Kısaca EuroLeauge Hakkında
EuroLeague, Avrupa’da 2000 yılından beri düzenlenen en üst düzey ve şampiyon olan takımın Avrupa’nın en büyük kabul edildiği basketbol turnuvasıdır.
2015 yılından önce, grup sistemi ile oynanan turnuva, 2015 yılında yapılan değişiklikle birlikte artık 16 takım barındırmaktadır. Ve her takım, lig usulü, iç ve dış sahada olmak üzere bir sezonda toplam 30 maç oynamaktadır.
30 maç sonunda kazanılan toplam puanlara göre, ligin ilk 8 sırasında yer alan takımlar play-off oynamaya hak kazanmaktadır. Play-off’lar sonucunda kazanan 4 takım, Final-Four adı verilen 4’lü finale kalmaktadır.
EuroLeague turnuvasında en çok kupa alan takım, 9 şampiyonlukla İspanyol ekibi Real Madrid’dir.
Fenerbahçe, senelerce gösterdiği üstün performans sonucunda, 2016-2017 sezonunda kupayı kazanmış ve ülkemize getirmiştir.
Fenerbahçe’nin EuroLeague Serüveninin Başlangıcı
Fenerbahçe, 2006 yılından itibaren EuroLeauge’de başarılar kazanmaya başlamıştı. O sene sezonu başlarken, Fenerbahçe ile Ülker arasında büyük bir sponsorluk imzalanmış, iki kulüp maddi güçlerini de birleştirerek daha büyük başarılara imza atmak istemişti.
Yine aynı sene Fenerbahçe, Anadolu Efes ile birlikte A Lisansı* hakkına sahip olmuştu.
Kendisine büyük hedefler belirleyen Fenerbahçe yeni yapılanma sürecine girdi ve takımın başına tecrübeli isim Bogdan Tanjevic getirildi.
Fenerbahçe, Tanjevic döneminde, ilk kez 2008 yılında EuroLeague’e katılma hakkına sahip olarak play-off’lara çıkmış, fakat İtalya’nın Siena ekibine kaybederek turnuvadan ayrılmak zorunda kalmıştı.
*A Lisansı: EuroLeague’e katılma hakkı.
Koç Değişiklikleri
2010 yılında sağlık sorunları nedeniyle takımdan ayrılan Tanjevic’in yerine, Hırvat koç Neven Spahija getirilmişti.
Spahija’nın ilk sezonunda turnuvaya harika başlayan takımımız, üst üste 4 maç kazanmış ve sadece 10 maçta 3 kez kaybederek, o dönemlerin kuralına göre son 16’ya kalmıştı.
Fakat buradan bir başarı elde edememiştik.
O yıldan sonra tekrar koç değiştiren Fenerbahçe, bu sefer rotayı İtalya’da Simone Pianigiani’ye çevirmişti. Fakat Pianigiani, sezonun başlarında şahsi nedenlerden dolayı kulübe istifasını sunmuştu.
Yola yardımcı antrenör Ertuğrul Erdoğan ile devam edildi. Son 16 takım arasında sonuncu olarak, EuroLeague’deki en kötü sezonlarımızdan birini yaşadık.
Sık sık koç değişimi yapan Fenerbahçe, bu kez Zeljko Obradovic ile anlaşmıştı. Takım henüz bu anlaşmanın kaderini değiştireceğini ve başarının kapılarını Fenerbahçe’ye açacağını farkında değildi.
Efsane Koç’un imzasıyla hem Türk basketbolu hem de kulüp için değişim zamanı gelmişti.
Koçluk kariyerinde gayet başarılı olan Obradovic’in 8 tane EuroLeague Kupası bulunmaktaydı. Her gittiği takımda harikalar yaratmış ve neredeyse her zaman kupa ile dönerek kariyerini süslemişti. Kendisine ‘Basketbolun Mourinho’su’ denilmiş, fakat koç ‘’my name is Obradovic’ sözleriyle, kimseye benzemeyeceğini vurgulayarak kendi başarısına güvendiğini, ilk günden itibaren yansıtmıştı.
Obradovic Dönemi
İlk senesinden tarihi başarılara açık olduğunu belirten Obradovic, 6 Aralık 2013 tarihinde Türk basketboluna bir ilk yaşatmış, EuroLeague’de Rus temsilcisi CSKA Moskova’yı 78-74’lük bir skorla, kendi evinde yenmeyi başaran ilk Türk ekibi olarak tarihe geçmişti.
O sezon, Obradovic’in yönetiminde üst üste 6 maç kazanılmış ve toplamda 8 galibiyetle grup lideri olarak bitirilmişti.
Son 16’da bir başarı elde edemeyen Fenerbahçe, şampiyonluğu yine gelecek sezona bırakmıştı. Fakat takımın durumu iç açıcıydı ve başarının geleceğine inanan bir kadro ve koç vardı.
2014-2015 Sezonu
2015 Fenerbahçe için milat sayılabilecek bir seneydi. Çünkü tarih yazmaya başlamıştı ve hiçbir kulüpten eksiğinin olmadığını ve bu savaşa dahil olduğunu gösteriyordu.
Oynadığı oyunu geliştiren Fenerbahçe, şiir gibi hücumlar yapıyor, NBA’yı andıran ataklar yapıyor ve herkesi büyülüyordu.
Bu sene 29 maçta 19 galibiyet alıp grubunu ikincilikle bitirerek play-off’lara katılma şansını yakalayan temsilcimiz, bu turda, son şampiyon Maccabi Tel-Aviv’i mağlup ederek kulüp tarihinde ilk kez Final-Four’a çıkmayı başarmıştı.
Bir diğer başarısı ise, 13 yıl sonra Türkiye takımlarının Final-Four hasretini sona erdirmek olmuştu.
Final-Four’da Real Madrid ile eşleşmişti. İlk kez dörtlü finale kalan Fenerbahçe, gerek heyecanından gerek de deplasmandaki baskıdan dolayı, rakibine diş geçiremeyerek 96-87 kaybetti. Final şansını kaybetmiş olsa da, üçüncülük şansına hala sahipti.
Fenerbahçe, Olimpiakos’a 68-70 kaybeden CSKA Moskova ile üçüncülük maçına çıktı. Rus devine karşı 86-80’lik skorla kaybederek, ilk kez katıldığı dörtlü final mücadelesinden iki mağlubiyetle ayrıldı ve sezonu dördüncü olarak bitirdi.
2015-2016 Sezonu
2015 yılında köklü değişikliklere giden Fenerbahçe, 10 oyuncusu ile sözleşme imzalamamış ve 2 oyuncusunu kiralık olarak başka kulüplere göndermişti.
Getirdiği 7 basketbolcudan 6’sını bedelsiz olarak, bir basketbolcu için 1 milyon Euro ücrette anlaşmış, düşük bir meblağ ödeyerek formanın hakkını verecek kaliteli oyuncuları takıma dahil etmişti.
Koç bu sezon ilk beşini Bobby Dixon, Bogdanovic, Datome, Antic ve Ekpe ile kurmuştu. Elinden gelenin de fazlasını yaparak, yeni başarılara yelken açmak istiyordu.
Final-Four
Sezonu 10 maçta 8 galibiyetle kapatmış, son 16’da ise, 14 maçta 11 galibiyet almıştı. Bir kez daha play-off’larda kendine yer bularak Real Madrid’e rakip olmuş ve yine 3-0’lık setlerle rakibini rahatça turnuva dışı ederek Final-Four kapısını açmıştı.
Yarı finalde İspanyol ekip Laboral Kutxa ile karşılaşan temsilcimiz, 88-77’lik skorla finale çıkmıştı. Ve hiç olmadığı kadar bu kupaya yakındı.
Rus ekipler CSKA Moskova ile Lokomotiv Kuban eşleşmesinde, CSKA 88-81 kazanarak finalde rakibimiz olmuştu.
Hava atışını kazanan CSKA ilk atağından sayı ile ayrılmıştı. Pek fazla dengeyi bozmadan ve başa baş geçen ilk çeyrek, 17-20 sona erdi.
Stadda Fenerbahçe’ye yoğun ilgi vardı. Bu bizi oldukça motive ediyordu. İkinci çeyrekte kendisini gösteremeyen Fenerbahçe, rakibinin oyununu durdurmakta başarılı olamadı ve ilk yarıyı 20 sayı fark geride tamamlayarak 30-50’lik skorla moral bozukluğuna boyun eğmek zorunda kaldı.
Fenerbahçe üçüncü periyodu dengede tutarak skoru 53-69’a getirdi ve son 10 dakikaya 16 sayı fark geride başladı. Son 10 dakikalık bölüme harikalar yaratarak başlayan Fenerbahçe, Udoh, Antic ve Vesely üçlüsünün ataklarıyla maçın bitmesine son 5 dakika kala farkı 10’a indirdi. Süre daralırken oyuncu değişikliği ile oyun kurucu olarak oyuna giren Bobby Dixon etkisini göstererek, gerek üçlük atışlarıyla gerekse kazandığı ribauntalarla farkı son 3 dakikaya yakın bir süre kala akılalmaz bir şekilde kapanarak 76-79 yaptı.
Son 40 saniyeye gelindiğinde yine Bobby’in büyük katkılarıyla skor, 81-81 olmuş ve hemen devamında Sloukas’ın serbest atışlarıyla 83-81’e gelmişti. Aradaki 20 fark kapatılarak 2 sayı öne bile geçilmişti.
Maçı sunan spikerimizinde deyişiyle ‘sayın arkadaşlar sayın 20’den geldi bu takım.’ Son 2 saniye kala ribaund mücadelesini kaybeden Fenerbahçe, boyalı alandan 2 sayılık atışı yiyerek 83-83 maç uzatmalara gitti.
Uzatmalara Bogdanovic’in üçlüğüyle başlayan temsilcimiz, serbest atış ve yediği ataklarla bir kez daha geriye düşmüş, fakat oyundan kopmayarak maçı dengeye sokmuştu. Uzatmalarda ilk çeyreğin bitimine 40 saniye kala, De Colo ve Hines ile bulduğu sayılarla Rus ekibi 90-97 yine öne geçmişti. Kalan sürede Datome ve Bobby ile umut bulsak da, yine sahneye çıkan De Colo ve Teodosic’in sayılarına engel olamadı ve 101-96 maçı kaybettik.
Kupa elimizden kayıp gitmişti.
2016-2017 Şampiyonluk Sezonu
Bir sonraki sezon lige 4 transferle başlayan Fenerbahçe, takımına Ahmet Düverioğlu, Nunnaly, Minchev ve son olarak Bennett’i katmıştı. Böylece takımı güçlendirmiş ve ilk beşte değişikliğe giderek kadroyu şu şekilde şekillendirmişti; Ekpe, Jan Vesely, Bogdanovic, Datome ve Bobby.
Efsane Koç Obradovic, şiir gibi hücumlar yaratacak hayal ötesi kadro kurmuştu.
EuroLeague’de normal sezonu beşinci sırada tamamlayan Fenerbahçe ile, play-off’lara 2 Türk takımı daha katılmaya hak kazanmıştı: Anadolu Efes ve Darüşşafaka.
Play-off’larda Yunan temsilcisi Panathinaikos ile eşleşen Fenerbahçe, 2 senedir olduğu gibi bu sene de rakibine 3 setin hiçbirini vermemiş ve 3-0’lık galibiyet serisiyle Final-Four’a çıkmıştı.
2016-2017 sezonunda dörtlü final çok farklı olacaktı. Çünkü finaller İstanbul’da oynanacaktı ve taraftar desteğiyle, bu sene alacaktık kupayı.
Yarı finalde yine Real Madrid ile eşleşen Fenerbahçe; marşlarla, şarkılarla ve büyük taraftar desteğiyle 84-75 kazanmış, artık Olimpiakos karşısına çıkmaya hazırdı.
Kupaya Doğru…
Yoksa olacak mıydı? Herkesin sorduğu soru buydu.
Belediyelerin de Fenerbahçe’ye destek olmasıyla, 81 şehre dev ekran kurularak ülkenin her yerinden maç izlenecekti ve biz yine bir Türk temsilcimiz için tek yürek olmuştuk.
Hava atışıyla birlikte marşlar başlamıştı ve oyuncularımızdan Kalinic ve Vesely’in basketleriyle güven depoluyorduk. İlk çeyreğin bitimine son 6 dakika kala, Vesely’nin pota altından boyalı alandan, Bobby ve Kalinic’in ise üçlük atışlarıyla rakibe 0 sayı kazandırarak seri yakalayan temsilcimiz, 7 sayı farkla maça devam ediyordu. Maça farkı eritme çabalarıyla devam eden Olimpiakos’a; Bogdanovic, Udoh ve Kalinic’in basketleri bu isteği kibar bir dille reddetmekti. İlk çeyreği 26-18 ile 8 sayı farkla bitirmiştik.
İkinci çeyreğe tempo düşüklüğü, ribaund eksikliği ile başlayan Fenerbahçe, farkı ilk dakikalarda koruyamayarak kapanmasına izin verdi. İlk çeyreğin bitimine 3 dakika kala Fenerbahçe’nin etkili ataklarıyla skor 35-25 oldu. Ve skor ilk kez çift hanelere taşındı.
Karşılıklı basketlerle devam eden maçta, ilk yarıya 39-34 önde girmiştik.
Üçüncü çeyreğe, farkı açmak için üçlüklerle giren Fenerbahçe başarılı olmuş, fakat Olimpiakos oyuncusu Mantzaris’in üçlüklerine engel olamamıştı. Aradaki farkı fazla açamasa da, skor üstünlüğünü elinde bulundurmaya devam etti. İkinci yarının ilk çeyreğinin bitimine son saniyeler kala, Kalinic’in üçlüğüyle bu çeyreği de 60-48 önde bitirdik.
Ve artık son çeyrek… Destek iyice artıyor, kimse yorulmak bilmiyordu. Herkesin maçın başına göre adeta daha çok sesi çıkıyordu ve taraftar bir an olsun takımı yalnız bırakmıyordu. Son çeyreğe rüzgar gibi başlayan Fenerbahçe; Datome, Udoh ve Antic’in sayılarıyla farkı 18 yaparak sakin bir oyun sergilemeye başladı. Mücadelenin geri kalanını yine sakinlikle tamamlayan Fenerbahçe, son 40 dakikanın sonunda 80-64 maçı kazanarak Yunan takımı İzmir Marşı’yla yolcu etti.
Spiker Murat Kosova’nın maçın bitiminde ‘Galatasaray’ım EuroCup’u kazandı dedim, Beşiktaş’ım EuroChallenge’yi kazandı dedim ve Fenerbahçe’m Avrupa Şampiyonu, Avrupa.”
Skorbordlarda kırmızı ışığın yanmasının ardından tekrardan uzun süre konuşulan bir replikle önce ‘eller havaya’, bir sessizlikten sonra ‘bana bir bayrak verin kolum kopana kadar sallayacağım, kusura bakma İstanbul, bu gece uyutmayacağım’ sözleri herkesi duygulandırırken salonda öylesine güzel bir sevinç vardı…
Kurulan dev ekranların karşısında çocuklar gibi sevinen taraftarlarımız da sevinçlerini, çoşkularını kalpleriyle oyunculara ulaştırıyorlardı.
Galatasaray ve Beşiktaş’ın alıp ülkemize getirdiği Avrupa kupalarından sonra basketbolda Avrupa’nın en büyük kupası artık Fenerbahçe’mizin müzesindeydi.
Bu büyük süreci zor tamamlayan Fenerbahçe, o sene amacına ulaşmış ve hakettiğinin karşılığını alarak kupanın sahibi olmayı başarmıştı.
Ülkemize daha nice başarıların gelmesi dileğiyle bütün oyunculara ve Efsane Koç Obradovic’e bize bu duyguları yaşattıkları için teşekkür ederiz.