Eylül, Mehmet Rauf, 1901
Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı olan Eylül, mutlu bir evliliği olmasına karşın eşinin arkadaşıyla gizli bir aşk ilişkisi yaşayan Suad Hanım’ın içsel çatışmalarını, bu gizli aşkı küllendirmeye çalışmasını ve hayatındaki erkeklerle kurduğu ilişkiyi anlatıyor.
Göçebe: Sonbahar Yıldızları Altında, Knut Hamsun, 1906
Sonbahar Yıldızları Altında, Hamsun’un 3 bölümlük Göçebe serisinin ilk bölümü. Her üç kitapta da başkahraman Hamsun’un kendisi.
Kitap, şehirden ve yaşantısından sıkılan Knud Pederson’un (yazarın gerçek ismi), çareyi kaçmakta ve doğayla iç içe yaşamakta bulmasının öyküsü.
İklimler, Andre Maurois, 1928
Aşk ve ilişkiler üzerine yazılmış en başarılı romanlardan biri kabul edilen İklimler, okuyucuya aşkın dört mevsimini tanıma ve hissetme fırsatı sunuyor.
Pekin’de Sonbahar, Boris Vian, 1947
Pekin’de Sonbahar, yazarın diğer kitaplarında olduğu gibi, ismini konusundan almıyor.
Kelimeleri genellikle kendi anlamlarında kullanmadığımız; trajik, absürt ve varoluş kaygısıyla iç içe, bir yokyerde, Egzopotamya çölünde yapılan demiryolu inşa projesi ve projenin ortasındaki kahramanlarla karşımıza çıkıyor.
Vian’ın kendi tercihi olan anlam belirsizlikleri içinde, hayatı başka bir açıdan sorgulamaya yol açan Pekin’de Sonbahar, mevsimin hüznünü, neşesini ve karmaşını hissetmek için en uygun sonbahar romanı denilebilir.
Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar, 1948
Huzur, sonbahar romanı olduğu kadar bir İstanbul romanı.
Romanın başkarakteri, 1939 yılında İstanbul’da yaşayan Mümtaz’dır. Mümtaz bir yandan sevgilisine kavuşup kavuşamamakla, bir yandan da II. Dünya Savaşı’nın başlayıp başlamayacağına dair endişelerle yaşamaktadır. Bunlara ek olarak roman boyunca okuyucu, Mümtaz’ın ikilemlerini, varoluş kaygısını ve toplumsal baskıyı derinden hisseder.
Yaprak Fırtınası, Gabriel Garcia Marquez, 1972
Yaprak Fırtınası, büyük bir muz şirketinin ardından yozlaşmış bir kasabada, Albay’ın gömmesi gereken, fakat cenaze töreni yapılmaması gereken bir ceset ile başlıyor.
Öykü, çocuk, anne ve dedenin (Albay) farklı bakış açılarından anlatılıyor. Eylül ayında geçen hikayede Marquez, bir yaprak fırtınasıyla değişen sosyal düzeni de okuyucuya etkileyici bir şekilde aktarıyor.
Güz Sancısı, Yılmaz Karakoyunlu, 1992
2008 yılında beyazperdeye de uyarlanan romanda Karakoyunlu, en başta İstanbul olmak üzere ülkemizin en acı günlerinden olan 6-7 Eylül Olaylarını ve sonrasında yaşananları odağına alıyor.
Altı Ay Bir Güz, Bilge Karasu, 1996
Altı Ay Bir Güz, herkesin bir sonbaharı olduğunu, ölüme yaklaşmış yaşlı bir adamı merkeze alarak anlatıyor.
Kitap, çocukluktan ergenliğe ve yetişkinlikten yaşlılığa; mitolojiyle, tarihsel olaylarla ve destanlarla örülmüş yedi bölümlük bir öykü.
Geç Bir Sonbahardı, Firat Ceweri, 2008
Yazarın ilk romanı olan Geç Bir Sonbahardı, sürgünle gittiği yerden 28 yıl sonra, 50 yaşına geldiğinde yurduna dönüş yapma hazırlıkları yapan Ferda’nın öyküsünü anlatıyor.
Bir Sonbahar Akşamı, Sait Faik Abasıyanık, 2009
Bir Sonbahar Akşamı, yazarın sağlığında yayımlanmış dokuz hikaye kitabından seçilen birer öyküden oluşuyor. Abasıyanık’ın hikaye kitaplarına ismini veren bu öyküler, yazarı okumak için de iyi bir başlangıç olabilir.
BONUS
Şairin Romanı, Murathan Mungan, 2011
Şiire ve doğaya övgü niteliği taşıyan Şairin Romanı’nda Mungan, masallar ve destanlar ile modern romanı incelikle bir araya getirmiş.
Hikaye, ismi Yerküre olan bir gezegende, yalnızca şairleri öldüren bir katilin, katilin peşindeki polis ve yardımcısının, yıllar sonra yurduna dönen bilge bir şair ile çıraklarının etrafında dönüyor.