19 Şubat 2018 tarihinde aramızdan ayrılan psikiyatri profesörü, psikoterapist ve roman yazarı Engin Geçtan’ın kitaplarından hayata bakışınızı değiştirecek alıntılar:
İnsan Olmak, 1984
- İnsanın kendi içinde ürettiği kargaşa dış dünyadaki gerçek tehlikelerden çok daha ürkütücüdür.
- İnsan bir zaman tüketicisidir. Üstelik bize ayrılan bu zaman oldukça sınırlıdır da. Ama yine de çoğumuz yapmak istediklerimizi sonsuza dek zamanımız varmışçasına erteleriz.
- İçinde yaşadığımız dünyanın zor bir alan olduğundan yakınarak zamanı tüketmek yerine, onu ve gerçekleri kabul ederek savaşmak zorundayız.
- … normalliğin temel ölçütlerinden biri, kişinin kendisini iyi hissedebilmesidir. Bu ise yalnızca yaşamın sürdürülmesini değil, insanın dünya içinde kendine özgü bir yer edinebilmesini ve yaşamından doyum sağlayabilmesini de içerir.
Kırmızı Kitap, 1993
- Birçok insanın ömrü, yaşadıklarını kavrayamadan geçiyor. İrdelenmeyen bir hayat yaşamaya değer mi bilmiyorum.
- Yaşadıklarım bana bir şey öğretti. İnsanın tutkularına kapılıp, geleceğine önceden el koymaya çalışmasının anlamsızlığını. Korkuya kapılıp fırtınanın yönünü değiştirmeye çalışmak yerine, fırtınanın bizi götürdüğü yerde savaşma yürekliliğini gösterebilmek. Ben bunu yapmamış olmanın bedelini ödedim.
Tren, 2004
- Herkes baktığı dünyada kendi dünyasını görür.
- Yaşadıklarım bana seçeneksizliğin insanın kendi yaratısı olduğunu öğretmiş olmasaydı sizler bu yolculukta benimle karşılaşmayacaktınız.
- Hayat mücadelesi özgürlük kavgası değildir, özgürleşme çabalarıdır.
Seyyar, 2005
- Hayatı yakalamak için debelenmediğinizde o sizi bulur.
- Kişilere ya da olaylara “yaşat beni” talebiyle gidildiğinde insanı bekleyen şey boşluktan ve düş kırıklığından başka bir şey olamıyor.
- Bir dönem için de olsa tek başınalığa katlanamayan insanlar, kendilerini güvenlikte hissetme amacıyla kurulan beraberliklerin kısırdöngüsünde, aslında daha da yalnızlaştıklarını fark edemiyorlar.
- Zamanla hayata başladığımız kendimizden uzaklaşıyoruz. Dönüp baktığımda çocukken, genç yetişkinlik yıllarıma göre daha bilge olduğumu fark ediyorum. Galiba bazılarımız yaşamlarının son dönemlerinde kısmen de olsa başladıkları yere yeniden yaklaşma imkânını bulabiliyorlar. Bilgelikle masumiyet arasında tuhaf bir bağ var.
- Bir kısım genç insanın kendilerini iş başvurusu yaparcasına tanıtmalarının gerisinde, kendileriyle ya da karşılarındaki insanla ne yapacaklarını bilememeleri olabilir. ünkü böyle bir başlangıcı genellikle içeriksiz bir konuşma izliyor, adı muhabbet, geyik ya da her neyse. Konuşmak, ama hiçbir şey söylememek. Rahat tepki verip saydam izlenimi verseler de, bu görünümün ardında kendi içinde kilitli olma durumunun yaşandığını düşündüren bazı gözlemlerim var. Yani maskelenmiş yalnızlıklar…
Kızarmış Palamudun Kokusu, 2008
- Yaşamın rastlantılarından oluştuğunu anlar gibiyim artık, önemli olanın insanın o rastlantılarla ne yapıp ne yapmadığı olduğunu da.
- Burada ya da geldiğim yerde de olsam, geçmişi yeniden yakalama umudu boş bir beklenti, insan hiçbir şeyi bıraktığı yerde bulamıyor, kızarmış palamudun kokusunu bile.
- Bir şeyi kaybedince bir başka şeyi kazanıyor olduğuna inanmak, insan denilen mahlukun kendine karşı çevirdiği hilelerin en acımasızı olmalı.
Bir Günlük Yerim Kaldı İster misiniz?, 2010
Bilinmeyen korkutur, korkulan şeyin ne olduğunu bilememek dehşet verir. Bu nedenle insan, bilinen bir tehlikeden korkmayı, ne olduğunu bilmediği bir şeyden korkmaya yeğler ve ne yapar yapar, korktuğu şeyin adını koyar, bilirsiniz.
Hayat, 2012
- Dünyada bazı şeyler yanlış gidiyorsa bu, bireyde bir şeyler yanlış gidiyor, dolayısıyla bende de bir yanlışlık var demektir. Bu yüzden, eğer duyarlı biriysem önce kendimi düzeltmeliyim.
- Kendilerine ayıracak vakit bulamamaktan yakındıkları halde, pazar günü geldiğinde ne yapacağını bilemeyen insanların sayısı o kadar çok ki…
- Aptallık kendinin başkalarından daha akıllı olduğuna inanmakla başlar.
- Bana göre, hayat bir dizi rastlantı ve bizim o rastlantılarla birlikte nasıl var olduğumuz ya da olmadığımız. Önce günaydın, sonra biraz haz, biraz acı, biraz aşk, biraz hayal kırıklığı, biraz sıcaklık, biraz yalnızlık, biraz boyun eğme, biraz başkaldırı ve ardından iyi geceler.
Zamane, 2012
- Kendini tanımak “dıştan içe” sessiz bir yolculuktur, anlatılması ve paylaşılması zor, bazen sadece kokusu alınabilir. Akmakta olan bir ırmağın, aynı zamanda kaynağına doğru yolculuk edebilmesini çağrıştıran bir süreç, kaynağa ulaşılamasa da yolculuğun kendisine değer.
- Almak ve vermek ilişkilerde ne kadar sık kullanılır, ama aslında ilişki “ben ona bunu verdim, o benim için şunu yaptı” değildir. Alma ve verme aynı anda gerçekleşir, farkına varmaksızın. Alanı da vereni de zenginleştirir.
- Kendimizi “kimlere göre ben nerdeyim” rüşvetine göre algılayacağımıza, “bana göre kimler nerede”yi dikkate alarak düzenlemek benmerkezcilik değil, benliğimize sahip çıkabilmektir.
- Bu dünyaya verilen zararların yarısı kendini önemli hissetmek isteyen insanların eseridir.
Rastgele Ben, 2014
- Yeryüzünde yaşam sevincini cezalandırma eğiliminin yaşandığı başka yerler de herhalde vardır, ama en azından onların uygar olma gibi bir iddiaları yok. Kaldı ki kültürümüzde başarının da cezalandırılmak istendiği oluyor. Benim yaşama sevincim yeşermemişse, senin yaşama sevincin de körelmeli tavrı, psikolojik faşizmin doğrudan bir ifadesi.
- Sessizlik, beraberliği çaba göstermeden yaşayabilmenin benzersiz hafifliği! Çoğumuz, çıkardığımız gereksiz seslerle birbirimize ulaşabilmemizi ne kadar zorlaştırdığımızın farkında değiliz.
- Gözlemciden çok katılımcı olduğunuz oranda hikayeniz olur.
Orada Bir Arada, 2017
- Aslında ben kimim sorusunun cevabına yaklaşabilmek için, kendimizi karşımıza çıkan her türlü deneyime açık tutmak gerekiyor galiba, düşe kalka da olsa.
- Şikâyet etkili bir uyuşturucu. Yapmamız gerekeni eyleme geçirmek yerine kahır üretip durumu geçiştirmek. Toplum olarak başımıza gelenlerin gerisinde bunun payının önemli olduğunu düşünüyorum.
Dünyanın En Güçlü İsimlerinden Yaşama Bakışınızı Değiştirecek 10 Alıntı yazımız da ilginizi çekebilir.