Bir Trenin La Ciotat Garına Gelişi (L’Arrivée d’un train en gare de La Ciotat-1895), Lumiere Brothers
Bir Trenin La Ciotat Garına Gelişi, sinema tarihinin ilk filmi.
Film dediğimiz de iki saatlik bir film düşünmemek lazım. Bir Trenin La Ciotat Garına Gelişi, yaklaşık bir dakika sürüyor. Her ne kadar koskoca bir evrenin, sinema evreninin başlangıcını oluştursa da, gördüğümüz sahne sadece gara giriş yapan bir trenden ibaret.
Lumiere Kardeşler’in 28 Aralık 1895’de çektiği film, ilk gösterimini Paris’te Grand Cafe’de yapmış. İnsanlar filmi ilk izlediklerinde, trenin gerçekten üzerlerine doğru geldiğini düşünerek korkudan kaçmış veya saklanmışlar. Böylece bütün bir dünyanın sinema serüveni başlamış.
Kimileri ‘’Lyon’daki Lumiere Fabrikasından Çıkan İşçiler’’in ilk film olduğunu düşünür, fakat sinema tarihçileri Trenin Gara Gelişi’ni kabul ederler. Sinemaya en başından başlamak istiyorsanız, iki dakikanızı ayırarak bu ilk iki filmi izleyebilirsiniz.
Modern Zamanlar (Modern Times-1936), Charlie Chaplin
Modern Zamanlar veya bir başka ismiyle Asri Zamanlar, Charlie Chaplin’in hem yönettiği, hem oynadığı, hem yapımcısı olduğu hem de müziklerini bestelediği bir propaganda filmi. Sistemin değişmeyen çarklarını güldürerek anlatan bir ‘Şarlo’ filmi de diyebiliriz.
5 Şubat 1936’da yayımlanan film, Chaplin’in sesli filmlerden pek hoşlanmaması sebebiyle sessiz bir film. Toplum şartlarını ‘’Biz hırsız değiliz, sadece açız.’’ Sloganıyla ortaya koyan Şarlo, hapishane şartlarının da dışarıdan daha iyi olduğunu savunuyor. Chaplin filmde, bunun gibi daha birçok mesaj veriyor. Filmin başında verilen koyun sürüsü benzetmesi bile filmi izlemeniz için geçerli bir sebep. Bu mesajları doğru algılayabilmek için odaklanmış bir şekilde izlemenizi öneririm. Çünkü her yerden, her an bir gönderme çıkabilir.
Uyarı: Unutmayın ki bu bir propaganda filmidir. Düşüncelerinize uymuyorsa bile insanlığınıza dokunabilecek çok yönü var.
400 Darbe (The 400 Blows-1959), François Truffaut
Fransız Yeni Dalga akımının öncülerinden olan François Truffaut’un bir çocuğun üzerinden toplum eleştirisi yaptığı filmdir 400 Darbe. Yetenekli bir çocuğun; aile ve eğitim ile kısıtlanmasını ve iyi bir insanın toplum sayesinde nasıl suç işlediğini anlatır.
Antonie isimli başkarakterimiz ufacık bir çocuktur. Ailesinden sevgi görmeyen, okulunda yaratıcılığı kısıtlanan; özgürlüğünü, kendi varlık alanını oluşturmaya çalışan, ayakları üzerinde durmak için okuldan kaçan ve suç işleyerek ıslah evine düşen bir çocuğun hikayesi. François Truffaut, bu çocuğun üzerinden toplum eleştirisi yaparak muazzam bir film ortaya koymuş. Bize de hayranlıkla izlemek düşüyor.
Kuzeyli Nanook (Nanook of The North-1920), Robert Flaherty
İngiltere, sinema tarihinin Belgesel Okulu’ydu. Bu okulun iki popüler isminden biri, Robert Flaherty’di.
Flaherty, Kanada’nın kuzeyine bir Eskimo ailesini filme almak için gider, fakat uzun uğraşlar içerisinde çektiği ilk filmin bantları bir kaza sonucunda yanar ve Flaherty, ikinci defa filmi çeker. Sırf bu emek için bile izlenmesi gereken bir belgesel olduğunu düşünüyorum. Hiçbir senaryoya dayanmayan bu belgeselde gördükleriniz sizi hayrete düşürecek ve Eskimo hayatının ne kadar farklı olduğunu göreceksiniz.
Dr. Caligari’nin Muayenehanesi (The Cabinet of Dr. Caligari-1920), Robert Wiene
Alman dışavurumculuk akımının filmlerinden olan Dr. Caligari’nin Muayenehanesi, 1920 yılında, Robert Wiene tarafından sinemaya kazandırılmıştır.
Mekân, makyaj ve karakterlerde gördüğümüz gerçekliği reddeden, aykırı bir algı vardır. Bu sayede bir Picasso tablosu izliyor gibi hissederiz. Gerçek dışı bir mekân bize kaosu –ya da deliliği- iliklerimize kadar hissettir. Filmde yeni bir dünya yaratılmıştır. İzlerken büyüyeceğinize eminim.
Potemkin Zırhlısı (Battleship Potemkin-1925), Sergei Eisenstein
Büyük bir propaganda filmi olan Potemkin Zırhlısı, şüphesiz ki gelmiş geçmiş en iyi filmlerden olmayı hak ediyor. Eisenstein’in çarpıcı kurgusu ve olayları insanı derinden etkileyecek bir biçimde anlatması, filmi mutlaka izlenmesi gereken filmlerden biri yapıyor. Gerçek bir devrim öyküsüne dayanan Potemkin Zırhlısı’nda, akıllardan asla silinmeyecek olan sahne Odessa Merdivenleri’dir.
Boş yere öldürülen insanlar, merdivenlerde ezilen çocuk, annenin ölümüyle arabadaki bebeğin merdivenlerden yuvarlanması ve tam düşecekken korku içerisinde bakan kadının kanlı yüzü…
Eğer gerçek olaylara meraklıysanız kesinlikle izlemelisiniz. Değilseniz de, kesinlikle izlemelisiniz. Kısacası bu filmi izlemelisiniz!
Uyarı: Unutmayın ki bu bir propaganda filmidir. Düşüncelerinize uymuyorsa bile insanlığınıza dokunabilecek çok yönü var.
Avara (Awaara-1951), Raj Kapoor
Hint sinemasının başlangıcı sayılan Avara, Türk filmlerine de örnek olmuş gibi duruyor. Ben dublajlı olarak izledim ve eski bir Türk filmi izliyormuş havasına kapıldım. Selma (Rita)’yı, Dublaj Kraliçesi’nin yani aşina olduğumuz o sesin, Adalet Cimcöz’ün seslendirdiğini öğrendiğimde filme olan ilgim daha da arttı. Raj ise, bana Sadri Alışık ve Charlie Chaplin’in karışımıymış hissi verdi.
Film, Bollywood filmlerinin kaçınılmazı olan müzikal bir temaya sahip. Hukuk eleştirisi barındıran film, aslında her suçlu gibi görünenin suçlu olmadığını vurguluyor bize. Türk filmi tadında bir müzikal izlemek istiyorsanız kesinlikle tercih edebilirsiniz.
Ay’a Seyahat (Le Voyage dans la Lune-1902), Georges Melies
İlklerin filmi, Ay ‘a Yolculuk! Ay’a Yolculuk; ilk bilimkurgu, ilk öykülü, ilk oyuncu kullanılan ve ilk dekorlu filmdir. Georges Melies –Öykülü Filmlerin Babası- bunca ilki, Jules Verne’nin Ay’a Seyahat ve H. G. Wells’in Aydaki İlk İnsanlar’ından uyarladığı bir filmle hayata geçiriyor. Her ilk filmde olduğu gibi çok uzun bir film değil. On beş dakikaya yakın süren filmde toplam otuz tablo kullanılıyor. Bilimkurgu filmlerinin atası olmak bir yana, sinema sanatının da atası olan bir film. Mutlaka izlenmeli/izletilmeli!
Fantasmagorie (1908), Emile Cohl
Fantasmagorie, çizer ve animasyon tasarımcısı olan Emile Cohl tarafından yapılmış, sinema tarihinin ilk animasyon filmi.
Geleneksel teknikler kullanılarak yapılmış iki dakika kadar kısa süren bir animasyon için yedi yüz kareden fazla sahne çizilmiş. Ben de bir animasyon öğrencisi olarak söylüyorum ki; elle çizilen yirmi saniye bizim dünyamızda bir haftaya tekamül ediyor. Animasyonlara saygı duyun ve onları sevin, çünkü yapımlarında çok büyük bir emek var.
Sevmek Zamanı (1965), Metin Erksan
Sevmek Zamanı, Metin Erksan’ın yönettiği ilk Türk sanat filmi. İyi bir izleyici iseniz, sanat filmi olduğunu bilmeden dahi filmi izleseniz, sanat filmi olduğunu anlayabilirsiniz. Şimdiki sanat filmleri bile bu kadar başarılı değil, üzerinden çokça teknoloji ve zaman geçmiş olmasına rağmen…
Çekim açıları, uzun ama bir o kadar az bulunan etkileyici tiratları, öyküsüyle sizi hem mest edecek hem de duygusal bir kişiyseniz, sizi ağlatabilecek bir film olduğuna inanıyorum. Türk sinemasının mutlaka izlenmesi gereken cevherlerinden olduğunu düşünüyorum.