Roman Polanksi, 1933 yılında, Polonyalı bir Yahudi ile bir Rus göçmenin çocuğu olarak Paris’te doğdu.
Günümüzün en tanınan ve en tartışmalı yönetmenlerinden biri olan Polanski, aynı zamanda bir oyuncu, yapımcı ve senaristtir.
Üç yaşındayken ailesiyle birlikte Krakow’a taşındı. 1940’da, şehir Naziler tarafından işgal edildikten sonra ailesi Auschwitz toplama kampına gönderildi. Bu sırada babası, Katolik bir ailenin yardımı sayesinde Polanski’nin yakalanmamasını sağlayabildi.
Annesi kampta yaşamını kaybettikten sonra, kurtulmayı başaran babasıyla Krakow’a geri döndü. Ancak babasının yeniden evlenmesinin ardından evden ayrıldı. Aynı dönemde bir teknik okulda öğrenim görmeye başladı.
1950 yılında sinema okumak için okulu bırakan Roman Polanski, Krakow Tiyatrosu’nda oyuncu olarak da çalışmaya başladı.
Oyuncu olarak yer aldığı ilk oyun, tiyatronun 1954’de sergilediği, Andrezj Wajda’nın Pokolenie (Bir Kuşak) oyunuydu.
İlk Filmi
1954 yılında, Lodz Film Okulu Yönetmenlik Bölümünde eğitime başlayan Polanski, öğrencilik yılları boyunca birçok kısa ve uzun metraj film çekti.
Sinema dünyasına ismini duyurduğu ilk film ise, En İyi Yabancı Film dalında Oscar’a aday gösterilen Knife in the Water (1962 – Suda Bıçak) oldu.
Film, savaş temasını işlemediği için Polonya’da, savaş sonrasında çekilen diğer filmlerden ayrılıyordu.
Tek mekanda çekilen filmlerin arasında sayılabilecek Knife in the Water, Polanski’nin Polonya’da çektiği tek film olma özelliği de taşıyor.
Bir sonraki filmi Repulsion’u (Tiksinti) İngiltere’de çeken Polanski, beklediği başarıyı yakalayamamış olsa da Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ödülü kazandı.
Apartman Üçlemesi’nin ilk filmi olan Repulsion, yönetmenin kesin bir açıklaması olmasa da, Polanski’nin en sevdiği filmi olarak biliniyor.
Roman Polanski ve Sharon Tate
1967 yılında, The Fearless Vampire Killers (Korkusuz Vampir Avcıları) filmini Hollywood’da çeken Polanski, filmin oyuncularından Sharon Tate ile ikinci evliliğini yapmıştır.
Polanski, 1968 yılında, tüm dünyada isminin duyulmasını sağlayacak, Apartman Üçlemesi’nin ikinci filmi Rosemary’s Baby (Rosemary’nin Bebeği) filminin çekimleri için İngiltere’ye gitmiştir. Tate de İngiltere’de başka bir projede yer almıştır.
Tate, 1969 yılının sonunda, hamileliği sebebiyle ABD’ye dönmüştür. Filminin çekimlerini tamamladıktan sonra Polanski’de Tate’in yanına gitmeyi planlamıştır.
Ancak 9 Ağustos 1969 günü, Tate ve misafirleri Tate’in evinde ölü bulunmuştur. Yıllar sonra cinayetin faillerinin, Charles Manson ve Ailesi olduğu öğrenilmiştir.
Polanski’nin, Tate’in ölümünün ardından çektiği ilk film, bir Shakespeare uyarlaması olan Macbeth olmuştur.
1971 yılında izleyiciyle buluşan film, bugün hala Macbeth’in en başarılı ve en şiddet dolu uyarlaması kabul edilmektedir.
Macbeth’i sırasıyla What? (Ne?), Chinatown (Çin Mahallesi) ve Apartman Üçlemesi’nin üçüncü ve son filmi olan The Tenant (Kiracı) izlemiştir.
1977 yılında ise, 13 yaşında bir çocuğa tecavüzden suçlu bulunan Polanski, tutuklama kararının ardından Fransa’ya gitmiştir.
Fransa, ünlü yönetmeni ABD’ye teslim etmemiş ve ona vatandaşlık vermiştir.
Paris’te yaşamaya başladıktan sonra Polanski, Fransa’nın o güne dek çekilen en pahalı filmi, Tess’i çekmiştir.
Tess, yönetmene üç Oscar’la birlikte aralarında BAFTA ve Golden Globe’un da olduğu toplam 16 ödül kazandırmıştır.
Roman Polanski, Tess’in ardından Bitter Moon (Acı Ay), Ninth Gate (Dokuzuncu Kapı), The Pianist (Piyanist), Oliver Twist ve The Ghost Writer (Hayalet Yazar) gibi çok sayıda başarılı yapıma imza atmıştır.
Yönetmen, 2017’de çektiği Based on a True Stroy’nin ardından 2019’da vizyona girmesi beklenen J’accuse isimli filmi üzerinde çalıştığını açıklamıştır.
TARANTINO BONUSU
Quentin Tarantino, 2019’da vizyona girmesini beklediğimiz Once Upon a Time in Hollywood filminin senaryosunda Polanski’nin yaşamından esinlendiğini açıklamıştır.