Piet Mondrian Kimdir?
Ailesinin ikinci çocuğu olan Piet Mondrian Hollanda, Amersfoot’ta doğdu. Küçük Piet sanatla çok erken yaşta tanıştı. Yetenekli bir resim öğretmeni olan babası ve Hague sanat okulundan Willem Maris’in öğrencisi olan amcası ile sık sık Gein nehrinin yanında çizim yaptı.
Eğitimi
Mondrian 1892’de Amsterdam Sanat Akademisine girdi. Vasıflı bir öğretmen olabileceği görüldüğü için eğitimine öğretmen olarak başladı, eğitim görürken resim yapmaya da devam etti. Bu dönemki çalışmalarının çoğu natüralist ya da empresyonist çoğunluklu manzara resimlerdi. Vatanının simgesi olan yel değirmenleri, yaylalar ve nehirlerden oluşan kırsal görüntüler; Hague okulunun ve Hollanda empresyonist akımının da etkisiyle Piet’in resimlerine yansıdı. Bu resimler daha sonra deneyimleyeceği diğer farklı akımların üzerindeki etkisini de yansıtır, bunların içinde puantilizm ve fovizm’in canlı renkleri de bulunmaktadır.
Teozofi & Antropozofi
Helena Petrovna Blavatsky tarafından 19. yüzyılda ortaya çıkmış olan teozofi akımıyla 1908’de ilgilenmeye başlayan Mondrian, 1909’da Teozofi Topluluğunun Hollanda Bölümüne katıldı.
Blavatsky’nin çalışmaları ve ruhani bir akım olan Rudolf Steiner’ın Antropozofi estetik görüşü, daha sonraki gelişimini yakından etkilemiştir. Blavatsky’e göre; doğa hakkındaki bilgileri gözlemeye dayanan yollardan daha farklı bir şekilde elde etmek mümkündür. Ve Mondrian’ın hayatının geri kalanında yapacağı çoğu çalışma, bu ruhani anlayış üzerinde yapacağı arayıştan ilham alınarak gerçekleşmiştir.
Kübizm
1911’de Mondrian Paris’e taşındı ve adını isminden bir “a” düşürerek değiştirdi, bunu yapmasındaki amaç Hollanda’dan gidişine göndermek yapmaktı. Bu değişim 1907 öncesi yaptığı çalışmalarda fark edilir. Paris’teyken Picasso ve Braque’nin Kübizm stilinin etkisi Mondrian’ın hemen hemen tüm çalışmalarında kendini belli eder. The Sea (1912) gibi resimlerinde ve daha birçok çalışmasında hala ağaçların simgeselliği kullanılsa da çoğunlukla Kübizm’de bulunan geometrik şekillerin resimlerindeki etkisi artmıştır. Mondrian Kübizm’i resmiyle birleştirmeye hevesli olsa da Kübizm’i sanat yolculuğunda ulaşılacak bir yerdense “uğranılacak sakin bir liman” olarak gördüğü açıkça bellidir.
Neoplastisizm’in Ortaya Çıkışı
Kübistlerin aksine, Mondrian ruhani ilgilerini, sanatıyla birleştirmeye çabalıyordu. Ve 1913’te teozofi çalışmalarıyla sanatını birleştirerek temsili resimden son birkaçını yapıyordu. Mondrian 1914’te ailesini ziyaret etmek için Hollanda’ya döndüğünde I. Dünya Savaşı çıktı ve Hollanda’da yaşamak zorunda kaldı. Bu dönemde Laren’in sanatçı kolonisine katıldı ve Bart Ven der Leck ile Theo van Doesburg’le tanıştı. Tanıştığı bu iki sanatçının ikisi de o zaman kendi kişisel sanat bakış açılarını aramaktaydı.
Van der Leck’in sadece ana renkleri kullanması Mondrian’ı çok etkiledi. Van Doesburg’la birlikte Mondrian De Stijl’i yarattı De Stijl’deki ilk makalesinde kendi yarattığı Neoplastisizm’i tanıttı.
Bu stil beyaz zemin üzerine enine ve boyuna siyah çizgilerden ve 3 ana renkten oluşmaktadır.
Mondiran, sanata bakış açısını anlattığı makalesinde;
“Çizgileri ve farklı kombinasyonlardaki renkleri düz zemin üzerine yansıtarak genel güzelliği en belirgin şekilde ifade etmek için kullanıyorum. Doğa bana ilham kaynağı oluyor beni diğer ressamlarda olduğu gibi farklı bir duygusal pozisyona sokuyor ve bu durum benim bir şeyler yapmamı tetikliyor. Fakat ben hala varlıkların en basit ve gerçek haline ulaşmak istiyorum ta ki onların özünü bulana kadar. Enine ve boyuna çizgileri, hesaplayarak çizmek yerine farkındalık ile yaratılarak estetiğin en basit halinin uyumunu yansıtacağına inanıyorum ve bu uyum renkler eklenerek gerçek kadar güçlü bir sanat eseri haline getirilebilir.”
demiştir.
Sanatçı 1919 sonlarında kurşun levha tabanlı resim çalışmalarına başlar ve 1920’de tanınmasını sağlayan stil yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Bu stildeki ilk çalışmalarında kullandığı çizgiler daha ince ve siyah yerine gridir. Ve çizgiler aniden kesilmektense resmin köşelerine doğru gittikçe soluklaşmaya başlayan bir şekilde kullanılmıştır. Biçimler daha sonraki çalışmalarındakine göre daha küçük ve daha fazla sayıda kullanılmıştır. Ve neredeyse hepsi ana renkler, siyah ve gri renklerle boyanmıştır sadece bazıları beyaz bırakılmıştır.
Piet Mondrian Hollanda’yı kural tanımayan Fransa ve iki yıldır yazdığı Neoplastisizm’in ilkelerini aklında daha rahat bir şekilde ifade edebileceği bir stüdyo için 47 yaşında ikinci kere terk etmiştir. Stüdyonun birtakım hatalarını gizlemek için hızlı ve ucuz bir şekilde renkli geniş dikdörtgen parçaları kullandı. Daha küçük kare ve dikdörtgen kâğıt parçalarını kullanarak duvarlara yerleştirdi.
Son Stüdyosu & Ölümü
Sanatçı 71 yaşında ikinci ve son evine taşındı ve yıllardır öğrendiği alçakgönüllü hayatı sanatıyla birleştirdi. Yüksek duvarları sehpalarda ve koltuklarda kullandığı şekilde beyaza boyadı. Bu son stüdyonun ziyaretçileri bir ya da iki yeni tuval gördü, fakat onları asıl etkileyen paradoks ve doğaçlama şekilde hem canlı hem sakin görünümlü şekillerdi, Mondrian’ın kendi söylediği gibi yarattığı en iyi ortamdı. Trajik bir şekilde orada sadece birkaç ay yaşayabildi ve 1944 Şubat ayında geçirdiği akciğer iltihabı nedeniyle hayata gözlerini yumdu.