2 Ocak 2023

Teşhir Toplumu Kitabından “Sahnelik Hayatlarımıza” Dair Çarpıcı Alıntılar

Özge Topuz

~6dk

Tanıtım

Teşhir Toplumu, Bir Duyu Sosyolojisi Denemesi başlığıyla farklı üniversitelerde öğretim üyeleri olan İslam Can ve Ejder Ulutaş tarafından kaleme alınıp, 2021 yılında Ketebe Yayınları aracılığıyla yayımlandı.

Farklı başlıklarda ele alınan konulardan özellikle 21. yüzyılın değişen mahremiyet, paylaşım, ahlaki değerler, insan psikolojisi, teknoloji ve medya anlayışı üzerine kurulu araştırmalar, bilinçli okuyucuyu özeleştiri yapmaya sevk ediyor.

teşhir toplumu

Teknolojinin faydaları ve teşhircilik

Araştırmacılar kitapta, akıl almaz bir hızla gelişen teknolojinin sağladığı faydalarla birlikte insan hayatının gündelik yaşam pratikleri üzerindeki önlenemez etkisini ele alıyor. Ayrıca gelişen ve giderek daha fazla yaşamımızın içinde yer alan teknolojinin teşhircilikle beraber insanlarda narsistik eğilimleri artırarak kişilik bozukluklarına neden olduğuna da değiniyor.

Vitrinde olmak ve değerler

Bunun dışında, sözün değerinin hiçe sayıldığı günümüzde, sosyal medyayla birlikte görsel kültüre yapılan ani geçişin toplumsal anlamda pek çok değişimi de beraberinde getirdiğinden bahseden İslam Can ve Ejder Ulutaş, herkesin -sebebin iyi ya da kötü oluşu fark etmeksizin- yalnızca “vitrinde olmak isteğini” vurguluyorlar. Bununla beraber, yakın bir zamana kadar herkesçe erdem sayılan sabır, merhamet, şefkat, emeğiyle kazanmak ve hatta nazik olmayı bile ekleyebileceğimiz kavramların içi boşaltılarak değersizleştirildiğini belirtiyorlar.

Hayatımızı kolaylaştırmak için keşfedilen teknolojinin insanın elinde ne tür bir kötücül güce dönüşebileceği, özellikle sosyal medya kullanımı üzerinden ele alınan kitapta, adeta gerçeklikten koptuğumuz bu “parıltılı dünyaya” olan bağımlılığımızın her geçen gün artmakta olduğunun da altı çizilmekteler.

Neyin normal neyin anormal olduğunun karıştığı bu çağda alınan like’lar ile beyinde salgılanan dopamin (mutluluk hormonu) artsa da beraberinde, özellikle gençlerde, büyük bir beğeni kaygısına sebep oluyor. Ayrıca teknolojiyle beraber hayatımıza giren “siber zorbalık”a varacak kadar rahatsız edici davranışlarla karşılaşılabilen teknoloji ve sosyal medya kullanımı, büsbütün hayatımızı ablukaya almış durumda. Zaman ve teknoloji ilerlese de her daim iyiye gitmediğimizin işaretleri ise çok yakınımızda.

“Var olduğunu, başkaları kendisini seyrettiği oranda, yani başkalarının dünyasında yer etmeye başladığında hissedebilen postmodern insan, az insana görünerek kendi dünyası içinde yaşama gibi düşünceleri, sağlıksız bir durum olarak algılamaktadır. ”

“Yazılı kültürün ürünü olan bilen insan (homo sapiens), görüntünün sesi iktidardan düşürmesiyle birlikte yerini gören insana (homo- videns) terk etmiştir. ”

“İnsanların tüketmek için yaşadığı değil yaşamak için tükettiği zamanlarda reklama ihtiyaç duyulmazdı. Reklam, insanı tüketen hayvana dönüştürme gereksinimiyle birlikte peyda oldu. Daha çok üretip daha çok tüketmeyi kışkırtan bu hal, sistemin görece sağlıklı işlemesi için insanların görmesini beklemeden göstermeyi zorunlu hale getirdi…”

“Albert Camus’nun Yabancı’sında, kahramanın kendi idam törenine katılacak insanların çok sayıda olmasının hayaliyle yaşaması gibi, bugünün tüketen insanı da, ne şekilde olursa olsun teşhir etmeyi ve edilmeyi, yaşamının temel motivasyonlarından biri olarak görmektedir.”

“Beden, tek başına bir kimliktir yaşadığımız çağda. Düşüncelerin, inançların veya dünya görüşlerinin bedeni şekillendirdiği bir süreçten, bedene göre inşa edilen ideolojilerin, düşüncelerin, inançların veya dünya görüşlerinin yaşandığı bir çağdır bu.”

“Benzer işleri gerçekleştiriyorlar gibi görünse de tiyatronun doğasının televizyona kıyasla oldukça farklı olduğunu belirtmek gerekir. Zira “tiyatro dışavurum alanıdır. Ama burada dışavurulan, ruhsal iç dünyanın görünümleri değil nesnel duygulardır. Bu nedenle de sergilenmez, temsil edilirler. Günümüz dünyası eylem ve duyguların temsil edildiği ve yorumlandığı bir tiyatro değil, mahremiyetlerin sergilendiği, satıldığı ve tüketildiği bir pazardır.”

“Facebook’ta dislike (beğenmeme) seçeneğinin bulunmaması, teşhir toplumunun tek yönlü kurgusunu esasında gözler önüne sermektedir. Dolayısıyla göstererek veya teşhir ederek yapılan paylaşımlarla, insanların önemsendiği yargısı tescillenmeye çalışılır. Fakat önem verilen insanlar değil bizzat paylaşımcının kendisidir.”

Bu içeriği beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla içerik üretebilmemiz için bize Patreon´da destek olun. 🙂
10layn.com Patreon button
Özge Topuz

Özge Topuz

Tüm yazıları

E-bültenimize kaydolun.