Sanata Yaklaşımı
Modern Türkiye’nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çok yönlü bir kişiliğe sahip olduğu ve bir dahi olduğu tartışma götürmeyen bir gerçektir. Onun askeri dehası, devlet adamlığı ve daha birçok üstün niteliğiyle birlikte sanata bakış açısı da gerçek lider kimliğinin önemli bir unsurudur.
“Milli kültürümüzü çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmamız lazım.” diyen Atatürk, kendi kültür ve medeniyetimizden hiçbir zaman taviz vermemiş, her zaman bunları korumayı ve daima yükselterek çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmayı hedeflemiştir.
Çağın dinamiğine ayak uydurabilecek aydın, duyarlı insan tipinin yetiştirilmesinde sanatın ne denli etkili olduğunu anlayan; “Bir ulusun kültür yaşının, o ulusun sahip olduğu sanat yapıtları ve sanatçı sayısı ile ölçülebildiğinin” bilincinde olan Atatürk, Modern kent mimarisinden dile, resim ve heykelden müziğe kadar birçok alanda yapılması gereken kültürel atılımlara öncü olmuştur. Her alanda olduğu gibi sanat alanında da sıra dışı bir bilinçlilik örneği göstermiştir.
Güzel Sanatların Gelişimi için Attığı Adımlar
Atatürk’ün güzel sanatlar alanında yaptığı en büyük hizmet, özellikle güzel sanatların bazı dallarında, her türlü gelişmeyi imkânsızlaştıran engel ve yasakları ortadan kaldırılmış olmasıdır. Atatürk, Türk milletinin duygu ve düşüncelerini sınırlayan çağdışı engelleri etkisiz hale getirerek sanat çalışmalarına yeni ufuklar açmıştır.
“Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade söz ile olursa şiir, name ile olursa musiki, resim ile olursa ressamlık, yontma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.” diyerek sanatkârların toplumda uzun mücadele ve gayretleriyle ortaya koyduğu güzelliklerin önemini vurgulamıştır.
Sanat Eğitimi
Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni üniversitelerin kurulması gibi yeniliklerle birlikte sanat ve sanat eğitimi konularına da eğilerek İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin yeniden düzenlenmesi, Ankara Devlet Konservatuarı’nın kurulması, modern batı sanatının veciz ve metotlarının Avrupa’dan getirtilerek sanat eğitiminin düzenlenmesi, müziğin Avrupai bir disipline sokulması gibi adımları atmıştır. Akademinin yeniden yapılandırılması da bu dönemde gerçekleştirilmiştir.
1923 yılında, Adana Türk Ocağı binasında, “Bir millet sanat ve sanatçılardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet ayağı topal, kolu çolak sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından birisi kopmuş demektir. Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felakete mahkûmdur”, diyerek sanatın bir ulusun geleceğindeki yerini belirtmiştir.
Heykel
Türk resim ve heykelindeki gelişim süreci, minyatürün bir uzantısı olan resmin Türk sanatında yer edinmesini kolaylaştırmış olsa da heykelde durum farklıdır. Atatürk heykel için düşündüklerini daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce, Ocak 1923’te Bursa konuşmasında şöyle açıklamaktadır. “Dünyada medeni, ileri ve gelişmiş olmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir. Abidelerin şuraya, buraya tarihi hatıralar olarak dikilmesinin dine aykırı olduğunu iddia edenler din hükümlerini gerektirdiği gibi araştırıp incelememiş olanlardır.”
Atatürk tarih tetkikleri yapan ve buna önem veren bir liderdi. Siyasi ve askeri tarihlere mal olan insanların heykellerinin yapılmasını isterdi. Bu doğrultuda İstanbul’da Fatih, Kanuni ve diğer önemli şahsiyetlerin heykellerini görmeyi arzulamıştır. Bu düşünce doğrultusunda Barbaros Hayrettin’in İstanbul’da dikilecek olan heykeline özel önem göstermiştir. Mimar Sinan’ın heykelinin yapılması için yazılı emir vermesi önemlidir.
Tiyatro
12 Nisan 1930’da Türk Ocağı Tiyatrosu’nu açmak üzere Ankara’ya gelen Atatürk, Darülbedai artistleri ve çevresindekilerle bir arada bulunan Dr. Reşit Galip’e dönerek; “Biz hepimiz mebus oluruz, vekil oluruz, cumhurbaşkanı oluruz ama sanatçı olamayız işte bunun içindir ki sanatçı el öpmez ama onun eli öpülür” demiştir. Dr. Reşit Galip ise; ‘‘Evet paşam, ama hiçbirimiz Mustafa Kemal olamayız.” diyerek cevap vermiştir.
Müzik
Müziği çok seven Atatürk müziksiz hayatın olamayacağını, hayatın kendisinin bir müzik olduğunu belirterek Türk milli müziğinin halk müziği olduğundan, ancak yeterince gelişmediğinden bahseder. Türk sanat müziği ve halk müziği alanlarında da derleme çalışmaları yapmıştır, Halk Evleri aracılığıyla sanatın halka yayılmasına ön ayak olmuştur. Türk müziğinin senfoni orkestraları ve Devlet Tiyatroları’nın temeli Atatürk zamanında atılmıştır.
Batı müziğine karşı da duyarlı olan Atatürk, 1924 yılında Musiki Muallim Mektebi’nin açılmasını sağlamış, Ankara’da 1924’te kurulan Musiki Muallim mektebi 1936 yılında Devlet Konservatuarı haline getirilmiştir. Böylece müzik, tiyatro ve opera sanatçılarının yetiştirilmesi yolunda önemli bir adım daha atılmıştır.
Resim
Tanzimat’tan bu yana ülkede resim yapılmasına rağmen o dönemin sanatçıları az tanınıyordu. Cumhuriyetin onuncu yıl dönümünde ressamlar yola çıkarak ülkenin değişik yörelerine gidip resim çalışmışlar ve böylelikle sanatçılar, bulundukları kısıtlı alandan çıkarak açılmış ve yurt genelindeki gerçeklere ulaşmıştır. Gezdikleri yerlerde millî mücadelenin izlerini yakalanmış, büyük mücadeleyi abideleştiren tablolar yapmışlardır. Atatürk “Türk İnkılâp sergisi” diye adlandırılan bu sergiyi tek tek gezerken mutlu olmuş ve heyecanını gizleyememiştir.
Halk Oyunları
Atatürk Türk halk kültürüne ve folkloruna da büyük önem verirdi. Halk oyunları oynanırken kalkıp halk oyunlarına katılan Ata; “Halkının estetik yönlerini yansıtan ve her günkü ihtiyaçlarımızın Cumhuriyet rejiminde layık olduğu düzeye yükseltilmesi gerekir.” diyerek teşvikler yapılmasını tavsiye etmiştir.
Müzeler
Üzerinde yaşadığı vatanın kültürel değerleri ile Türk insanını bütünleştirmek isteyen Atatürk daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce, 14 Ağustos 1923’te hükümet programında Milli Müzeler kurulması kararını almıştır. Bu yasadan sonra başta Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi olmak üzere Anadolu’da pek çok müze kurulmuştur.
Resim Heykel Müzesi
Atatürk değişik vesilelerle nutuklarında, demeçlerinde sanatçılarla ilgili değişik sözler söylemiş, onları her vesile ile teşvik etmiştir. İkinci tarih kongresi nedeniyle tertiplenen sergiyle birlikte yine Atatürk’ün emriyle Türkiye ilk defa bir resim ve heykel müzesine kavuşmuştur. Evlerden, kurumlardan, kişilerden resim ve heykeller toplandı veya satın alındı ve ilk resim ve heykel müzesi kendileri tarafından sergiyle açıldı. Türkiye ilk resim galerisine Atatürk’ün eliyle açıldıktan sonra sahip oldu.