
Ortaya Çıkışı
Sembolizm, 19. yüzyılın sonlarında Fransa’da ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Bu akım, realizmin ve natüralizmin doğrudan ve nesnel anlatımına tepki olarak doğmuş ve daha çok içsel deneyimlere, duygulara ve hayal gücüne odaklanmıştır. Sembolizm ya da simgecilik, farklı anlamlara gelen ya da farklı öğeleri simgeleyen çeşitli sembollerin kullanımıdır.

Hayal Gücünün Keşfi
Sembolizm, edebiyat ve sanatta içsel dünyaların, duyguların ve hayal gücünün keşfine odaklanan, semboller ve imgelerle zenginleştirilmiş bir akımdır. Bu akımın temsilcileri, eserlerinde dilin müzikalitesini ve ritmini ön plana alarak okuyucularını ve izleyicilerini derin ve mistik bir yolculuğa çıkarırlar.


Felsefi Temeller
Sembolizm, büyük oranda Realizm, Natüralizm ve Parnasizme tepki olarak doğmuştur. Felsefi planda beslendikleri adların başında Alman filozof Immanuel Kant gelmektedir. Kant’ın öznellik ve görecelik konusundaki yaklaşımları yanında yaratıcı imgeleme yaptığı vurgu bakımından önemli etkileri olmuştur. Yine Alman filozof Arthur Schopenhauer da bu bakımdan anılması gereken adların başında gelir. Akımın felsefi dayanakları bakımından önemle anılması gereken bir başka ad, Fransız filozof Henri Bergson’dur. Bu düşünürler, gerçeği kavrama ve bilgiye ulaşmada sezgiye ve hayal gücüne özel bir önem atfetmişlerdir.

Duyuların Sınırlarını Zorlamak
Sembolistlere göre asıl gerçek, görünenden farklı ve görünenin ardında gizlidir. Dış görünüşe takılıp kalmak, insan düşüncesini doğru sonuçlara ulaştırmaz ve insanı gerçeğe yaklaştırmaz. Asıl gerçekliği yakalamak için sadece gözlem ve deneyle sınırlı kalmamalı, bunları aşan noktalarda mutlaka sezgiye ve yaratıcı hayal gücüne başvurulmalıdır. Varlık ve olaylar, ancak onların derinlerine nüfuz edebilecek bir sezgisellik içinde yaratıcı hayal gücünü devreye sokabilen bireyler tarafından gerçek anlamıyla anlaşılabilir. İnsanın ulaşabileceği bilgi, onun beş duyu alanıyla sınırlanamayacak özelliktedir. Duyuların sınırlarını zorlayarak ve aşarak bu bilgiyi elde etmek olanaklıdır.


Evrensel Anlama Ulaşma Çabası
Sembolizm sanat akımı, nesne ya da şeylerin orijinal anlam ya da işlevinden farklı olarak yeni anlam yükleme ile evrensel anlama ulaşmaya çalışır. Metafor, alegori ve kinaye, sembolizm gelişiminde yardımcı olan edebi biçimlerdir. Sanatçılar daha evrensel konulara bazı şeyleri bağlamak için sembolizmi kullanırlar. Semboller daha sonra bu görkemli fikir veya nitelikleri temsil etmektedir. Örneğin; bir sanatçı kendi başına bir renkten başka bir şey olmayanı ama daha derin bir anlam için belirli bir renk kullanabilir. Örneğin; Joseph Conrad Afrika kıtasını “karanlık” olarak niteleyerek o bölgenin geri kalmışlık ve orada kötülük olasılığını sembolize etmiştir.

Nabis Ressamları
Sembolizm ya da simgecilik akımı, Gauguin’in Pont-Aven Okulu’nda yer alan sanatçılarca ustalarının görüşlerine uygun olarak benimsenmiştir. Ancak bu akımın esas temsilcileri Nabis denen ressamlar oldular. Maurice Denis, çevresinde toplanan bu simgeciler daha çok dinsel konularda resimler yaptılar. Bonnard ye Vuillard da Nabis ressamlarındandılar. İsviçreli Erdinand Hodler’de çizgisel figür anlatımında olan bir simgeciliği temsil etmiştir.
Aslında simgecilik insan içine dönük bir anlatım biçimidir. Ancak bu akım resimden çok edebiyat alanında yapıtlar vermiştir. Dışavurumculuk akımında da durum aynı olmuştur.

Sembolizmin başlıca özellik ve ilkeleri:
- Sezgisel ve simgesel gerçeklik
- Sinestezik kavrayış
- Yaratıcı imgelem
- Kapalılık ve belirsizlik
- Müzikalite ve ahenk
- Biçimsel serbestlik
- Bireyselcilik ve lirizm

Maddesel yaklaşımı yüzeysel bulan sembolistler, realizmi reddetmişler ve doğal dünyanın gerçekçi betimlemesinden ziyade bir fikri savunmuşlardır. Biçim ve rengin arkasında yatan anlamı ortaya çıkarmayı amaçlamışlardır. Anlamı güçlendirmek için metaforlardan yararlanmışlardır. Sembolistlerin kullandığı metaforlar genellikle hayvan, bitki ve nesne olmuştur. Kendi oluşturdukları sembollerle kültürlerin oluşturduğu sembolleri birleştirmişlerdir. İç dünyalarına yönelen melankolik sembolistler; yalnızlık, öteki dünya, ölüm, düşler, korku, erotizm, aşk gibi temaları işlemişlerdir. Rüya, onlar için dünyanın gerçekliğiyle rüyanın gerçekliğini yan yana durduğu sanatsal vizyondan bahsetmenin başka bir yolu olmuştur.


Psikanalizden esinlenen sembolistler, genellikle öznelerin iç dünyasını yansıtmışlardır. Edebiyat dünyasındaki sembolistlerin yazıları da sembolist ressamların eserlerine yansımıştır. Kadın figürü sembolistler için önemli bir konu olmuştur. Kadını arzu mu yoksa tehdit mi olarak gördükleri tam olarak belli olmamıştır. Kadınlar duyguları ifade etmek için tercih edilen konular haline gelmiştir. Çekici ve tehlikeli buldukları kadınlar ilgilerini çekmiştir.

Ünlü Sembolist Sanatçılar
Gustav Klimt, Edvard Munch, Gustave Moreau, Frida Kahlo, Arnold Böcklin, Odilon Redon, Eugène Henri Paul Gauguin, Sir Edward Coley Burne-Jones, Nicholas Roerich, Franz Stuck, Fernand Edmond Jean Marie Khnopff, Mikhail Vasilyevich Nesterov, Émile Henri Bernard, Mikhail Aleksandrovich Vrubel, Eugène Anatole Carrière, Ludwig Fahrenkrog…
