Bu yazımda, tüm semavi dinlerde büyük bir öneme sahip olan ve hatta kutsal kabul edilen Kudüs şehrinden kısaca bahsedeceğim.
Kudüs Nerede?
Kudüs şehri, Ortadoğu bölgesinde, Akdeniz ile Lut Gölü’nün ortasında yükselen Yehuda* Dağları’nın arasına kurulmuş, dünyanın en eski şehirlerinden biridir.
*Yehuda, İbranicede tanrı, yaratıcı anlamlarına gelmektedir.
Kısaca İbraniler ya da Yahudiler
Peygamber İbrahim’in soyundan geldiklerine ve İbrahim’in torunlarından olan Peygamber Musa aracılığıyla insanlara iletilen Musevilik dinine inanan halk, kendisini geçmişten bugüne İbrani olarak adlandırmaktadır.
On dokuzuncu yüzyıldan itibarense, dünyada ‘Yahudi’ üst kimliği ile anılmaktadırlar.
Kudüs’e geri dönecek olursak; İbrahimi veya Semavi dinler için Kudüs, her şeyin başladığı yer olarak tanımlanırsa, yanlış olmaz herhalde.
Kudüs, 2 defa tam anlamıyla haritadan silinmiştir. 23 defa işgal edilmiş, 52 kez saldırıya uğramış ve 44 defa ele geçirilip tekrar kurtarılmıştır.
Yalnızca bu rakamlar bile, şehrin önemini anlamak için yeterli olacaktır.
Peki, Kudüs’ü bu derece önemli kılan nedir?
Cevap, dini inanışlarda yatmaktadır.
Kudüs, Yahudiler için ‘Vadedilmiş Topraklar’, Müslümanlar için ‘İlk Kıble’ ve Peygamber Muhammed’in miraca yükseldiği yer; Hıristiyanlar içinse, Peygamber İsa’nın doğduğu, çarmıha gerildiği ve ölümünden üç gün sonra göğe yükseldiği yerdir.
Bir anlamda, bu kadim şehir, yukarıda bahsettiğimiz yönleriyle semavi dinlerin ortak noktasının kendisi olduğunu söylemektedir.
Tanah ve Kur’an-ı Kerim’de peygamber, İncil’de ise, Eski Ahit’teki önemli din büyüklerinden biri kabul edilen Kral Davud, milattan önce 1000 yılında İsrail ve Yahuda Birleşik Monarşisi’nin üçüncü kralı olmuş ve Kudüs şehrini kurmuş. Şehri, krallığın başkenti yapmış ve Ahit Sandığı’nı getirtmiştir.
Süleyman Mabedi
36 yıl hüküm sürdükten sonra hayatını kaybeden Davud’un ardından tahta geçen oğlu Süleyman (Şolomon, Şelomo ya da Yedidiya) ise, Kudüs’ün doğusundaki tepede, günümüzde hala gizemli hikaye ve olaylara konu olan, şehrin ilk tapınağını inşa ettirmiştir.
Bu tapınak, Süleyman Mabedi’dir. Süleyman Tapınağı ya da Kudüs Tapınağı olarak da anılır.
Kurulduğu günden bu yana Museviler, Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında defalarca el değiştiren Kudüs için, binlerce yıldır sayısız insan hayatını vermiş; çok sayıda krallık tarihe karışmıştır.
Bugün de yaşananlar geçmişten farklı değil. Bu paylaşılamayan şehir, hem İsrail hem de Filistin Devletleri tarafından başkent kabul ediliyor. Her iki devlet de şehrin kendi başkenti olduğunu diğer dünya devletlerine kabul ettirmek için çeşitli argümanlar üretiyor. Bu durum, hala siyasi gerilimlere ve binlerce insanın ölmesine sebep oluyor.
Bence şehri mutlaka ziyaret etmeli; Ağlama Duvarı’nı, Zeytin Dağı’nı, Kubbet-üs Saha’yı, Mescid-i Aksa’yı ve Kutsal Kabir Kilisesi’ni görmelisiniz. Şehrin ruhunuzun derinliklerine kadar işlediğine tanık olacaksınız.
Bir uyarı, semavi dinlere inanan biriyseniz, kendinizi şehrin büyülü atmosferine kaptırmamaya dikkat edin. Çünkü literatürde Kudüs Sendromu olarak adlandırılan ve kişinin kendisini peygamber veya mesih olarak görme durumu ortaya çıkabiliyor.
Son Söz
Sokaklarında yürürken kendinizi tarihin tozlu sayfaları içinde bulup; yüzlerce, binlerce yıl öncesine gideceğiniz, herkesin kendinden bir parça bulabileceği, semavi dinlerin ortak noktası olan; dokunulmaz, kıymetli ve kutsal kabul edilen ve hakkında ciltlerce kitap yazılabilecek olan Kudüs’ün bize bir mesaj verdiğine inanıyorum:
‘Tüm farklılıklarımızla, bir arada barış içinde yaşayabiliriz. Dünyayı daha yaşanabilir hale getirmek bizim elimizde. Bunun için önümüzde Kudüs gibi muazzam bir örnek bulunuyor.’