4 Ağustos 2024

Didem Madak: Melankoli, Sevgi ve Ölüm

Burcu Tur Yüksel Akay

~8dk

Didem Madak, Türk edebiyatının melankolik ve içsel dünyasıyla öne çıkan şairlerinden biridir. 1970 yılında İzmir’de doğan Madak, 41 yıllık kısa ömrüne edebiyat tarihinde derin izler bırakmış şiirler sığdırmıştır. Şiirlerinde acı, sevgi, ölüm ve yaşamın karmaşıklığını işleyen Madak, kendine has üslubu ile Türk şiirine yeni bir soluk getirmiştir.

Çocukluk ve İlk Gençlik Yılları

Didem Madak, İzmir’de doğmuş, anne ve babasının öğretmen olması sebebiyle bir süre Amasya, Burdur ve Uşak’ta yaşamış ancak orta ve lise öğrenimini yine İzmir’de tamamlamıştır. Lisans öğrenimine önce Ege Üniversitesi Biyoloji Bölümünde başlamış ancak okulu dondurarak farklı işler yapmıştır. Ardından aynı üniversitede Hukuk Fakültesi’nde öğrenimine başlayan Madak, fakülteyi 2000 yılında bitirmiştir.

Hayatını şiir yazmaya adayan ve bu alanda kendini geliştiren şairin gençlik yıllarında yazdığı şiirler, duygusal derinliğini ve hayata bakış açısını yansıtmaktadır.

İlk Şiir Kitabı

2000 yılında yayımlanan ilk şiir kitabı “Grapon Kağıtları”, Madak’ın edebi dünyaya güçlü bir giriş yapmasını sağlamıştır. Bu kitap Madak’ın içsel dünyasının ve yaşamındaki trajedilerin yansıması olarak kabul edilmektedir.

Okuyucu Madak’ın şiirlerinde çocukluk anılarının ve kayıpların izini sürebilmesinin yanı sıra şairin duygusal derinliğini de açıkça hissedebilmektedir.

“Ah’lar Ağacı”

Didem Madak’ın ikinci şiir kitabı “Ah’lar Ağacı”, 2002 yılında yayımlanmış ve ona geniş bir okur kitlesi kazandırmıştır. Bu kitap, yaşamın acımasız gerçekleri ile başa çıkmaya çalışan bir kadının içsel yolculuğunu anlatmaktadır. Madak, şiirlerinde hayata karşı isyanını ve kırılganlığını dile getirmektedir.

Hayat, ince bir dalda,
Kırılacak bir hayal.

Edebi Üslubu ve Temaları

Didem Madak’ın şiirlerinde dikkat çeken en önemli özellik, samimi ve içten bir dille yazılmış olmasıdır. Şiirlerinde günlük hayatın basit detaylarını bile derin bir anlamla işlemiştir.

Kadın ve Toplum

Madak, kadınların yaşadığı zorlukları, toplumsal baskıları ve bireysel özgürlüğü sıkça konu edinmiştir. Madak, bir anlamda kadınların sesi olmuş ve onların yaşadığı haksızlıkları, acıları ve umutları işlemiştir.

Son Şiir Kitabı

2010 yılında yayımlanan “Pulbiber Mahallesi”, Madak’ın son şiir kitabıdır. Bu kitap, onun şiir serüveninin zirvesi olarak kabul edilmektedir. Madak, bu kitapta hayatın renkli ve acı dolu yüzünü bir arada sunmuştur. Şiirlerinde bazen neşeli bir dil kullanırken bazen de derin bir hüzün hâkimdir.

Pulbiber döktüm yaralarıma,
Acısı geçer mi bilmem ama,
Hayat bu işte, acı ve tatlı bir arada.

Özel Hayatı

Annesini henüz 13 yaşındayken kaybeden Madak’ın şiirlerinde, bu kaybın onda açtığı derin yaralar açıkça görülebilmektedir. 2011 yılında, 41 yaşındayken, kendisi de annesi gibi kanser nedeniyle hayatını kaybeden Madak; ardında unutulmaz şiirler, derin bir hüzün ve annesiyle aynı ismi taşıyan bir kız evlat bırakmıştır.

Türk Edebiyatında Madak

Madak, yaşamın zorluklarına karşı direnen ve içsel dünyasını cesurca ifade eden bir şair olarak duygusal derinliği yüksek şiirleri ve samimi üslubuyla Türk edebiyat tarihinde büyük bir iz bırakmıştır.

Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım!

“Zenciler prensesi olacağım.
Hayat işte asıl o zaman başlayacak”

Pippi Uzunçorap

Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım

Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi

Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.

Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.

Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor

Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.

Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.

Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.

Bir yağsam pahalıya malolacağım.

Ben bir bodrum kat kızıyım bayım

Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum

Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum

Fakat korkuyorum. Birazdan da

Kırk üç numara ayakkabılarınızla

Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız

Bu iyi olmaz bayım!

“Gün akşam oldu” diyorum

Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara

Cam kırıkları yiyorlar

Rüyamda; bir kâse dolusu suyun içinde

Rengârenk yap-boz parçacıkları

Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.

Hayır, sanırım sabahı bekleyemem

Bilmiyorum.

İnsanlar rüyalarını acilen anlatmalı.

On dört yaşındaydı ruhum bayım

Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.

Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz

Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri

Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar

O ara içimde çiçeklerden oluşmuş

bir silahsız kuvvet ablukaya alındı

Sinemalarda da “organzm gıcırtıları” oynuyordu.

Kaçmaya çalıştım. Olmadı.

Bu nedenle, çiçekli şiirler yazmayı

Ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.

Neyse işte

Ben her filmi hatırlarım

Sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.

“Sofi’nin tercihini” seyrederken çok ağlamıştım.

Öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar

Onu da mutlaka hatırlardım.

İnsan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?

Hem sonra ben hatırlamaya alışkınım

Bir “eşya toplayıcısıyım” bayım.

Büyük gemiler de yok artık bayım

Büyük yelkenler de

Büyük kâğıtlar yakmak istiyor şimdi canım.

İşte az önce bir karabatak daldı suya

Bir süredir kayıp

Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya

Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.

Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.

Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen

Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?

Bir gül, bir güle derdi ki görse

Yalan söylüyorum

Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.

Bu içeriği beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla içerik üretebilmemiz için bize Patreon´da destek olun. 🙂
10layn.com Patreon button
Burcu Tur Yüksel Akay

Burcu Tur Yüksel Akay

Tüm yazıları

E-bültenimize kaydolun.