Bilimkurgu filmlerinde karşımıza çıkan, başka alternatif evrenlerin ve bu evrenlerdeki alternatif kopyalarımızın olabileceğine işaret eden paralel evrenler esas olarak kozmolojinin ve kuantum fiziğinin konusudur. Bilim insanlarının paralel evren teorileri ve çoklu evren modellerine dair çalışmaları sürerken kuantum fiziği, görelilik teorisi, sicim teorisi, m teorisi ve şişme modeli bir araya getirildiğinde paralel evrenlerin varlığını kabul etmek çok da zor olmuyor.
Peki, paralel ve çoklu evren nedir?
Paralel evrenler ile ilgili teorilerin çıkış noktası Einstein’ın fikirlerine dayanır; ancak ilk olarak, 1954 yılında Amerikalı matematikçi ve fizikçi Hugh Everett, bizim evrenimize benzeyen başka evrenlerin var olabileceği tezini ortaya atmıştır. Çoklu evren terimini ilk kullanan ise 1895 yılında William James olmuştur.
Çoklu evren bir teori değil, paralel evren kuramlarını içine alan bir modeldir. Çoklu evren, birbirinden farklı, sonlu ve sonsuz var olan olası evrenlerin hipotezsel toplamını; her evrenin doğasını ve bu evrenler arasındaki ilişkiyi içerir. Bizim evrenimiz ise, çoklu evrenin ancak küçük bir kısmıdır.
Kuantum fiziğinden yola çıkılarak ortaya atılan çoklu evren; alternatif birer kopyalarımızın olduğu paralel evrenlere işaret eder. Ancak çoklu evrenler modelinde, paralel evrenlerde birer kopyalarımızın olması gerekmiyor. Çoklu evren modellerinin bir kısmında ise bizim evrenimizin kopyaları yoktur; kainatta sonsuz sayıda farklı evren vardır.
Stephen Hawking, Steven Weinberg, Brian Greene, Max Tegmark, Andrei Linde, Michio Kaku, David Deutsch, Leonard Susskind, Raj Pathria, Sean Carroll ve Neil de Grasse Tyron gibi çoklu evren modellerinden birini destekleyen bilim insanlarının yanı sıra Jim Baggott, David Gross, Paul Steinhardt, George Ellis ve Paul Davies gibi çoklu evren modelinin bilimsel değil felsefi olduğunu savunan ve eleştiren bilim insanları da bulunuyor.
Bir başka model ise, 1970’li yıllarda felsefede ortaya çıkan, tüm muhtemel evrenlerin eşit derecede gerçekliğe sahip olduğunu savunan Modal Realizm. 1990’lı yıllarda ise, fizikçiler ve matematikçiler, evrenin matematiksel bir sisteme dahil olduğuna ve matematiksel sistemlerdeki tüm sınıfların eşit düzeyde gerçek olacağına ilişkin hipotezi öne sürdüler. Bu evrenlerin de evrenimizle bağlantılı ya da ilişkili olduğunu savunsalar da ‘nasıl’ sorularına açıklama getirmediler.
Kozmolog Maz Tegmark, çoklu evren modelini bilinen, görünür uzayı kategorilere ayırarak dört seviyede incelemiştir. ‘The Fabric of The Cosmos’ kitabını yazarı, teorik fizikçi ve dize kuramcısı Brian Greene ise paralel evrenleri dokuz türde tartışmaktadır. Greene, sicimlere ait kanıtın, gökyüzünün her yerinden görülebilen ışınımda bulunabileceğini savunur.
Teorik fizikçi Sean Carroll ise 1935 yılında fizikçi Erwin Schrödinger’in kuantum fiziğine dair ortaya attığı, tartışmalı Schrödinger’in Kedisi ya da kuantumun paradoksu olarak adlandırılan düşünce deneyine dayanarak çoklu evrenlerin varlığını savunuyor.
Antropik İlke
Felsefede, fizikte ve kozmolojide, her şeyi hesaplanabilir hale getirebilen tek zeki yaşam formunun homo sapiens olduğunu dikkate alan çok sayıda önermenin birleşimi Antropik İlke olarak adlandırılır. Antropik İlkeye göre, birden fazla evren varsa, onlar da bizimki gibi fizik kurallarına ve sabitlerine göre olmalıdır ve yaşam formları da bize benzemelidir.
Sicim ve M Teorileri
Kuantum fiziği ile görelilik teorisini birleştirerek her şeyin teorisini geliştirmeyi vaat eden sicim teorisine göre, evreni oluşturan temel parçacıklar tek boyutlu süper küçük sicimlerden meydana gelir. Sicim teorisinin güncel ve daha yüksek boyutlu versiyonu olan M teorisine göre ise, sicim teorisinin 11 uzay-zaman boyutundan göremediğimiz 7’si çok küçük ve kendi üzerine kıvrılmış durumdadır.
Sicim teorisine göre, 11 boyutlu evrende, sicimleri düzenlemenin 10.500 yolu vardır; yani kainatta 10 üzeri 500 evren bulunur. Bunlardan biri yaşadığımız evrendir. Ve genellikle çoklu evren modellerinden bahseden fizikçiler sicim teorisini kastetmektedirler.
Zar Kozmolojisi
Fizikten türetilen bir diğer paralel evren teorisi ise zar kozmolojisidir. Zar kozmolojisine göre ise, diğer evrenlerde birer kopyalarımız yoktur; ancak paralel evrenler mevcuttur. Yaşadığımız 4 boyutlu evren, en az 5 boyutlu kainatta dikey olarak dizilmiş sonsuz sayıdaki evrenden biridir.
Şişme Modeli
Kozmik mikrodalga ışıması ve görelilik teorisi ele alınarak evrenin büyük patlama sonucunda oluştuğu kanıtlanmıştır. Alan Guth tarafından 1979 yılında geliştirilen şişme modeline göre, yaşadığımız evren kuantum fiziğindeki belirsizliklerden dolayı şişti ve ışıktan hızlı genişleyerek dağıldı.
Şişme modeli, maddenin ve enerjinin evrene eşit bir biçimde dağıldığını savunur. Bu da büyük patlamanın bizim göremeyeceğimiz kadar uzakta devam edebileceğini gösterir. Yani, şişme modeli kainatta ışık hızından daha yüksek bir hızda ve uzaklıkta sonsuz sayıda evren olabileceğini savunur.
Çoklu evren modellerinde yer alan teorilere göre; evrenlerin çarpışmaları, birleşmeleri ya da birbirlerine dokunmaları fizik yasalarına göre enerji açığa çıkartmalı ve iz bırakmalıdırlar.
Stephan M. Feeney’nin de dahil olduğu bazı bilim insanları 2000’li yıllarda Wilkinson Mikrodalga Yönlülük Sondası verilerini analiz ederek, paralel evrenlerin çarpıştığına ilişkin ön kanıtlar bulmayı denediler. Sondadan paralel evrenlerin izlerine ilişkin anlamlı bir kanıt elde edilemedi. Sonrasında sondadan daha yüksek olan Planck Uydusunun verileri analiz edildiğinde de benzer bir sonuçla karşılaşıldı.
Paralel evrenlerin varlığını kanıtlayabilecek bir diğer yöntem ise kütle-çekim dalgalarını analiz etmektir. Paralel evrenler mevcutsa, yaşadığımız evrendeki kütle-çekim dalgalarına çarpabilir ve yıldız ışığının polarizasyonunu değiştirebilirler. Bu da paralel evrenlerin varlığına dair bir kanıt olabilir.