Nihilizm (Hiççilik) nedir?
Latince ‘nihil’ sözcüğünden türeyen nihilizm, ahlaki ve epistemolojik değerleri reddeden, hiçliği savunan bir felsefi düşünce sistemidir.
Nihilizm ya da hiççilik, en popüler tanımıyla, her şeyin anlamdan ve değerden yoksun olduğunu savunan felsefi görüştür. Nihilistler Tanrı’nın varlığını, iradenin özgürlüğünü, bilginin imkânını, ahlâkı ve tarihin mutlu sonunu reddederler. Genel geçer bir bilginin imkanından, varlığın niteliği ve niceliğinden şüphe eder, reddeder hatta bunları yok sayarlar.
Özellikle 19. yüzyılın ortalarında Rusya’daki entelektüel gençler arasında yaygınlaşmış ve bu nedenle kendine büyük felsefi akımlar arasında yer bulmuştur.
Nihilizm bilgi felsefesi, ahlak ve siyaset alanında kabul görmüştür. Günümüzde birçok alt dala ayrılmaktadır.
Nihilizm nasıl ortaya çıkmıştır?
Nihilist akım, Antik Yunan’daki ‘inkârcılık’ felsefisine dayanmaktadır. M.Ö. 483-374 yılları arasında yaşayan Yunan filozof ve sofist Gorgias, kuşkucu ve nihilist düşüncenin ‘fikir babası’ olarak görülmektedir. Kendisini görecelikle sınırlamayan Gorgias, gerçek bir hiççiliğin ve şüpheciliğin savunucusu olmuştur. Hiçbir değerin var olmadığını, bilginin mümkün olamayacağını ileri süren Gorgias, insanlar bilgisiz olduğu için ikna yolu ile her şeyin kabul ettirilebileceğini savunmuştur.
‘Nihilizm’ terimini ilk olarak Alman filozof Friedrich Nietzsche kullanmıştır. Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard ise, nihilist düşünce ile ilgili daha geniş araştırmalar yapmış ve yeni fikirler ortaya atmıştır.
Nihilist akım veya hareket, Gorgias’ın iddialarına benzer iddialarla yeniden 19. yüzyıl ortalarında Rusya’da ortaya çıkmıştır. 1860’lı yıllarda özellikle Rus entelektüel gençler bütün otoriteyi reddetmiştir. İlk dönemlerde ahlaki, kültürel ve ilahi değerlerin hiçliği üzerine kurulmuştur. Gençler arasında moda haline gelen nihilizm akımı, daha sonra devlet tarafından kontrol altında tutulmak istenen bir yaklaşım olmuştur.
Rusya’da ‘siyasi bir akım’ olarak evrim geçiren nihilist düşünce, siyasi tartışmalara yol açmıştır. Devlet tarafından baskı görmüş ve engellenmeye çalışılmıştır. Bazı siyasi cinayetlerde de nihilizm propagandasının izleri ortaya konulmuştur.
İlk ortaya çıktığı dönemde ilahi ve ahlaki değerlerin reddedilmesi ile başlayan nihilizm, 1800’lü yıllarda siyasi ve felsefi bir akım haline gelmiştir. Hiççilik akımı, zamanla yeni ve ünlü simalar kazanmıştır. Dönemin ünlü filozofları ve düşünürleri Neyzen Tevfik, Friedrich Nietzsche, Henry Thomas Buckle, Arthur Schopenhauer, Max Stirner, Ludwig Andreas Feuerbach, Albert Camus, Jean Paul Sartre ve Herbert Spencer tarafından kabul görmüş ve desteklenmiştir.
Nihilizmin önemli savunucularından ve temsilcilerinden biri olan Alman filozof Nietzsche, hiçbir değeri tanımayan ve var olan değerlere, düzene karşı çıkan isimlerden biridir. Nietzsche’ye göre eski değerler tamamen atılmalı, yok sayılmalı ve bütün değerler yeniden kurulmalı veya tanımlanmalıdır. Aynı zamanda yeni değerler ortaya çıkarabilen insan, üstündür ve özgürdür. Modern insanın benimsediği değerlerin geleneksel dayanaklarının çöktüğünü ileri süren Nietzsche, dünyada ‘tanrı’ kavramının yadırgandığını ve yok edildiğini de iddia etmiştir.
Nihilizmin Çeşitleri
Ortaya çıkmasından bu yana nihilizmin çeşitli türleri ortaya çıkmıştır. Her tür, hiççilik akımına yeni ve tartışmalı görüşler eklemiştir ve nihilizm zamanla fikir karmaşasına dönüşmüştür.
Nihilizm, genel olarak hiçbir şeyin var olmadığını, hiçbir sonuca ulaşılamayacağını savunmaktadır. Var olmanın objektif mahiyetini, nedenlerini, gerçekliğini ve değerlerini inkâr etmektedir.
Bu temelde ortaya çıkan nihilizm çeşitlerine bakacak olursak;
Ahlâki Nihilizm: Etik nihilizm olarak da adlandırılır. Ahlâkın nesnel gerçekliğe özgü bir şey olmadığını iddia eden görüştür. Tüm ahlâki inanç ve iddiaların doğru olmadığına inanılır.
Mereolojik (Mantıksal) Nihilizm: Ayrı ayrı bölümlerden oluşan cisimlerin varlığını inkâr eder. Kompozisyonel nihilizm adı da verilir. Bu görüşe göre, görünen cisimler yanlış bir algının ürünüdür.
Epistemelojik (Bilgi Felsefesi) Nihilizm: Bilgiyi reddeder. Hiçbir bilginin var olmadığı temeli üzerinde oluşturulan bir felsefi düşüncedir. Bilgilerin gerçekte doğrulanamayacağı üzerinde şüpheci bir yaklaşımla inşa edilmiştir.
Metafizik (Manevi) Nihilizm: Genel olarak hiçbir şeyin kendi kendine var olamayacağına inanılır. Soyut nesnelerin fiziksel olarak dünyada bulunmadığı iddia edilir. Somut nesneler dünyada olsa bile soyut nesneler içeren felsefi bir teoridir. Tüm varlığı inkâr eden şüpheci bir yaklaşımdır.
Varoluşsal Nihilizm: Varoluşçuluk temeline dayanır. Hayatın hiçbir değer ve anlamının olmadığı inancı hâkimdir. Evren, hayat ve insanlar varoluşun bütünlüğünde anlamsızdır.
Siyasi Nihilizm: Rusya’da ortaya çıkan nihilizm akımı, siyasi bir akımdır. Nihilizmin kanıtlanmamış ve gerçekçi olmayan iddialarını reddeder. Hükümet, aile, hukuk, sosyal ve politik yapılar gereklidir. Yeni bir toplum düzeni kurma temelinde ortaya çıkan nihilist hareket, daha sonra bütün düzeni, devleti, otoriteyi, sosyal kurumları ve hükümetleri reddeden bir akım haline dönüşmüştür.
Schopenhaur’un Nihilizm Anlayışı
Hareket noktası bilgi problemi olan Schopenhauer, varlığın ne olduğuna yönelir ve insan yaşamı – özgürlüğünü bu temelde tartışır. Filozof, Kant’ın bilinemeyeceğini öngördüğü ‘kendinde şey’ kavramına açıklık getirerek söz konusu kavramı ‘isteme’ olarak tanımlar. İsteme bir anlamda ‘itki, enerji ya da ilk güçle eşanlamlıdır ve bunun bilinçli hatta üzerine düşünülmüş bir edimle kesinlikle alası yoktur’. Dolayısıyla isteme, dünyanın özüdür ve görünür olan her nesne – beden olarak insan da onun görünürleşmesi, fenomenidir. Düşünürün başyapıtı İsteme ve Tasarım Olarak Dünya’da belirttiği şekliyle, kendinde şey olarak isteme, temelde kör, bilinçsiz ve hedefsizdir. Her daim yaşamı isteyen, algıladığımız tüm nesnelerin ya da canlıların varoluş sebebidir ve kendini farklı boyutlarda nesneleştirerek görünürleşir. Dolayısıyla gördüğümüz ve algıladığımız her türlü fenomen, kendinde şey olarak istemenin vücut bulmuş şekline karşılık gelir.
Schopenhauer, nesneleşmenin üst basamaklarında yer alan organik dünyada, ortaya çıkan her türlü ıstırabı ve acıyı, sonsuz – doyumsuz kendinde şey olan istemeyle ilişkilendirerek Leibniz’in aksine ‘dünyayı olası bütün dünyalar arasında en kötüsü’ ilân eder. Geleneksel özcü anlayıştan, öze atfedilen kutsallığı reddetmesi bakımından farklılaşan düşünür, Varlık’ı tanımladıktan sonra, onun insanla olan ilişkisine yönelir.
Schopenhauer felsefesinde, istemenin nesneleşmesinin zirvesinde yer alan insan sayısız ihtiyaca sahiptir. Yokluktan beliren ihtiyaç ya da arzu, bu anlamda hoş olmayan bir duygudur ve kökensel olarak acıya karşılık gelir. Nitekim düşünüre göre, giderilemeyen her istek acıya yol açtığı gibi, tatmin edilen her istek de, kısa bir doygunluğun ardından yerini derhal yeni bir isteğe bırakacaktır.
Schopenhauer felsefesinde beden, kişinin bilen özneden önce isteyen özne olduğunu anladığı yere işaret eder. Bu bakımdan beden, bir yönüyle Schopenhauer’ın tasarım olarak tanımladığı nesneler arasında bir nesne, diğer yandan istemenin kendini doğrudan duyurduğu bir ikili bir yapıdır. Schopenhauer’un ifadesiyle ‘istemenin nesneleşmesi’, var olma arzusudur. Bu noktadan hareketle kişinin, içsel deneyim aracılığıyla ‘kendi bedeninde var olan içsel istenç gerçekliğinden yola çıkarak var olan her şeyin doğasına hükmeden kendinde şeyi, yani istemeyi, dolaysız bir şekilde bilmesi olanaklıdır’.
İnsanın öncelikle isteyen özne olduğu düşüncesiyle Schopenhauer, tanrısal ya da düşünsel bir öz yanılsamasını kırarak, her türlü yıkıma sebep olan bencil bir istemeden ibaret olduğunu anlayan insanın, özgürlük adına ne yapması gerektiğine odaklanır. Özgürlüğü varlık boyutunda ele alan Schopenhauerci anlayışın çözüm önerisi, tahmin edileceği üzere istemeyi inkâr etmeye dayanır ki, söz konusu inkâr hiçliğe geçişi, bir anlamda Schopenhauer nihilizmini ifade eder.
Nihilizm ve Din
Nihilizmin, ahlaksal değerlerini reddettiğini göz ardı etmeden yorumlayacak olursak, dini kuramları ve teolojik problemleri de reddetmiş olur. Hiçlikten geldiğimizi ve hiçliğe gideceğimizi savunan nihilizm, iyi yahut kötü sonuçlar doğurarak var olan dinler ile mutlak bir bağlantısı olduğu söylenemez.
Fakat nihilizmi bir dine indirgeyecek olursak en uygun inanış biçimi elbette ateizm olacaktır.
Metafiziksel Nihilizm ve Ateizm
Ateistler herhangi bir tanrı inancına sahip olmadıkları gibi, metafiziksel nihilistler tanrı inancına, hatta kendilerinin varlığına dahi inanmakta güçlük geçerler. Bu iki inanış şeklini birbirlerine benzetebiliriz.
Ahlaki Nihilizm ve Ateizm
Ahlaki nihilistler herhangi bir ahlak yasasının, kuramının varlığını reddederler. Ahlaki nihilistlerin tanrı inancını vardır yahut yoktur. Bu değişkenlik gösterebilir. Ancak objektif bir ahlakın varlığını kabul etmedikleri için, ahlakın temelini oluşturacak olan tanrının da varlığını kabul edemezler. Nesnel bir ahlakı ve bu nesnel ahlakın kaynağı olabilecek tanrıyı redderler.
Friedrich Nietzsche
Nihilizmin en büyük temsilcisi olarak görülen Alman filozof Nietzsche, hayatının büyük bölümünde olduğu gibi burada da yanlış anlaşılmıştır. Nietzsche felsefesinin temeli alışılmış ve manatonlaşmış tabuları yıkmaktır. Bu düşüncesi onu nihilist bir düşünür gibi gösterse de;
‘Biz doğadaki tüm ahlâkı ret etmiyoruz, ahlâkın evrensel olduğu anlayışını reddediyoruz ve bir ahlâk kuralını ret veya kabul ederken onun gelişmeye destek olması ve engellemesi belirlenmelidir.’
Cümlesi ile aslında nihilist bir düşünceye değil, varoluşçu bir düşünceye sahip olduğunu görüyoruz.
Nietzsche felsefesini var olan ve alışılmış tabuları yıkarak, insanın tekrardan kendisinin inşa edebileceği bir ahlaki değer havuzu oluşmaktır. Değerleri yıkma kısmına kadar nihilist bir düşüncenin izinde ilerleyen Nietzsche, her şeyin yok edildikten sonra ve insanın özgür olarak adlandırılabilecek koşullara geldiğini düşündüğü noktada, her şeyin kişi tarafından tekrardan inşa edilmesi gerektiğini düşünmüştür. Bu düşünceleri zaman zaman elbette farklılık göstermiştir. Akıl hocası olarak bahsettiği pesimist Alman filozof Schopenhaur’un etkisinde kalarak fazla karamsarlığa sürüklendiği dönemde nihilist bir filozof olarak adlandırılabilecekken münzevi hayata atılıp Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserini yazdığı dönemde ise, nihilizmin etkilerinden sıyrılarak daha optimist bir yaklaşım sergilediği görülmüştür.
Nihilizm ve Egzistansiyalizm
19. yüzyılın sonlarında başlayarak 20. yüzyıla damgasını vuran ve bünyesinde kaliteli filozofları barındıran egzistansiyalizm yahut varoluşçuluk akımı, şöhret kazandığı dönemde de günümüzde de nihilizm ile karıştırılmakta hatta bir tutulmaktadır. En kolay ve kısa yoldan anlatılmak istenirse, nihilizm gerek etik, gerek epistemolojik olsun bir yıkım demektir. Değerlerin ve otoritelerin yıkılmasıdır. Ve hiçliği giden sonsuz bir yolculuk…
Varoluşçuluk ile karışma nedeni ise; varoluşta da bir yıkımın söz konusu olmasıdır. Bir yıkım vardır fakat devamında inşa da gelmektedir. Değerler, otoriteler, bilgiler yıkılır. Sonrasında ise, kişi kendi değerlerini kendisi inşa etmektedir. Nihilizmin en büyük temsilcisi olarak bilinen Friedrich Nietzsche aslında nihilist değildir. Nihilist sanılmasının nedeni, egzistansiyalizm ile nihilizm arasındaki ince çizgidir. Nihilizm hiçlikken, egzistansiyalizm hiçlikten tekrar doğmaktır.
Gorgias
Yunan filozof ve sofist olan Gorgias, septik (kuşkucu, şüpheci) bir düşünür olarak ele alınsa da hiçbir varlığın olmadığını, olsa bile bilinemeyeceğini, insanları manipülasyon ve ikna yolları ile her şeyin kabul ettirilebileceğini savunmuştur. Doğa filozofu olan Gorgias, doğa filozoflarının temel problemi olan varlığın problemini ele almış, insanların bilgiye ulaşamayacağını savunmuştur ve ona karşı fikir sunanlara ise bilgiye ulaşılsa dahi aktarılamayacağını ve kesinliğinden asla emin olunmayacağını savunmuştur.
‘Hiçbir şey yoktur’, ‘bir şey varsa bile bilinemez’, ‘bilinse bile başkalarına bildirilemez’ önermeleri ile hem nihilizmi hem de septik felsefeyi ortaya koymuştur.
Nihilizm ve Rusya
19. yüzyıl gerek Batı dünyası gerekse Rusya için büyük değişimlerin yaşandığı, toplumsal koşulların karmaşık ve çelişkili olduğu bir dönemdir. Batı, sanayideki gelişmelerle beraber kapitalist ilişkilerin yaygınlaşması ile oluşan Yeni Dünya düzeninin çalkantıları ile uğraşırken, Rusya’da hala toprak köleliği ve mutlakıyet hüküm sürmekte ve Rus aydını toprak köleliğini ülkenin gelişmesinin önündeki en büyük engel olarak değerlendirmektedir. Ancak Rus aydını, Batı ile aralarındaki tüm toplumsal farklılıklara rağmen Batı’nın düşünce hareketlerini yakından takip ederek Rus gerçekliğiyle karşılaştırmaktadır.
Rus nihilizmi radikalizmin köklerinden doğarak altmışlı yıllardan itibaren gelişmeye başlar. Rus nihilizmi genel olarak Avrupa etkileri taşır ancak ülkenin toplumsal-politik koşullarına bağlı olarak kendine özgü bir gelişim gösterir. Bu bağlamda bu çalışmada önce nihilizmin Avrupa’daki durumu irdelenmiş böylece tarihsel gelişim evreleri çerçevesinde Rusya’daki nihilizmin temelleri ve bu temellerin edebiyata yansımaları ele alınmıştır.
Altmışlı yıllar Rus nihilizminin diğer önemli temsilcisi D. Pisarev’dir. Pisarev’in “Rus Sözü” (Russkoye Slovo) adlı dergide yazdığı makalelerde temsil ettiği düşünce eğilimine nihilizm adı verilir. Pisarev’in nihilizm anlayışı bireyin toplumun dayattığı bağlardan kurtulmasının gerekliliğine dayanır. Pisarev, bunun ancak doğa bilimlerinin halka indirilmesi yoluyla gerçekleşeceğine inanır. Berdyayev’e göre Pisarev’in nihilizmi toplumun yapılandırılması, yeni insan tipinin yaratılması temeline dayanır. Nitekim Pisarev toplumun yeniden yapılanmasında öncü rol oynayacak yeni insan tipini “düşünen gerçekçi” olarak adlandırır. Pisarev’in düşünen gerçekçi tipi kırklı yılların idealist düşüncesinin yarattığı yüksek ve mükemmel olanı seven, hayalci, faaliyete yeteneği olmayan insan tipi ve “gereksiz adam” imgesine karşıt olarak farklı özellikler taşır. “Düşünen gerçekçi”, her türlü hayalciliğe ve romantizme karşı, gerçekçilikle alakası olmayan yüksek düşüncelere düşmandır.
Nihilizm Alıntıları
“Allahsız bir dünyanın tasavvuru saçmadır.”
Albert Camus (Çöküş)
“Herkesin üzerinde birleşerek ‘var’ diyebileceği bir varlık yoktur.”
Yunan Filozof ve Sofist Gorgias
“Biz doğadaki tüm ahlâkı ret etmiyoruz, ahlâkın evrensel olduğu anlayışını reddediyoruz ve bir ahlâk kuralını ret veya kabul ederken onun gelişmeye destek olması ve engellemesi belirlenmelidir.”
Alman Filozof Friedrich Nietzsche
“Postmodern çağ, nihilist bir çağdır.”
Jean Baudrillard
Nihilizmi İşleyen Eserler
- Emil Michel Cioran – Doğmuş Olmanın Sakıncası Üstüne
- Albert Caraco – Kaosun Kutsal Kitabı
- Jean Baudrillard – Karnaval ve Yamyam
- Friedrich Nietzsche – Ecce Homo
- Keith Ansell Pearson – Kusursuz Nihilist
Yazarın notu: Mustafa Topal ve cinlerine selamlar!