Miles Davis Kimdir?
26 Mayıs 1926’da doğan Miles Dewey Davis III ya da tüm dünyanın bildiği ismiyle, Miles Davis bir Jazz trompetçisi, şef ve besteciydi.
İsmini Jazz tarihine altın harflerle yazdıran Davis; BBC Radyo, Jazz FM, müzisyenler, eleştirmenler ve gazeteciler tarafından belirlenen 50 müzisyenin yer aldığı bir ankette, dinleyicilerin oyları sonucunda Tüm Zamanların En İyi 10 Jazz Artisti listesinin birinci sırasında yer aldı. Davis’i izleyen isimler sırasıyla Louis Armstrong, Duke Ellington, John Coltrane, Ella Fitzgerald, Charlie Parker, Billie Holiday, Thelonious Monk, Bill Evans ve Oscar Peterson oldu.
Çocukluğu ve Gençliği
Yirminci yüzyılın önde gelen müzik dehalarından kabul edilen Miles Davis, başarılı bir Blues piyanisti olarak bilinen annesinin yönlendirmesiyle önce piyano dersleri almaya başladı.
İlk trompeti ise, babasının 13. doğum günü için aldığı hediyeydi.
Davis, ders aldığı ilk kişi olan Elwood Buchanan’dan vibratörsüz bir çalış stili öğrendi.
Lise yıllarında, okuldan arta kalan vaktinde yerel gruplarda çalmaya başlayan Davis’in profesyonel müzik hayatı, Eddie Randle yönetimindeki Blue Devils isimli grupla 17 yaşındayken başladı.
Liseden mezun olduktan sonra New York’a taşındı ve Julliard Müzik Okulu’nda öğrenime başladı, ancak kısa bir süre sonra okulu bıraktı.
Müzik Kariyerinin İlk Yılları
Aynı yıllarda idol olarak gördüğü Charlie Parker’la tanışmak için Harlem’in müzik kulüplerine gidiyor ve jam session’larda yer alıyordu.
Charlie ‘Bird’ Parker ile tanıştıktan sonra, 1946 ile 1948 yılları arasında Parker’la birlikte çalan Davis, daha sonra J.J. Johnson, Lee Konitz, Gerry Mulligan, John Lewis ve Max Roach gibi Jazz’ın önemli isimleriyle sahne aldı.
Bu iş birliklerinin sonucunda, Birth of the Cool albümü ortaya çıktı.
‘Cool Jazz’
Hem dinleyiciler hem de eleştirmenler tarafından büyük ilgi gören Birth of the Cool plağıyla birlikte, müzik tarzı olarak Davis’e benzetilen plaklar Cool Jazz olarak tanımlandı.
1950 – 1970
1950’li yıllarda John Coltrane, Red Garland, Paul Chambers, Philly Joe Jones ve Gil Evans gibi önemli isimlerle birlikte çaldı ve bu isimlerle birlikte pek çok başarılı albüme imzasını attı.
1965 yılında, kadrosunda Herbie Hancock, Ron Carter, Tony Williams ve Wayne Shorter’in yer aldığı grupla birlikte Smiles, Sorcerer, Nefertiti ve Miles in the Sky isimli albümler hazırladı. Uzun süre birlikte çalmaya devam eden bu kadro, eleştirmenler tarafından En İyi İkinci Kadro olarak isimlendirildi.
1969 yılında; John Coltrane, Julian Adderley, Bill Evans, Paul Chambers ve Philly Joe Jones ile birlikte hazırladıkları Kind of Blue albümü, 2002 yılına kadar üç milyondan fazla satarak büyük bir rekor kırdı.
Rock’ın Yükselişi
Rock müziğin giderek daha fazla dinlenilmeye başlamasıyla Davis, ‘ya ilerlersin ya yok olursun’ mottosuyla kendi müziğine bas gitar, org ve elektro gitar gibi enstrümanları ekledi.
Bu şekilde, 1970 yılında piyasaya çıkan Bitches Brew, en çok satan Jazz albümlerinden biri olarak tarihe geçti.
Miles Davis, 1970’li yılların ortalarından itibaren yaptığı müziğe Funk ritimleri de ekledi. Bu şekilde üç konser albümü yayınladı.
1975 yılında, Newport Jazz Festivali’nin ardından müziğe 6 yıl ara verdi.
Müziğe Geri Dönüşü
1981 yılında, müzik dünyasının değişimini de gözlemleyerek genç bir müzisyen kadrosu kuran Miles Davis, The Man with the Horn albümüyle müzik dünyasına geri döndü.
Her geçen gün müziğini geliştirerek ve değiştirerek birçok başarılı albüme imzasını atan Davis, 28 Eylül 1991 günü, vücuduna inen inme sonucunda solunum sisteminin çökmesi ve zatürre sebebiyle dünyadan ayrıldı.
Müziğin Sınırları
Miles Davis, Jazz müziğin en başarılı ve ünlü müzisyenlerinden biri olmanın ötesindeydi.
Hayatı boyunca müziğin sınırlarını zorlamış, müziği defalarca değiştirmişti. Jazz’ın popülerleşmesi ve kitleler tarafından dinlenmesindeki etkisi hala tartışılmaz olan Davis, yüksek sanatla popüler sanat arasındaki sınırı yerle bir etmişti.
Müzik dünyasını sarsan pek çok yenilik de ortaya atan Davis, elektrikli müzik dönemine geçildiğinde, kendi müziğine getirdiği yeniliklerle electro, dubstep, new wave, break beat, hip hop ve trance gibi daha sonra ortaya çıkacak birçok müzik türünün zeminini hazırladı.
Ressam Miles Davis
Pek bilinmese de, Davis’in tutku duyduğu tek şey müzik değildi. Hayatı boyunca resim ve çizim de yapan Davis’in çizimleri, kendi albüm kapaklarında da yer almıştır. Bunların en bilinenlerinden biri ise, Amandla’dır.
Davis’in resim çalışmaları birçok sergide yer almasının yanı sıra ölümünün ardından, birkaç kitapta yayımlanmıştır.
Film Müzikleri ve Oyunculuk
Davis’in müziği Mad Men, The Wire, Treme, Pleasantville, The Talented Mr. Ripley ve Hidden Figures gibi birçok dizi ve filmin soundtrack’lerinde yer almıştır.
Ayrıca Davis, 1985 yılında Miami Vice’nin bir bölümünde; Bill Murray’ın yönettiği Scrooged ve Rolf de Heer’in yönettiği Dingo filmlerinde de oyuncu olarak karşımıza çıkmıştır.
Miles Davis Hakkında Kısa Kısa
- İyi bir aşçı olan ve tutkuyla yemek pişiren Davis, aynı zamanda boksa karşı büyük bir hayranlık beslemiş ve boks için, boksun da müzik gibi bir stili var, demiştir. Yaşamı boyunca da farklı boksörlerle çalışmaya devam etmiştir.
- 1970’li yıllarda, Jimi Hendrix’le, efsanevi gitaristin ölümüne dek sürecek dostlukları başlamıştır. Hendrix’in tarzından etkilendiğini hiçbir zaman gizlemeyen Davis, bu dönemde hem Hendrix ile hem de yine çok etkilendiğini ifade ettiği, Prince ile çalışmıştır.
- Davis, ilk eşi aktris Cicely Tyson ile Bill Cosby’nin evinde evlenmiştir. Davis’in sağdıcı da Cosby olmuştur.
- Miles Davis’in kendi ismini taşıyan bir otobiyografi kitabı da bulunmaktadır.
BONUS
Miles Davis’in yaşamını konu alan Miles Ahead isimli film 2015 yılında seyirci karşısına çıktı. Filmin yönetmen koltuğunda, Miles Davis’i canlandıran başarılı oyuncu Don Cheadle oturuyordu.