Sütçü Kız tablosu ressamı Johannes Vermeer, 1632 yılında Delft’te doğdu. Babası ipek dokumacılığı ve resim ticaretiyle uğraşıyordu. Ressamın, resme olan merakının buradan geldiği düşünülüyor. Ancak resim yapmayı kendi kendine mi öğrendiği, yoksa babasının çevresindeki ressamlardan ders mi aldığı bilinmiyor. Bazı kaynaklarda ise; Vermeer’in Carel Fabritius’un ya da Leonaert Bramer’in öğrencisi olduğu yazıyor.
Işık kullanımı ve nesneleri ustalıkla işleyişiyle ünlenen Barok Dönemi ressamı, 1675 yılında Delft’te öldü. Yaptığı eserler ancak 19. yüzyıldan sonra ilgi gördü.
Barok üslubunda bilinen en temel özellik, ışığın tek açıdan gelmesidir. Işık, konunun yaşandığı yerde vurgulanır. Genelde kahverengi, yeşil ve diğer bazı koyu renkler resme hakimdir.
Sütçü Kız (Süt Döken Kadın) tablosu ise, Barok Dönemde yapılmış bir eser olsa da, bu üslubu taşıdığı pek söylenemez.
Tablo 1657-1658 yılları arasında yapılmıştır. Ressam genelde dönemin ev yaşantılarını aktarmayı seçtiğinden resimdeki kadının Johannes Vermeer’ın hizmetçisi olduğu söylenir.
Barok Dönem, zaman olarak Rönesans Döneminin ardından gelmektedir.
Rönesans resimlerinde ışık birçok yönden gelir. Ve Rönesans tabloların en önemli özelliği, bir köşelerinde pencere bulunmasıdır. Sütçü Kız tablosunun da solunda, kapalı da olsa, bir pencere bulunduğunu görebilirsiniz.
Işığın birden fazla noktadan geliyor olması, tablonun Rönesans tablolarına benzerliğini gösterirken; resimde yer alan sütçü kızın yüzüne burgu yapılması Barok üslubun kullanıldığını belirtmektedir.
Vurgunun sütçü kızın yüzünde olması, onun masumluğunu ve saflığını simgelemektedir.
Resimdeki kadının çömleğe süt döktüğünü görmekteyiz. Arkada duran sepet, pazardan gelindiğinin işaretidir. Tezgahın üzerinde duran ekmek parçalarına bakıldığında ise, kadının dönemin bilinen yemeği olan ekmek muhallebisi yaptığı anlaşılmaktadır.
Özellikle Rönesans resimlerinde mavi ve kırmızı renkler Meryem ve İsa’yı simgelemektedir. Bu renklerin kullanılmış olması, masumiyeti ve inançlılığı gösteriyor olabilir.
Her ne kadar masumiyete pek çok kez vurgu yapılmış olsa da önemli bir detayı atlamamak gerekir: Pencere.
Bir resimde pencerenin açık ya da kapalı oluşu, farklı biçimlerde yorumlanabilir. Bu yorumlar genellikle ressama ve döneme odaklanılarak yapılır.
Pencerenin kapalı olmasının sebebi, o dönemde Katolik kilisesinin resimlerde cinselliği vurgulayacak sembollerin yapılmasını yasaklaması olabilir.
Rönesans Dönemi insanların özgürleştiği ve aydınlanma çağına geçtiği dönemdir. Dolayısıyla Vermeer, ressamların özgürlüklerinin bu şekilde kısıtlandığını anlatmaya çalışmış olabilir.
Dönemin en dikkat çekici yanı, Hollanda’nın altın çağında olmasıydı ve Vermeer, halka göndermede bulunmuştu.
Hollanda’da o zamanlar evine hizmetçi tutanlar cinsiyetini özellikle kadın olmasını isterdi. Çünkü kadın hizmetkarlar, onlar için cinsel açıdan ulaşılabilirdi.
Bu yönden tablodaki kişinin hizmetçi ve kadın olması önemli bir işarettir.
Aynı zamanda kadının sütü yavaşça dökmesi, kollarını sıvayıp cildini göstermesi ve üzerinde kutsal renkleri taşıdığı halde vücut hatlarının (özellikle göğüs) belli olması da, bu konuya gönderme olarak değerlendirilebilir.
Resimlerde genelinde süt farklı anlamlara gelir. Fakat bu resimde süt, şehveti çağrıştırır.
Sağ altta duran kutu, Johannes Vermeer’in yaşadığı dönemde, ayak ısıtıcısı olarak kullanılırdı. Alt kısımdaki kaseye köz konulur, ayaklar üste yerleştirilirdi.
Bu nesne resimlerde, genellikle kadının şehvetini çağırıştırır.
Son olarak; pek dikkat çekmese de, süpürgeliklerin üzerinde aşk tanrısı “Cupid” durmaktadır.
Ressamın diğer resimlerinde de benzer göndermeleri görmek mümkündür. Bu resimde kadının bereketini simgeliyor da olabilir. Aşk, cinsellik, karın doyurmak, ev işleri halletmek… hepsini kadınla özdeleştirmenin sebebi bu olabilir.