Phoebe Waller-Bridge senaristliğinde ortaya çıkan Fleabag, şimdiye kadar yapılmış en harika dizilerden birisi. Bu yazımızda sizlere Fleabag’den bahsettik. Keyifli okumalar!
Dikkat: Spoiler içerebilir.
Tiyatro Sahnesinden Televizyona
Absürd komedi, kara mizah, zekice yazılmış şakalar ve daha fazlası… Aradığınız bu bütün özelliklerin birleştiği tek adres; Fleabag! Phoebe Waller-Bridge’nin tek kişilik tiyatro oyundan uyarlanan dizi, döneminin en popüler işlerinden biriydi. Yayınlanma tarihi 2019 olmasına rağmen popülerliğini günümüzde de devam ettiren diziyi, bir izleyen üçüncü ya da beşinci tura dönmektedir.
Tiyatroda sahnelendiği dönemlerde bu kadar popüler olması beklenmeyen oyun, BBC’nin dikkatini çektiği andan itibaren dizi olarak uyarlanmaya başlanmıştır.
Ödüller
BAFTA, Emmy gibi pek çok ödüle layık görülen dizi, eleştirmenler tarafından da oldukça beğenilmektedir. Yayınlandığından bu yana, her sezonundan çokça ödülle dönen Fleabag, dizi ödüllerinin yanında oyuncuların sergiledikleri olağanüstü performanslar sayesinde de ödüllere layık görülmüştür.
Aşkın Halleri
Aşkın en dürüst ve en yalın halini bizlere sunan Fleabag, bilinen aşk üçgenleri, platonik aşklar ve sahte duygulardan tamamen uzakta, aşkın en gerçek hali ile seyirci karşısına çıkmaktadır.
Fleabag ve rahip arasında geçen aşkın büyüsü, izleyenleri derinden etkilemektedir. Rahibin bekaret yemini nedeniyle aralarındaki aşkın imkansızlığa evirilmesi fakat her şeye rağmen güçlü kalan bağları, bazen izleyeni mutlu ederken bazen onlar adına kahrolmaya sebebiyet vermektedir. Aşkın güzelliğinin yanında, yürek burkan yoğun yaşandığı nokta da elbet bir gün geçer. Unutulmayan anlar yaşanır ama hayat mutlaka, her iki taraf için de devam eder. Dizide geçen bir replik, dizinin ana temasını da gözler önüne sermektedir.
-I love you.
-It’ll pass.
Hayatın Verdikleri & Aldıkları
Hayatın getirdiklerinin yanında götürdüklerinin de bol olduğu bir hayat yaşayan Fleabag, gidenlerin ardından büyük bir boşluğa düşmüşse de hayata her zaman bir noktasından tutunması gerektiği konusunda kararlı bir duruş sergilemektedir.
Kaybettiği annesi ve en yakın dostunun ardından büyük bir yıkımın altında kalan karakter, bu acı ile başa çıkmaya çabalar. Hayatında almaması gereken kararları alır ve hayatına almaması gereken insanları yanında tutmaktan çekinmez. Her seferinde düşer ve yeniden kalkar. Hayatın, insanı her zaman savaşılacak bir ortam içerisinde bıraktığını izleyenlere çarpıcı bir şekilde aktarır.
Tutsağı olduğumuz halde kaçınmak zorunda hissettiğimiz zafiyet çukurlarımız bir tilki gibidir. Ne zaman ufak bir haz alsan bir anda beliriverir ve iki gram keyif bırakmaz. İnanç aşkı gasp eder, tutku iradeye esir olur.
Dördüncü Duvarın Yokluğu
Dizilerde kullanılan dördüncü duvar mantığı, oyuncuyu ve kurguyu izleyiciden ayıran görünmez duvar anlamına gelmektedir. İzleyici tam olarak izleyici konumundadır, içeriğe dahil olmaz. Lakin Phoebe Waller-Bridge, diziyi öyle bir noktaya taşımıştır ki, biz izleyiciler ekran karşısında değil de olay anının hemen yanı başında duran, diziden karakterlermişiz gibi bir dünya yaratır. Gerçeklik ve kurgunun ayrıldığı bu duvar, büyük çoğunlukla oyuncunun o an yaşanılanların saçmalığının, duygusallığının, üzüntüsünün ve buna benzer duygu yoğunluğunun üst noktaya ulaştığı anlarda, seyirciyle kurduğu göz teması sayesinde yerle bir olur.
Kadınların Hikayesi
Feminist bir hikaye olarak karşımıza çıkan bu dizi, ön planında her zaman kadınlara yer vermektedir. Kadınların kurduğu dünyanın içine dalmak, kimileri için zor gelse de Phoebe Waller- Bridge bu tabuları yıkan en başarılı senarist ve oyunculardan birisi.
Diziden asıl vurgulanmak istenen detayın bir feminizm mücadelesi olduğunu gözlemlenebiliyor olsa bile, baş kahramanın düşüncelerine doğru yolculuğa çıkıldığı zaman aslında başarılı bir feminist olamadığını, kadın olarak başarısızlıklarını, kadınlığıyla olan problemini, içsel sevgisini gerçekleştirememiş biriyle karşı karşıya kalınan bir durum oluşmakta. Kadınların gerçekliğini, büyük bir çıplaklıkla gözler önüne serdiği bu diziyi ve kendisiyle olan barışma isteğini büyük bir hüzünle ve gururla izler seyirci.
Mutsuzluk ve Bağ Arayışı
Dizide, kederin ve üzüntünün, en doğal duygular olduğuna ve bu duyguları en saf haliyle kendi içinde yaşayan birinin haykırışına şahit olunmaktadır. Mutsuzluğunun farkında olan karakterin, mutlu olmak için hayatının mücadelesiymiş gibi savaşması, mutsuzluğunu direkt kelimelerle ifade etmese bile aslında cümlelerinin alt metninde bunun olduğunu, yaşadıklarına bakarak çıkarmak mümkün.
Acılarına yoldaş olan, hayatının en önemli iki kişisinin kaybeden bir insanın aslında en yakınlarının arasında savruluşunu izlemek, pek çok insanı derinden etkileyecektir. Tutunmak istediği tek kişinin kız kardeşi olması ve aralarındaki bağın buna izin vermeyen bir noktada olması, Fleabag’i her zaman çukurun en iç noktasına doğru sürüklemektedir. Bir diğer önemli kişinin rahip olması ve onun hayatının gerçekliği ise, kalpleri fazlasıyla kedere boğmaktadır.
Zorlukları Göğüsleme
Gülümsemelerin dizi boyunca izleyicinin yüzünde askı gibi durması, bir diğer önemli faktörlerden. Bazen ağlayarak gülmek bazen haykırarak kahkaha atmak, dizinin başlıca olayıdır. İzleyenlerdeki gülümsenin sebebi belki Fleabag’in yüzünde her zaman görülen gülümsemeden kaynaklıdır. Fakat hayata karşı sağlam duruşunun, dudaklarının yukarı doğru kıvrılmasında büyük payı olduğu aşikardır. Her zorluğu gülümsemesiyle alt eden karakter, izleyiciye büyük bir ipucu vermektedir. Hayatın yeterince acı verici gerçekliğinden kaçmanın, en basit aynı zamanda karmaşık yolunu gösterir.
Anlaşılma Arzusu
İnsanın hayatta en hafiflemiş hissettiği anlardan bir tanesi, anlaşılmış olma duygusudur belki de. Dizi de tam olarak anlaşılmayı aktarır. Anlaşılır olmanın verdiği buruk bir rahatlama anına hazır olunması gerekmektedir. “Evet, tam olarak bunu hissediyorum, tam olarak bunu düşünüyorum” ya da bir klişe olarak “kendimden bir parça buldum” gibi cümlelerin sık sık kurulacağı 12 bölüm ile karşı karşıya kalınmaktadır.
Anlaşılmak, dizi boyunca Fleabag’in başına pek sık gelen bir durum değil fakat sonunda karşısına çıkan kişi ile hislerinin aniden darmadağın olması izleyenlerin yüreğine oturmaktadır. Yaşadığı duygulara ortak olan belki binlerce izleyen, kendini bu duygu durumların iniş çıkışlarına hazırlamalı.
Phoebe Waller-Bridge
Bu yazının başlıca öznesi tabii ki Phoebe Waller-Bridge! Bu kadar şey söylemişken onun olağanüstü zekasından ve muhteşem oyunculuğundan bahsetmeden geçilemez.
Fleabag haricinde diğer dizilerine bakıldığı zaman, her bir dizisinin birbirinden ne kadar bağımsız oldukları görülmektedir. Bu kadar farklı bakış açılarının, senaryoların tek bir hayal gücünden çıktığına inanmak mümkün değil fakat tam anlamıyla gerçek.
Oyunculuğu ile de kendine hayran bırakan Phoebe Waller-Bridge, karakterlerini o kadar içten ve gerçekçi oynamaktadır ki, hayranları tarafından “Bu senin hayatın mı?” tarzı sorulara maruz kaldığını bir röportajında dile getirir. Hatta devamında bunun gerçek olmadığını fakat kendisi yerine bir erkek senarist bu projeyle gelseydi ona bu tarz soruların sorulmayacağını, cinsiyetin komedi dalında hiçbir önemi olmadığını vurgulamıştır. Kısacası Phoebe Waller-Bridge muhteşem oyunculuğu ile kitleleri kendine hayran bırakmaya ant içmiş gibi!
