Son Akşam Yemeği tablosu, belki de Mona Lisa ile birlikte Leonardo Da Vinci’nin en çok bilinen çalışmalarındandır. Hem yapıldığı dönemlerde, hem de günümüzde son derece ilgi görmüş, sevilmiş ve nefret edilmiştir.
Günümüzde popüler kültürde de yer bulan Son Akşam Yemeği tablosunu pek çok yerde direkt ya da dolaylı olarak görmek mümkündür.
Son Akşam Yemeği ya da nam-ı diğer, Son Yemek; Duke Lodovico Sforza’nın siparişi üzerine, 15. yüzyılda Leonardo da Vinci tarafından Milano’da yapılmıştır.
Da Vinci’nin 1495 yılında yapmaya başladığı resim, 3 yılda tamamlanmıştır. Da Vinci bu eserinde, İsa Mesih’in Romalı askerlerce tutuklanmasından bir gün önce havarileriyle yediği son akşam yemeğini resmetmiştir.
Da Vinci’nin eserlerinde matematiği ve numerolojiyi kullandığı bilinmektedir. Son Akşam Yemeği de bu açıdan sanatçının diğer eserleriyle benzerlik göstermektedir.
Eserde, 3 sayısı birçok yönden tasvir edilmiştir. Bu, da Vinci’nin de inandığı, İncil’deki Kutsal Üçleme’yi temsil etmektedir.
İsa, resimde bir üçgen olarak konumlandırılmıştır. Ayrıca havariler, 3’er kişilik gruplar halindedir ve havarilerin ve İsa’nın arkasında 3 adet pencere bulunur.
Resim, İsa’nın çarmıha gerildiği bir duvar resminin tam karşısında konumlandırılmıştır.
Leonardo da Vinci, burada bir gün öncesini ve bir gün sonrasını aynı alan içerisinde göstermek istemiştir.
Tabloya bakıldığında İsa’nın üzgün, boynununsa eğilmiş olduğu görülmektedir. İsa, tam karşısındaki resimde de aynı şekilde görülmektedir.
Eserde İsa ve havarileri birlikte yemek yemektedirler.
İsa havarilerine, içlerinden birisinin kendisine ihanet edeceğini söylemiştir. Tablo, İsa’nın bu açıklamayı yaptığı ânın hemen sonrasını yansıtmaktadır. Havariler şaşkınlık ve merak dolu ifadelerle bu açıklamaya tepki vermektedirler. Ona ihanet edecek kişinin kendileri olup olmadığını sormaktadırlar.
Tablo, bu olayın doruk noktasını anlatmaktadır.
Tablonun kopyası hiçbir müzede bulunmaz. Orijinal hali ise, Milano’daki Santa Maria delle Grazie Kilise ve Manastırı içerisinde yer almaktadır. Da Vinci, bu dini çalışmayı manastırının yemekhane duvarına yapmıştır. Ayrıca, sayısız kez farklı boyutlarda resmedilmesine rağmen orijinal boyutu, 4,6 x 8,8 metredir.
Sanılanın aksine Son Akşam Yemeği, bir fresk değildir.
Freskler ıslak zemin üzerine boyanmaktaydı. Ancak da Vinci, bu tekniği reddetmiştir. Çok daha görkemli bir parlaklık elde etmek istemiştir.
Da Vinci resimde yepyeni bir teknik kullanmıştı. Fakat kullandığı teknik uzun vadede başarısız oldu. Resmin boyası dökülmeye başladıktan sonra eser adeta bir harabe halini aldı. Eser, restore edilmeye başlandığında ise, yanlış uygulamalardan ötürü daha da bozuldu. II. Dünya Savaşı sırasında aynı şekilde resim yine hasar gördü. En sonunda, 1980 yılında 19 yıl sürecek bir restorasyon çalışması başladı.
Eserin çarpıcı noktalardan bir diğeri ise, olağanüstü ve etkileyici bir perspektif ile yapılmasıdır. Santa Maria delle Grazie Manastırı’nın iç duvarında yer alan resim, da Vinci’nin perspektif kullanım tarzı ile, duvardan içeri giren ayrı bir oda varmış gibi bir göz yanılsaması yaratmaktadır. Bu perspektifi oluşturmak içinde çiviler ve iplerle uzun bir çalışma yapmıştır. Bunun yan sıra bu teknik, resmin doğallığını da gözler önüne sermektedir.
Masadaki yemeğin ne olduğu uzun yıllar boyu tartışma konusuydu. Geleneğe bakıldığında; masada kuzu eti, ekmek ve şarap olmalıydı. Ancak resmin kötü durumu masadakileri seçmeye engel oluyordu. Resim temizlendikten sonra masadakilerin yılanbalığı ızgarası ve dilimlenmiş portakal olduğu ortaya çıktı. İtalyan yazar Bartolomeo Platina tarafından yazılan; De Honesta Valuptate et Valetudine (Doğru Zevk Alma ve İyi Sağlık Üzerine) adlı yemek tarifleri içeren kitabın bir kopyasının da Vinci’de olduğu biliniyordu. Kitapta kayısılar, yılanbalığı ızgarası ve baharatlı ekmek gibi öneriler ve tarifler vardı. Araştırmalar, Leonardo’nun yeme alışkanlığı ile Son Akşam Yemeği’ndeki yemekler arasında paralellikler olduğunu göstermektedir.
Ayrıca Yehuda’nın önüne dökülen tuzun ihaneti temsil ettiğini ya da ihanet etmek için seçilmiş olmasındaki kötü şansın bir işareti olarak görüldüğü söylenir.
Dan Brown’un Da Vinci Şifresi isimli kitabına göre; İsa’nın solundaki kadın Magdalalı Meryem’dir ve kalça kısımlarından birleşmişlerdir. İkisinin arasında kocaman bir V yani paganların kadın sembolü bulunmaktadır. Giysileri de birbirlerinin simetrisidir. Ayrıca oluşan V şekli kutsal kaseyi tanımlamaktadır.
Tabloyu görmek için en az iki ay öncesinden bilet alınması ziyaretçilere öneriliyor. Tablonun yalnızca 20-25 kişilik gruplar halinde 15 dakika ziyaret edilmesine izin veriliyor. Ayrıca uygun kıyafetler giydiğinize emin olun; aksi takdirde manastırın kapısından geri çevrilme ihtimaliniz de var.