Blade Runner’ın (1982) ilk yayın tarihi üzerinden 38 yıl geçmişken, son dönem teknolojik gelişmeleri sinemaya ilişkin fikirleri dönüştürmeye devam etmekte. Bu noktada, günümüz teknolojilerinin toplumsal ve ekonomik yapıyı dönüştürürken gelir farkı ve yaşam standartları arasında meydana getirdiği büyük uçurumlar, sinemada daha önce örneklerini gördüğümüz siberpunk (cyberpunk) temalı filmleri bizlere hatırlatmakta. Bu yazımda, gün geçtikçe popüler hale gelen en başarılı 10 cyberpunk filmi paylaşacağım.
Johnny Mnemonic (1995)
Keanu Reeves’in Matrix serisinden önce başrolünü oynadığı, o dönemki popülerliğine rağmen beklediği ilgiyi göremeyen 1995 yapımı John Mnemonic filmi, Johnny isimli bir “bilgi kuryesinin” hikâyesini konu almaktadır.
2021 yılında geçen filmde Johnny, beynine yerleştirilmiş bir çip aracılığıyla, çok değerli bilgileri çipte depolayarak aktarılması gereken yere ulaştırmakla görevlidir. Johnny, yapmakla görevli olduğu son işinde teslimatı gerçekleştiremez ve kendisini Japon mafyası Yakuza’nın da dâhil olduğu bir komplonun içerisinde bulur.
Bonus bilgi: Film, siberpunk edebiyat akımı öncüsü William Gibson’ın Neuromancer adlı romanındaki bir hikâyeden yola çıkılarak yazılmıştır.
Total Recall (1990)
Arnold Schwarzenegger’in canlandırdığı Douglas Quaid, insanların beyinlerinde yer alan implantlar sayesinde çeşitli iyi vakit geçirme simülasyonları satın alabildiği bir dünyada yaşamaktadır. Rüyalarında sürekli Mars’a gittiğini gören Quaid, Recall isimli bir şirketten Mars tatili satın alır. Yükleme sırasında meydana gelen bir sorun nedeniyle daha önce orada bulunduğunu hatırlayan Quaid, gerçek dünya ile simülasyon arasında sıkışmıştır. Quaid bundan böyle kendi gerçekliğini bulmayı amaçlayan bir ajan haline gelmiştir.
Film, aynı isim ve olay örgüsü ile 2012 yılında yeniden çekilmiştir.
The Terminator (1984)
Yine çok da uzak olmayan bir tarihte, 2029 yılında geçen ve ülkemizde de oldukça popüler olan Terminatör serisinin ilk filmi, cyberpunk film denildiğinde, akla ilk gelenlerden biridir.
İnsanların makinelere karşı olan direnişini ve geçmiş ve gelecek zaman kavramlarını belki de en çok hissettiğimiz bu filmde, tamamen yok etmeye programlanmış bir makine olan Terminatör, gelecekte insan direnişinin temsilcisi olacak John Connor’ı henüz doğurmamış Sarah Connor’ı yok etmek üzere geçmişe gönderilir. Terminatör bu görevinde başarılı olamaz ve serinin diğer filmlerinde bu konu farklı bir şekilde evrilerek devam eder.
Robocop (1987)
Yine Paul Verhoeven imzalı bir film olarak karşımıza çıkan Robocop, Terminatör filmindeki gibi insan ve makine arasındaki ayrışmayı ve birleşmeyi ortaya koyan en başarılı cyberpunk film örneklerinden biridir.
Bir çete kavgasında öldürülen polis memuru Alex Murphy’nin vücudu, ileri teknoloji ürünü olan çelikten bir robot ile birleştirilir ve ortaya çıkan insan/makineye (cyborg) Robocop adı verilir.
Robocop artık, şehrin koruyucu simgesi olarak yüceltilir. “Yarı insan, yarı makine, tamamen polis” mottosu ile adaletin simgesi olan Robocop’un 2014 yılında aynı isim ile yeni versiyonu çekilmiştir.
Dredd (2012)
İleri teknoloji ve düşük yaşam standardı olarak tanımlanan cyberpunk kavramının, mekân ve insan tahayyülünü en iyi şekilde yansıtması bakımından en başarılı örneklerinden biri olan Yargıç Dredd filmi, suç oranının çok yüksek olduğu şehirde, Dredd isimli polis memurunun bu suçlardan birini engellemeye yönelik, çete lideri ile olan mücadelesini konu alır.
Şirket sahipleri ve diğerleri olarak ayrışan toplumda, bu pastadan pay alamayan insanlar, suç oranının ve fakirliğin maksimum seviyede olduğu devasa gökdelenlerde yaşamaktadır. Uyuşturucu ticaretinin yapıldığı çeteler tarafından yönetilen gökdelenlerden birinde yaşanan cinayet sonrası görevlendirilen Yargıç Dredd, bu olayı araştıracaktır.
Beklenilen ilgiyi bulamasa da, Yargıç Dredd filmi cyberpunk denince akla gelen ilk filmlerden biri olacaktır.
Hackers (1995)
Angelina Jolie’nin gençlik dönemindeki kısa saçlı hâliyle karşımıza çıktığı Hackers filmi, birçok otorite tarafından eleştirilse de, internetin yavaş yavaş yaygınlaşmaya başladığı dönem açısından listede kendisine yer buluyor.
Film kısaca, bir grup gencin kurumsal bir şirketin dolandırıcılık faaliyetlerini ortaya çıkarmasını konu alıyor. Filmi ilginç kılan ise konusundan ziyade, internet dünyasına ilişkin verdiği mesajlarla ilişkili.
Yeni bir kamusallık anlayışının ortaya çıktığını, insanların artık ten rengi, ait olduğu ırk veya dinden bağımsız olarak var olabileceğini vurgulayan film, bu açıdan günümüzde cyberpunk için önemli referanslardan birini teşkil ediyor.
Bir dönem ülkemiz televizyonlarında da sıkça yayınlanmaktaydı.
The Matrix (1999)
Keanu Reeves, Johnny Mnemonic ile edindiği cyberpunk tecrübesini The Matrix serisi ile uç noktalara taşımış ve cyberpunk temalı filmlerin algısını tamamen dönüştürmüştür.
Gerçek dünya ve simülasyon arasındaki farkı en iyi anlatan filmde, Neo isimli kurtarıcı karakter, içinde yaşadığımız dünyanın aslında sanal bir gerçeklik ürünü olduğunu öğrendikten sonra, gerçek dünyada uyanır ve insan ve makine arasındaki güç mücadelesine dahil olur.
Neo artık kurtuluş mücadelesinin simgesi haline gelmiştir ve insanlığın kaderi ona bağlıdır. Bu noktada, Matrix adı verilen sanal dünyanın içine sızmış virüs yazılımları yenmek zorundadır. Film, birçok açıdan bilim kurgu ve cyberpunk sineması için dönüm noktası olmuştur.
Akira (1988)
Aynı isimli mangadan uyarlanan ve 2019 yılı distopik Tokyo’sunda geçen animasyon filminde, 30 yıl öncesinde yerle bir olan ve onun yerine kurulan son teknoloji ürünü şehirler, çeteler tarafından kontrol edilmektedir. Suç oranının maksimum seviyeye ulaştığı bu şehirleri kontrol eden çetelerden birinin üyesi olan Tetsuo’nun karıştığı bir kaza sonrası olaylar gelişir. Zorla alıkonan Tetsuo, üzerinde yapılan deneyler sonrası önceden sahip olmadığı güçler kazanır.
İnsan ve makine birleşimi ile ilgili en başarılı örneklerden biri olan Akira, Japon cyberpunk kültürü için en başta gelen referanslardan biridir. Film sonraki süreçte birçok anime, manga, müzik ve bilgisayar oyunlarına yön vermiştir.
Ghost in the Shell (1995)
Cyberpunk animelerin 1990’lardaki çıkışıyla birlikte, Akira’nın ardından popüler hale gelen yakın gelecek filmlerinden biri olan Ghost in the Shell, 2029 yılındaki polisiye bir öyküyü konu alır. Yine insan ve makine birleşiminden ortaya çıkan cyborgların ön plana çıktığı filmde, Kukla Ustası adı verilen bir bilgisayar korsanının, devlet tarafından üst düzey güç ile donatılmış Motoko Kusanagi adındaki ajan arasındaki mücadeleyi konu alır.
Bu mücadele zamanla, Kusanagi’nin kendi varoluş sorularına cevap aramasına evrilir. İnsanın nasıl tanımlandığı, kendisinin bir insan mı yoksa makine mi olduğu, bunların herhangi bir öneminin olup olmadığı gibi sorular, Kusanagi’nin ancak Kukla Ustası ile yüzleşebilmesiyle cevap bulacaktır.
Film, 2017 yılında tekrar çekilmiş ve farklı projelere örnek olmaya devam etmektedir.
Blade Runner (1982)
Cyberpunk temasının belki de akla gelen ilk simgesi haline gelen bir film söylemeniz istense, sanırım bu 1982 yapımı Blade Runner filmi olurdu.
Philip K. Dick’in Android’ler Elektrikli Koyun Düşler mi? isimli romanından uyarlanan film, yine iyimser bir tahmin ile 2019 yılında geçmekte. Film, dönemin ileri teknolojik ürünlerinden biri olan ve insandan ayırt edilemeyen Replikant’ların, mevcut misyonundan saparak gerçekleştirdiği isyanı ve Blade Runner’ların bu replikantlar ile olan mücadelesini konu alır.
William Gibson etkisinin açıkça görüldüğü kült filmde kimi zaman sinematikler filmin önüne geçebilmektedir. Öyle ki, Blade Runner’ın doğrudan bir cyberpunk dünyayı tanımladığı yorumları yapılmıştır. Benzer bir ifadeyle, insan bedenine, zamana ve mekâna ilişkin tanımlamalar olay örgüsünden daha önemli hale gelmiştir. Nitekim, cyberpunk’ı farklı kılan özellik de çoğu zaman bu olmuştur.
Film, Blade Runner: 2049 ismi ile 2017 yılında tekrar çekilse de, o dönemin atmosferi değerlendirildiğinde ilk film her zaman daha kıymetli hale gelmektedir.