*Kapak görseli: Gökçeada, Kuzu Limanı
Normalleşme sürecine girdiğimiz bu günlerde hem kafamızı dinlemek hem de gezip görmek için sakin bir yer ararken, araştırmalarımız bizi Gökçeada’ya götürdü.
Gökçeada, eski adıyla İmroz (Yunanca: Imvros), Çanakkale’nin bir ilçesi olmasının yanı sıra Türkiye’nin en büyük adası olma özelliğini taşıyor. Adanın eski ismi olan İmroz’un Yüce Ana Tanrıça anlamına gelen Imaura’dan geldiği tahmin ediliyor.
Ege Denizi’nin kuzeyinde, Saros Körfezi girişinde yer alan Gökçeada’nın nüfusu şu anda neredeyse 9000. 1960’lı yıllara kadar nüfusun çoğunluğunu oluşturan Rumlar, çeşitli nedenlerle adadan göç ettikten sonra, bugün adada yaşayan Rum halkın yaklaşık 300 kişi olduğu biliniyor.
Cittaslow
Türkiye’de 2020 rakamlarına göre, toplam 17 yavaş şehir (cittaslow) bulunuyor. Bunlardan biri de, 2011 yılında ilgili kriterleri tamamlayarak cittaslow unvanını alan Gökçeada. Gökçeada, aynı zamanda dünyanın ilk cittaslow adası olma özelliğini de taşıyor.
Cittaslow hareketi ile ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Zeytinliköy
Gökçeada’da gezilecek en güzel yerlerden biri, Zeytinliköy ve masmavi koyları.
Özellikle zamanınız kısıtlıysa, Zeytinliköy’ü görmeden Gökçeada’dan ayrılmamanızı tavsiye ederiz. Zeytinliköy’de doğma büyüme buralı olan Mina’nın babasının eski bakkal dükkanına açtığı kafe, renkli ortamı ve lezzetli tatlıları ile uğramadan gidilmeyecek yerlerden.
Laz koyu ise, adanın en sakin ve kuytu koylardan birisi. Biz denize girmek için iki günümüzü burada geçirdik. Çünkü gittiğimiz günlerde diğer koylar çok rüzgarlıydı.
Tepeköy ve Kaleköy
Tepeköy ve Kaleköy’ü de görmenizi mutlaka öneriyoruz. Kaleköy, Yukarı Kaleköy ve Kaleköy Liman olarak ikiye ayrılıyor. Yukarıya çıkmadan önce, liman tarafında hediyelik eşya, vs. satışı yapılan renkli kulübelere uğrayabilirsiniz. Biz gittiğimizde -gittiğimiz saat erken olduğu için- çoğu kapalıydı. Hediyelik eşya aldığımız dükkanda ise abilerimiz çok sıcakkanlı ve cömertti. Bize ada hakkında birçok tavsiye bulundular.
Dereköy
Dereköy, 1970 yıllarına kadar Türkiye’nin en büyük ve kalabalık köyüymüş, fakat Rum halkın evlerini terk etmek zorunda kalmasıyla, köy 15-20 nüfuslu terk edilmiş evlerin bulunduğu bir yer haline gelmiş. Bizim yürüyerek gezme fırsatımız olmasa da, çok yakınından köyü görüp arabayla gezebildik.
Uğurlu Plajı
Uğurlu Plajı, Türkiye’nin en batısındaki nokta.
Biz Gizli Liman’a gittik. Dinlenme molası verip elbette ülkenin en batısındaki maviyle fotoğraf çektirdik.
Sörf
Gökçeada’da hem uçurtma sörfü (kite surfing) hem de rüzgar sörfü (wind surfing) yapabilirsiniz.
Eşelek Plajı, Kefaloz ve Aydıncık Plajı sörf yapabileceğiniz yerler arasında yer alıyor. Biz ilgilenmediğimiz için sadece uzaktan izlemekle yetindik.
Zeytinyağından, yağmur suyundan ve keçi sütünden yapılan İmroza Sabunları’ndan almak için Kaleköy’deki atölyelerine uğrayabilirsiniz. Üstelik artık doğal kolonyalar ve özel tasarım mumlar da üretiyorlar.
Kaleköy meydanındaki Mustafa’nın Kayfesi’nde bol bol vakit geçirebilirsiniz. Kafanızı dinlemek ve manzara eşliğinde mis gibi kahvenizi yudumlamak için mükemmel bir yer.
Biz gittiğimizde Wagon Camping’de çadırlarımızda kaldık. 4 gün kalmak bizim için yeterli oldu. Ada oldukça büyük, bu yüzden hafta sonu kaçamağı yapmak için 2 gün yeterli olmayabilir.
Eminim Gökçeada’yı çok seveceksiniz. E hadi, başlayın yolculuk planlarına!