Kısaca Ümit Yaşar Oğuzcan
22 Ağustos 1926 tarihinde dünyaya gelen ve geçirdiği kalp krizi sonucunda 4 Kasım 1984 tarihinde aramızdan ayrılan Ümit Yaşar Oğuzcan, Türk edebiyatının en üretken şairlerinden biri olmasının yanı sıra yayıncı ve bankacıydı.
Milyon Kere Ayten
Ben bir Ayten’dir tutturmuşum oh ne iyi
Ayten’li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum
Şiirler yazıyorum Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten’e beş var
Ya da Ayten’i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyorBana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz
Günlerden Aytenertesidir
Odur gün gün beni yaşatan
Onun kokusu sarmıştır sokakları
Onun gözleridir şafakta gördüğüm
Akşam kızıllığında onun dudaklarıBaşka kadını övmeyin yanımda gücenirim
Ayten’i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
Bir kadeh de sizinle içeriz Ayten’li
İki laf ederiz
Onu siz de seversiniz benim gibi
Ama yağma yok Ayten’i size bırakmam
Alın tek kat elbisemi size vereyim
Cebimde bir on liram var
Onu da alın gerekirse
Ben Ayten’i düşünürüm, üşümem
Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
Parasızlık da bir şey mi
Ölüm bile kötü değil
Aytensizlik kadarOna uğramayan gemiler batsın
Ondan geçmeyen trenler devrilsin
Onu sevmeyen yürek taş kesilsin
Kapansın onu görmeyen gözler
Onu övmeyen diller kurusun
İki kere iki dört elde var Ayten
Bundan böyle dünyada
Aşkın adı Ayten olsun
Bankacılık Kariyeri
Ümit Yaşar Oğuzcan, 1946’da Eskişehir Ticaret Lisesi’nden mezun olmuştur.
Mezuniyetinin ardından, önce Osmanlı Bankası’nda sonra Türkiye İş Bankası’nda görev yapmıştır. Kısa bir süre Yapı Kredi Bankası’nda çalıştıktan sonra Akbank Genel Müdürlüğü’nde krediler ikinci müdürü olmuştur. Buradan Türkiye İş Bankası A.Ş. Kültür Yayınları müşavirliğine getirilmiş ve Türkiye İş Bankası’nda halkla ilişkiler müdür yardımcısıyken, 1977 yılının haziran ayında kendi isteğiyle emekli olmuştur.
Oğuzcan, tıpkı öğrenim hayatı boyunca olduğu gibi, çalışma hayatı süresince de birçok farklı şehirde yaşamıştır.
Emekliliğinin ardından, 1979 yılında eşi Ulufer Oğuzcan ile birlikte kendi ismini taşıyan bir sanat galerisi açmış ve yönetmiştir.
Edebi Hayatının Başlangıcı
Annesinin Faruk Nafiz Çamlıbel’e olan hayranlığı ve şiir sevgisinin etkisiyle şiire ilgi duymaya başlayan Oğuzcan, henüz çocuk yaşlarında ilk şiir denemelerini yazmıştır.
İlk şiirleri ise, 1940 yılında Yedigün Dergisi’nde yayımlanmıştır. Yedigün Şairleri arasında yer almaya başlayan Oğuzcan’ın ilerleyen yıllarda İstanbul, Büyük Doğu, Varlık, Yücel, Toprak, Hisar ve Çığır gibi dönemin birçok popüler dergisinde şiirleri basılmıştır.
Kitapları
Oğuzcan’ın ilk şiir kitabı, 1947 yılında yayımlanan İnsanoğlu’dur.
Oğuzcan, 1947 yılından itibaren 30’un üzerinde şiir, 4 adet düzyazı ve 10’dan fazla antoloji – biyografi türünde eser vermiştir.
Oğuzcan, şiirlerinin ve antolojilerinin yanı sıra şiir plakları, şarkı sözleri ve yergileriyle de tanınmıştır.
Ümit Yaşar Oğuzcan, kendi şiir serüvenini beş döneme ayırmıştır:
- Uyanış, 1941 – 1954
- Arayış, 1954 – 1960
- Çalkalanış, 1960 – 1964
- Kaynayış, 1964 – 1970
- Duruluş, 1970 – 1982
Ümit Yaşar Oğuzcan ve Şiirleri
Edebi hayatı boyunca hiçbir akıma veya harekete dahil olmayan Oğuzcan, kendi özgün tarzını ve üslubunu yaratmış ve sürdürmüştür.
1940’lı yıllardan itibaren yaşadığı tüm deneyimleri, gözlemlediği tüm durum ve olayları şiirlerine aktaran Oğuzcan, şiirsiz yaşayamayacağını, bunun bir hayat şekli olduğunu ifade etmiş ve kendisini geleneksel halk şairleri zincirinin bir halkası olarak görmüştür.
Kendine özgü üslubu ve samimi, içten ve yalın dil kullanımıyla birçok olumlu eleştiri alan Oğuzcan, soneden rubaiye birçok türde ve aruzdan heceye farklı ölçülerde şiir kaleme almıştır.
Şiirlerinde aşk, ölüm, yalnızlık, umutsuzluk ve çaresizlik temalarını öne çıkaran şair, hiciv şiirleri de kaleme almıştır.
Oğuzcan’ın bazı şiirleri Fransızcaya, İngilizceye, Rusçaya, Bulgarcaya, Lehçeye, Rumcaya ve Arapçaya çevrilmiş; bir kısmı antolojilerde yer almıştır.
Galata Kulesi
Hayatı boyunca ölümle iç içe yaşamış ve üç defa intihara teşebbüs etmiş olan şairin oğlu Vedat, 1973 yılında, henüz 15 yaşındayken, Galata Kulesi’nden atlayarak intihar etmiştir.
Galata Kulesi
6 Haziran 1973
Pırıl pırl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam duştu o gün Galata Kulesinden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünun baharında
Butun umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir adam duştu Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
Gencecikti Vedat
Işıl ışıldı gözleri
İçi
Bütün insanlar için sevgiyle doluydu
Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Sondu güneş, karardı yeryüzü butun
Zaman durdu
Bir adam duştu Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
`Acarken ufkunda güller alevden`
Çıktı, her günkü gibi gülerek evden
Kimseye belli etmedi içindeki yangını
Yürüdü, kendinden emin
Sonsuzluğa doğru
Galata Kulesinde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Olum yolcusunun son arzusuydu buydu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
Küçücüktü bir zaman
Kucağıma alır ninniler söylerdim ona
Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni
Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat
6 Haziran 1973
Galata Kulesinden bir adam attı kendini
Bu nankör insanlara
Bu kalleş dünyaya inat
Simdi yine bir ninni söylüyorum ona
Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat.