Ailesi
Sigmund Freud ya da tam ismiyle Sigismund Schlomo Freud, 1856 yılında Freiberg şehrinde doğdu. İki abisi ve kendisinden küçük 7 kardeşi vardı. Daha sonraları adını Sigmund olarak kısaltsa da, annesinin ona taktığı lakap, ‘Altın Sigi’ her zaman onunla birlikte kaldı.
Eğitim Hayatı
Anne babası dokuz yaşına kadar Freud’a evde eğitim verdiler. Dokuz yaşına geldiğinde ise, o zamanlar ‘Gymnasium’ denilen ortaokul-lise karışımı bir okulda eğitimine devam etti.
Bu okulda dilbilgisinden fiziğe, tarihten ahlak dersine kadar geniş bir yelpazede ders alan Sigmund Freud, yüksek notlarıyla sınıf birinciliğini elinde tutuyordu. Okulda aldığı derslerde ayrıca İngilizce, Fransızca, Latince ve Yunanca öğrenmişti. Sonrasında konuştuğu dillere İspanyolca ve İtalyancayı da ekledi.
Viyana Üniversitesi’ne geçtiğindeyse, öncelikle zooloji ve sonrasında tıp alanında çalışmalarına devam etti.
İdolleri
Viyana Üniversitesi’nde bulunduğu sıralarda üniversite kampüsünde bulunan profesörlerinin heykellerini inceler, bir gün kendi heykelinin de aralarında bulunacağını düşünmekten keyif alırdı.
1859’da Türlerin Kökeni adlı kitabını yayımlayan Charles Darwin, Freud için her zaman ‘Büyük Darwin’ olmuştur. Bakteriyolojiyle ilgilenen Pasteur ve Koch, gök bilimciler Mikotaj Kopernik ve Johannes Kepler de hayran olduğu bilim insanlarındandır. Fakat ona, ‘gençliğinin en mutlu yıllarını’ yaşatan akıl hocası Ernst Brücke’nin yeri Freud’da her zaman farklı olmuştur.
Kokain
Kokain o yıllarda etkileri henüz tam bilinmeyen, eczaneden satın alınabilen bir maddeydi. Savaş alanında askerilerin performansını arttırmaktan migran ağrısına kadar çözüm olarak günlük hayatta sık sık kullanılıyordu.
Freud’sa bu maddeyi duygusal problemleri çözmek için hastalarda kullanabileceğine inanıyordu. Hastalarla uygulamaya geçmeden önce kendi üzerinde deney yapan Freud, ilk defa kokain aldıktan sonra kendini çok daha enerjik hissetmiş, baş ağrılarından kurtulmuş ve anksiyetesini atlatmıştı. İlerleyen zamanlarda kokainle deneylerine devam etmiş, şeker hastalığına bile çare olabileceğine inanmıştı.
İlk Çalışmaları
Bir süreliğine Paris’te Charcot’un çalışmalarını gözlemleyen Freud, fiziksel hastalıkların gözle görülemeyen sebepleri olabileceğine inanmıştı. Zorlu hastalarla baş edemeyen doktorlar, bu hastaları Freud’a yönlendiriyor, tedavilerine burada devam etmelerini istiyorlardı.
Sigmund Freud, hastaları önce hipnoz ediyor, sonra da onlara sorular yöneltiyor, onları konuşturuyordu. Bir hastasının ricası üzerine sorular sormayı bırakıp hastaların konudan konuya atlayarak konuşmasına izin vermeye başladı. Bu yöntem günümüzde de ‘konuşma tedavisi’ olarak bilinmektedir.
Rüya Analizi
Freud, rüyaların bilinçaltının yansımaları olduğunu düşünüyordu. Günümüzde de rüyalarla ilgili en çok kabul görmüş teorilerden biri Freud’a aittir.
Ona göre rüyalar ikiye ayrılıyordu: baskılanmış duyguların ortaya çıkışı ya da günlük yaşamda yaşanan bir çatışmanın yansıması. Rüyalar, gündüz hayatında yaşanmayan tatmini yaşamak için oluşurdu. Uyku sırasında kişinin uyanmaması içinse, zihin kendi kendine sansür uygulardı. Freud’un bu teorisi de bugün rüya sansürü olarak bilinmektedir.
Rüyaların nerden ve neden geldiğiyle alakalı hala kesin bir bilgimiz olmasa da, birçok insan Freud’u bu konuda desteklemektedir.
Psikoseksüel Gelişim
Sigmund Freud, insanların kişiliklerinin aslında geçmişte sıkışıp kaldıkları dönemlerle oluştuğunu savunmuştur. Gelişim sürecini farklı dönemlere ayırmış, bu dönemleri başarıyla tamamlayamayan bireylerin yetişkinlik hayatında belirli özelliklere sahip olduğunu söylemiştir.
Örneğin; oral dönemde ağızsal gelişimini başarıyla tamamlayamayan bir kişi, yetişkinlikte oburluk, sigara içme ve sakız çiğneme gibi yöntemlere başvurarak o dönem alamadığı tatmini almaya çalışmaktadır. Bunların en sansasyoneli fallik dönemle alakalıdır. Fallik dönem, kişinin cinsel organlarını keşfettiği, karşı cinse karşı ilgisinin arttığı dönemdir. Bu dönemde karşı cinse artan ilgiyle erkek çocukları annelerini, kız çocuklarıysa babalarını arzulamaya başlar ve diğer ebeveyni rakip olarak görür. Küçük çocukların ‘ben annemle/ babamla evleneceğim’ demesinden yola çıkan Freud, bu düşüncelerin toplum tarafından kabul edilmeyeceği için bastırıldığını da söylemiştir.
Kişilik Teorisi
Freud, kişiliğin üç kısımdan oluştuğunu, bu kısımların çatışmaları ve uyumlarıyla insan kişiliğinin oluştuğunu söylemiştir. Ego, süperego ve id isimlerini verdiği kısımların hepsi farklı bilinç düzeylerinden sorumludur. En ilkel ve hayvani dürtülerimizin bulunduğu id, farkında bile olmadığımız düşüncelerin bulunduğu seviyedir. Ego ve süpergoysa toplum değerlerinin kişinin değerleriyle buluştuğu ve dengenin kurulduğu bölümdür.
Freud Karşıtları
Savunduğu birçok teoriyle birlikte kendine çokça karşıt edinmiş, teorilerini reddeden birçok makale yayımlanmıştır. Freud’un en çok eleştiri aldığı nokta, cinsiyetleri eşit tutmamasıdır. Çalışmalarının çok büyük bir kısmını kadın hastalar üzerinde yapan Freud’un neredeyse tek erkek hastası kendisidir. Bu noktada erkek çocuklarının annelerine arzu duyduğunu söylemesi oldukça çarpıcı bir açıklama olmuştur. O zamanlar yaygın olan, kadınların erkeklerle bir tutulmama düşüncesi Freud’un çalışmalarına da yansımıştır.
Bir diğer zayıf olduğu noktays,a her problemi cinselliğe bağlaması, diğer etkenleri göz ardı etmesidir.
Ölümü
Ünlü fotoğraflarında linde her zaman puro bulunan Freud’un ölüm nedeni de şaşırtıcı olmayacak bir şekilde kanserdir. Günde yaklaşık 20 puro içen, hastalarla görüşmelerinde elinden puro eksik olmayan Freud, ağız kanseri sebebiyle 20’ye yakın ameliyat geçirmiştir. Aynı zamanda kokaine olan bağımlılığı da sağlığına büyük zararlar vermiştir.
Psikanaliz gibi büyük bir alan yaratan Sigmund Freud, 1939 yılında hayatını kaybetmiştir. Ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen, çalışmaları hala oldukça canlı, dinamiktir.