22 Ağustos 2022

Sigmund Freud’un Psikiyatri Tarihine Geçen 10 İlgi Çekici Vakası

Sosyaliize

~17dk

Merhaba, bu yazımda Sigmund Freud‘un psikiyatri tarihine geçen en can sıkıcı, kafa karıştırıcı ve bir o kadar ilgi uyandıran 10 vakasından bahsedeceğim. Bu vakalar sadece Freud, akranları ve seleflerinin kafasını karıştırmakla kalmamış, zaman içerisinde halkın da ilgisini çekmiş ve hatta birer şehir efsanesine dönüşmüştür.

Freud bunlar hakkında yüzlerce sayfalık “raporlar” hazırlamış ve saatlerini bu vakalarda adı geçen şahıslara ayırarak onları çözümlemeye çalışmıştır.

Kronolojik sırayla anlatacağım vakalardan ilki, Anna O. Vakası.

Breuer’ın Güzel Anna’sı

Josef Breuer, Freud’un psikiyatri bilimini öğrendiği kişi ve akıl hocasıydı. Aynı zamanda ofisinde hastaları tedavi eden Breuer, 19. yüzyılın en bilindik ruh doktorlarından biriydi.

Anna O. ise Breuer’in zengin, soylu, genç ve güzel hastasıydı. Freud’un psikolojik bunalımları çözümlemede doğrudan etkisi olduğu hasta da bu genç kadın olduğu için listemize onu da ekledim. Nitekim Freud, kurucusu olduğu psikanaliz yöntemlerini bu kadına da uyguladı ve iyileşmesinde etkili oldu.

Anna O., zengin ve soylu bir aileden geliyordu. Breuer onun naifliğinden etkilenmemek ve kendisini Anna’nın iyileşmesine adamak için tüm dikkatini uyguladığı taktik ve teorilerin yorumlanışına veriyordu. Ve sonunda başardılar: Anna O. iyileşti! İyileştikten sonra ise, kendini kadın ve çocuk haklarının savunulmasına adayan azimli bir aktivist, çevirmen ve yazar oldu.


Emmy Von N. Vakası

Müstear ismi Emmy Von N olan Fanny Moser, yaşadığı dönemde Doğu Avrupa’nın en zengin kadını sayılıyordu. Aslen İsviçreli olan Emmy’nin ruhsal bunalımı onda kekemelik ve konuşma zorluklarına sebep oluyordu. Emmy kriz anlarında yüz ve parmaklarında gerilmeler yaşıyordu.

Freud Emmy’yi tedavi ederken katarsis psikiyatri ve serbest çağrışım yöntemlerini kullanmıştı. Katartik tedavide ruhun onu suçlu hissettiren kötülüklerden arındırılması ve hastanın olumlanması birincil faktördü.

Başlarda Freud, bu genç kadını tedavi etmekte oldukça zorlanıyordu. Bu konuda kendisine içerleyenlere şu cevabı vermişti:

“Ayrıca o sırada hiçbir şey anlamadığımı da aklınızda bulundurmanızı rica ediyorum.”

Ancak bir dizi hipnoz ile bilinçaltına girebilmesi sonucu Emmy Von N. tamamen iyileşebilmişti. Freud, Emmy Von N vakasında edindiği mesleki kazanımlarından Histeri Üzerine Çalışmalar adlı eserinde bahsetmiştir.

Lucy R Vakası

Miss Lucy R vakasında ise Freud, sürekli yanık kokusu alma yakınması ile kendisine başvuran genç bir öğretmeni, aslında patronuna duyduğu gizli aşkı ortaya çıkartarak tedavi etmiştir. Lucy R, Glasgow’lu bir mürebbiyedir ve Viyana’da zengin ve dul bir beyefendinin çocuklarını yetiştirmek üzere işe alınır. Fakat o zamanın şartlarına göre, her ne kadar işvereni bekar da olsa, sosyal statü farkı nedeniyle Lucy’nin işvereniyle duygusal bir beraberlik düşlemesi imkânsızdır. Bu nedenle bilincinde kendisine itiraf edemediği, ama bilinçaltında kendisini için için yiyip bitiren bir aşkın pençesine kapılmıştır.

Freud, bu güzel hastasını hipnoz, telkin ve serbest çağrışım yöntemleriyle 9 haftada iyileştirebilmiştir. Tedavinin ardından Lucy, patronuna olan aşkını artık kendinden gizlemiyordu ve bunun bir ilişkiye dönüşmesinin imkânsızlığını da kanıksamış haldeydi. Kaderin ördüğü ağları metanetle kabullenmiş olan Lucy, “Evet onu seviyorum ama bu bir şeyi değiştirmez. Önünde sonunda, içimde, istediğimi düşünebilir ve hissedebilirim.” diyordu.

Katharina’nın Boğulma Korkusu

Katharina Viyanalı soylu bir aristokrattı. Freud’la Alplerde bir tatil esnasında tanıştı. Ona hayatını kâbusa çeviren yüz kasılmaları ve boğulma nöbetlerinden bahsetti.

Seanslarında Katharina, Freud’a bir amcanın kendisiyle cinsel yakınlaşma sahnesine tanık olduğundan ve bu görüntüyü zihninden asla silemediğinden bahsetti. Hipnozun işe yaramadığı hastayı Freud baca temizlemenin (the chimney sweeping) bir başka versiyonu olan “basit sohbet etme” yöntemiyle tedavi etti.

Freud “Histeri Üzerine Çalışmalar”da Katharina’dan da bahseder.

Yürümeyi Unutan Elisabeth Von R

Elisabeth Von R, 24 yaşında Macar asıllı bir genç kadındır. Freud’a yürüme zorluğu ve kas ağrıları semptomlarından bahseder. Yasak bir aşkın histerisini yaşayan Elisabeth, kriz anlarında yürümeyi unutmaktadır.

Freud onu serbest çağrışım yöntemiyle dinlediğinde genç kadının üç ayrı nevrozdan muzdarip olduğunu görür:

  • Kız kardeşi öldüğünde eniştesine karşı hissettiği duygulardan dolayı utanma
  • Kız kardeşinin ölümüne kendisi sebep olduğu vehminden dolayı suçluluk
  • Hasta olan babasına bakmada merhamet-kayıtsızlık arasında kalıp yaşadığı ikircikli ruh hali

Freud hastasını konuştururken onun kendinden gizlediği bir şeyler olduğunu fark etti. Bu durumda hipnoz bir sonuç vermeyecekti. Zira hipnoz, histerik vakalarda direnmenin en fazla karşılaşıldığı yöntemdi. Dahası, serbest çağrışımda bile diğerkamca açıklamaların ve konunun odağından sapan çok fazla ayrıntının bulunması, Freud’a bunun bir konversiyon olduğunu düşündürüyordu. Bu ise, analizde gerçekten uzaklaşıldığının habercisi idi.

Freud genç hastasını, duygusal boşaltım sağlayarak tedavi edebildi ve Elisabeth’in gizlediği ayrıntılar da yine bu yolla açığa çıkarılabildiler.

Dora’nın Cinsel İstismar Vakası

Her psikotik analizde başarılı olunacak diye bir kural yoktur hiç şüphesiz. Nitekim bahse konu doktor, psikanalizin kurucusu ve yeni bir ekolun öncüsü olan Sigmund Freud olsa bile… İşte Dora vakası da “Herkes yanılır, yanılmak insana özgüdür.” özdeyişini doğrular niteliktedir. Zira Dora’nın cinsel istismar konusunda diretmesine rağmen Freud ona ödipal kompleksleri olan hasta tanısını koymuştur. Buna göre hasta, çocukluğunda cinsel yönelim bozukluğu ya da libidinal bir travma yaşamış olmalıydı. Oysa Dora, bunun bir istismar vakası olduğuna inanıyor ve kıymetli doktorunu bu konuda ikna etmeye çalışıyordu.

Dora’nın problemi sürekli seyreden öksürük nöbetleriydi. Ve elbette bu, mikrobiyolojik sebeplerden kaynaklanmıyordu. Bir çeşit konversiyondu (psikolojik bozuklukta yer-yön değiştirme). Freud bu hastalığı sağaltım yöntemiyle tedavi etmeye çalıştı. Bu yöntem dışsal faktörler ayıklanarak bilinçaltında yatan gerçek nedene ulaşma yoluna dayanıyordu. Fakat genç hastasının tedaviye direnmesi ve sonunda tedaviyi reddetmesi ile on birinci haftada tedavi yarım kaldı.

Dora Vakası Freud’un kariyerinde en fazla tahrip yaratan ve bugün bile farklı kesimlerce Freud’u, Altın Çocuk Sigi’den Agresif Ruh Doktoru’na dönüştüren bir çeşit öç alma faaliyetine dönüşen üzücü bir vaka oldu.

Dora Vakası’nı Lidia Yuknavitch’in “Freud’a Kafa Tutan Kız: Dora” kitabından ayrıntılı olarak okuyabilirsiniz.

Küçük Hans’ın Atlara Duyduğu Korku

Hans, 5 yaşında atlara duyduğu önlenemez ve gittikçe artan korku semptomuyla Freud’a getirilen küçük bir erkek çocuktur. Başlarda sadece atların sesinden ve görüntüsünden korkarken, hastalığın ileri aşamalarında evin içerisinde kapı kapalı iken bile bir atın kapıdan içeri girip kendisini ısıracağını zannediyordur.

Tam da o sıralar, Freud ”Oedipus Kompleksi”ni teorize ediyordu ve Hans’ta “dört başı mamur” bir oedipus kompleksi olduğunu gördü. Yani, aslında Küçük Hans, atlara benzettiği babasından korkuyordu. Hans bir anısında “Gece odada biri büyük biri kıvrımlı boynu olan iki zürafanın yan yana olduğunu” gördüğünden bahseder. Ve devamında şunları söyler: “Büyük olan bağırmaya başladı çünkü kıvrımlı olanı ondan uzaklaştırdım. Daha sonra bağırmayı bıraktı. Ve ben de kıvrımlı olanın üzerine bindim.”

Bu apaçık oedipus kompleksiydi. Buna göre; erkek çocuklar 3-6 yaş arasında baba rolüne bürünerek annelerine cinsel yakınlık beslerler. Fakat bu dönemi başarı ile atlatamayan çocuklar, Küçük Hans’ta olduğu gibi orta yaş çocuklukta cinsel saplantılar yaşarlar. Hans örneğinde at korkusu ve her yerde at görme semptomu, cinsel bir saplantıdır aynı zamanda.

Anne ve çocuk figürlerinin çocukta yerli yerince oturması ile Küçük Hans’ın hastalığı tedavi edilir.

Kurt Adam Vakası

Kurt Adam olarak isimlendirilen Sergey Petrov Tankieff, 26 yaşında Freud’a gelir ve 4 yaşından beri sürekli gördüğü ve korkuyla uyandığı bir rüyası olduğunu belirtir. Bu rüyada 6 tane beyaz kurt bir ceviz ağacının dallarında oturmuş kendisini izliyordur.

Bu da Freud’un çözülemeyen vakalarından biridir. Ancak ne var ki, tedavi sonucunda Tankieff, “Kurt Adam” oluşu ile barışmış ve bu halini kabullenmiştir. Öyle ki, iş görüşmelerinde telefonları bile “Merhaba Ben Kurt Adam” diye açıyor ve bunun esprisini yapıyordur.

Nevrozun sebebi ise 1,5 yaşında iken anne ve babasını uygunsuz bir halde görmesi ve daha sonra yıllarca bunun etkisinden kurtulamamasıdır. Çocukluğunda yaşadığı oedipus kompleksi büyüyünce nevroza dönüşmüştür. Gençlik yıllarında istikrarsız bir ruh hali ve artan Nazi baskıları sonucu, karısının intiharına engel olamamıştır.

Tankieff tam anlamıyla iyileşememiş olsa da Freud’la seanslarının kendisini rahatlattığını söyler ve sonraki yıllarda Anna Freud ile tedavisini sürdürür.

Da Vinci’nin Mona Lisa Tutkusunun Altında Yatan Asıl Sebep

Freud, gerçek yaşam vakalarıyla sınırlı kalmayıp ilgisini çeken roman karakterleri ve ünlü kişileri de analiz ederdi. Çünkü bunlar onun teoremlerinin sentetik birer malzemeleri haline dönüşebilirlerdi. İşte, Freud’un Rönesans’ın ünlü dehası Leonardo Da Vinci‘yi incelediği eseri de bu türdendir.

Düşünün… Yaşamınızdan tam üç asır sonra bir psikiyatrist çıkıyor ve tüm hayatınızı, gölgede bıraktığınız ve insanlardan gizlediğiniz anılarınızı dehlizleriyle birlikte analiz ediyor. Ve sizin hakkınızda elle tutulur bir kanıya varıyor. Bu örneklemde bahsi geçen sanatçı olsa olsa Leonardo Da Vinci olurdu. Bunu analiz edecek çılgın doktor ise, hiç şüphesiz Sigismund Schlomo Freud.

Freud’un Da Vinci’nin belirgin anılarını analiz ettiği kitabı “Leonardo Da Vinci: Bir Psikoseksüel Çalışma ve Çocukluk Hatırası”dır. Keza kitabın sonunda hiç evlenmemiş ve eserlerindeki sonsuzluk hissiyatının nerden geldiğinin çözümlenemediği bu dehanın “gizli aşkının” kim olduğunu ortaya çıkarır.

Merak edenler için söyleyelim: Da Vinci bir başka kadınla birlikte olmayı annesine ve onunla geçirdiği bir tek çocukluk anısına sadakatsizlik olarak yorumlamıştır. Bu yüzden hiç evlenmemiştir. Ve hayatında sadece bir esere, annesinin gençliğinde kendisine bakarken yüzüne takındığı tebessümüne en çok benzeyen esere, Mona Lisa tablosuna tutkuyla bağlanmıştır.

Hikaye odur ki; Da Vinci, Mona Lisa’yı tamamladıktan sonra onu müşterisine satmaktan vazgeçip gittiği ülkelere yanında götürmüştür.

Wilhelm Jensen’in Yarattığı Hayali Karakter: Gradiva

Freud, Wilhelm Jensen’in 1971’de yazdığı kurgusal romanında yarattığı kadın karakter Gradiva’yı da analiz etmiştir. Bu analizlerini “Sanrı ve Düş: Gradiva (Delusion And Dream: Gradiva)” adlı kitabında toplamıştır.

Günümüzde biyometin olarak adlandırılan, gerçeğe bire bir uygunluk gösteren eserlerden biridir Gradiva. Jensen’in eserinde tasvir ettiği, olay örüntülerini işevuruk psişelerle bezediği kitabı, Freud’un gözünden kaçmamıştır. Ve tıpkı gerçek bir vakaymışçasına bu hayali karakteri çözümlemeye çalışmıştır.

Gradiva, antik bir rölyefte gördüğü, yürüyen kadın imgeleminden oldukça etkilenip yollara düşen bir arkeolog olan Norbert’ın hikayesini anlatmaktadır. Norbert, bu gizemli kadın figürünü araştırmak için ta Pompei şehrine gidecektir. “İnsan eski bir tablette gördüğü bir kadın heykeline aşık olur mu hiç?” demeyin. Bunun bir örneğini, yukarıda Da Vinci’nin Mona Lisa tablosuna karşı hissettiklerini betimlerken de vurgulamıştık. İşte, arkeolog Norbert’ın hikayesi de böyledir.

Nitekim başta sadece kitapta geçen iki düşü yorumlamak üzere kalemi eline alan Dr. Freud, kitabın sonunda bütün karakteri (Norbert’ı) analiz ederken bulur kendini.

Bu listemde psikanaliz biliminin kurucusu Sigismund Schlomo Freud ‘u en çok uğraştıran, kimini çözebildiği, kimini ise “Ben çözemiyorum arkadaş!” diyerek havlu attığı 10 vakasından ve bunların odağındaki 10 hastadan kısaca bahsettim.

Yeni listelerle sizlerle olacağım.

Saygı ve sevgilerimle…

Bu içeriği beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla içerik üretebilmemiz için bize Patreon´da destek olun. 🙂
10layn.com Patreon button
Sosyaliize

Sosyaliize

Tüm yazıları

E-bültenimize kaydolun.