Bu listemin konusu, elde ettiği büyük başarılarla adından sıkça söz ettirmeyi başaran muazzam başyapıt: Nomadland.
Peki, Nomadland’i bu kadar eşsiz yapan neydi? Dilerseniz, bu sorunun cevabını birlikte arayalım.
Nomadland, 2021 yılında düzenlenen 78. Altın Küre Ödülleri’nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerini aldı.
Bundan tam bir ay sonra 93. kez düzenlenen Oscar (Akademi) Ödülleri’nden de 3 dalda ödül alarak ayrıldı.
Ayrıca Nomadland, Oscar’da 7 farklı kategoride aday gösterildi. Bunlar En İyi Film, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Kurgu, En İyi Sinematografi, En İyi Kadın Oyuncu (Frances McDormand), En İyi Yönetmen (Chloé Zhao) ve En İyi Görüntü Yönetmeni’ydi (Joshua James Richards).
Bunların üçünü; En İyi film, En İyi Yönetmen ve En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini kazandı.
İyiliğe Tutunanlar Adına…
Filmin yönetmeni Chloé Zhao, Oscar ödülünü alırken şu manidar sözleri söyledi:
“Bu ödülü, ne kadar zor olursa olsun, içlerindeki iyiliğe ve birbirlerinin içindeki iyiliğe tutunmak için cesaret ve inanca sahip olanlar için alıyorum.”
Chloé Zhao, aynı zamanda Altın Küre Ödülü kazanan ilk Asyalı kadın olarak tarihteki yerini aldı.
2020 yapımı Nomadland’in şu anki IMDB puanı, 7.4. Fakat değeri geç anlaşılan filmin, zaman içerisinde puanının 8 buçuğun üzerine çıkaracağı tahmin ediliyor.
Frances McDorman, David Strathairn ve Linda May’in önemli rollerinde yer aldığı filmde, 60’larında bekar bir kadın olan Fern’ün 2008 Dünya Ekonomik Buhranı’nda, tutkuyla sevdiği eşini kaybettikten sonra bir karavan alıp dünyayı gezme serüveni anlatılıyor. Bu yolculukta Fern birbirinden sıcak dostluklara kalbini açıp, ömürde en fazla bir kez yaşanacak deneyimler elde ediyor.
Fern’ün stabil bir geçim kaynağı yoktur ve gittiği yerlerde bulduğu kısa zamanlı işlerle yaşamını devam ettirmesi gerekir.
Göçebeler Diyarı
Göçebe anlamına gelen “nomad” kelimesinden türetilen Nomadland; Türkçeleştirildiğinde “Göçebeler Diyarı” anlamına geliyor. Zira filmde Fern gibi evi olmayıp, edindiği ulaşım aracıyla dünyayı gezen ve hayatı anlamlandırmaya çalışanların hikayesi anlatılıyor.
Amerika’da Hayatta Kalmak
Film, Jessica Bruder’in “Nomadland: Surviving America in the Twenty-First Century (Göçebeler Diyarı: Yirmi Birinci Yüzyılda Amerika’da Hayatta Kalmak)” adlı kitabından filme uyarlanmış.
Hatta Zhao, filme gerçekçilik katmak açısından kitapta adı geçen karakterlerin birçoğuyla şahsen görüşüp onları daha yakından tanıma fırsatı bulmuş.
Buhranların Amerika’sı
Filmde verilen bir diğer mesaj; Amerika’nın, Hollywood filmlerinde resmedilenin aksine, derinlerde bambaşka bir dünya barındırdığıdır. Yani, aslında günübirlik işler ve az kazançlı çalışma hayatları, Amerika’nın gerçeği. İnsanlar bununla mutlu olmayı hedeflerken bir yandan da her anın tadına varmaya çalışıyorlar ve sahip oldukları hayatlarını mümkün olduğunca dolu dolu geçirmeye özen gösteriyorlar.
21. Yüzyılın Ayinesi Olmuş!
Filmde olay örüntüsü her ne kadar 60 yaş üstü insanlar tarafından yaşansa da, newage kuşağından önemli derecede yansımalar görülmektedir. Bunu biraz da Amerika’nın yaşlılarının yeni şeylere açıklığı ve hayatı her yönüyle kucaklamada gösterdikleri takdire şayan başarı olarak yorumluyoruz.
Pandeminin Ukdesi
Nomadland’in aynı zamanda, pandemi sebebiyle evlere hapsolup kalan dünya nüfusuna “gezip tozmayı” ilham eden bir film olduğu belirtiliyor. Haksız da sayılmazlar…
İki senedir hayatlarımızı dar alanlar ve yeknesak bir rutine mahkûm eden bu salgın döneminde, esasında uzak diyarlara yelken açmaya ne kadar çok özlem duyduğumuzun başarılı bir portresi olmuş film.
Sizce de öyle, değil mi?