Guevara’dan çeviriler yaptığı için 12 yıl hapis cezası almıştır.
1974 genel affıyla özgürlüğüne kavuşan Can Yücel’in Rengahenk isimli kitabı, 12 Eylül Darbesi sonrasında müstehcen olduğu iddiasıyla toplatılmıştır.
Kullandığı yalın ve samimi dille dikkat çeken Yücel, eserlerinde toplumsal olaylara yer vermiş; doğadan, duygulardan ve insan hallerinden ilham almıştır. Ayrıca şiirlerinde, ailesine ve dostlarına duyduğu sevgiyi de açık bir şekilde ifade etmiştir.
Siyasi Hayatı
Can Yücel, 1996 yılında Emek Partisi’nin kurucu üyeleri arasında yer almıştır.
Yücel’in Hava Döndü şiiri, EMEP’in parti marşı olarak kullanılmıştır.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e hakaret suçundan yargılanan Can Yücel, 18 Nisan 1999 seçimlerinde Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) İzmir 1. sıra milletvekili adayı olmuştur.
Can Yücel’in yazarlık kariyerinin diğer yüzü, çeviridir.
Yücel; F. Garcia Lorca, William Shakespeare ve F. Scott Fitzgerald gibi önemli yazarların eserlerini Türkçeye kazandırmıştır.
Ölümü
Yaşamının son yıllarında Eski Datça’ya yerleşen Yücel, 12 Ağustos 1999 günü aramızdan ayrılmıştır.
Şairin cenazesi, Mekanım Datça Olsun isimli kitabından dolayı Datça’da defnedilmiştir. Ölüm yıl dönümlerinde düzenlenen anmalarda şarap içilmesi sebebiyle Datça’da anma töreni düzenlenmeyen Yücel’in mezarı çok defa saldırıya uğramıştır.
Mezarının yakınında bulunan ve Can Evi ismi taşıyan alan, saldırıların ardından kapatılmıştır.
Herkes Gitmek İstiyor
Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara..
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey..
Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle “yanına almak istediği üç şey” falan yok.
Bir kendisi.Bu yeter zaten.
Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.
Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız “kalk gidelim”,
öbür yanımız “otur” diyor.
“Otur” diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira..İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu..
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz..
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler..
Bir çocuk daha doğurmalar..
Borçlara girmeler..
İşi büyütmeler..
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.Misal ben..
Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki..Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?“Sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar, ama az.Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek..
Bütçe, zaman, keyif.. Denk olsa.
Gün içinde mesela..
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.Sabah 9, akşam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamalı.Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma..
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç,
Ama olsun.. İstemek de güzel.