Psikanalist, şair ve cantodora* olan Dr. Clarissa P. Estés’in, 20 yıllık bir çalışma sonucunda yayımlanan, ödüllü Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabından 10 alıntı:
*Cantodora: Latin geleneğinde eski öyküleri toplayan ve saklayan kişi.
İnsan bağışlayıp bağışlamadığını nasıl bilir? Olay karşısında öfke duymak yerine kederlenmek, o kişiye kızmak yerine onun için üzülmek eğiliminde olursunuz. Tüm bunlara ilişkin herhangi bir şey anımsamama eğiliminde olursunuz. İşin başında bu kırgınlığa yol açan ıstırabı anlarsınız. Ortamın dışında kalmayı yeğlersiniz. Bir şey beklemezsiniz. Bir şey istemezsiniz. Bileğinize dolanıp sizi ordan oraya sürükleyen bir kement yoktur. Gitmekte özgürsünüzdür. “Bundan böyle hep mutlu yaşadılar” ile sonlanmasa da, bugünden itibaren sizi illaki bekleyen taptaze bir “bir varmış bir yokmuş” duygusuna kapılırsınız.
İnsan yeni bilgiler edindiğinde duygu durumu değişir. Duygu durumu değiştiğinde, yüreği de değişir.
Yaratıcı hayatın ana damarı, özü, beyin kökü oyundur, terbiye değil. Oynama itkisi bir içgüdüdür. Oyun yoksa, yaratıcı hayat da yoktur. Uslu olunursa, yaratıcı hayat olmaz. Sessizce oturulursa yaratıcı hayat olmaz. Sadece ağırbaşlı bir şekilde konuşulur, düşünülür, davranılırsa çok az yaratıcı özsuyu ortaya çıkar. Kadınların garip olanı aşağılamasını; yeni ve olağandışı olandan kuşku duymasını; ateşli, coşkulu, yenilikçi olandan kaçınmasını, kişisel olanı kişisellikten arındırılmasını yüreklendiren herhangi bir grup, kurum ya da örgüt, bir ölü kadınlar kültür istemektedir.
Öğrenmekten zevk almayanlar, yeni fikirlere ya da deneyimlerin çekimine kapılmayanlar şu an bulundukları konumu aşıp gelişemezler. Acının köklerini besleyen tek bir güç varsa, o da bu ânın ötesinde öğrenmeyi reddetmektir.
Bir bahçenin ilkbahara hazır olması için, sonbaharda tersyüz edilmesi gerekir. Bahçe her zaman çiçeklenemez. Ama bırakın, hayatınızın altüst oluşlarının kendi içsel döngüleriniz düzenlesin, dışınızdaki başka güçler, kişiler ya da içinizdeki negatif kompleksler değil.
Kendimiz olmak başkaları tarafından sürgün edilmemize neden oluyor ama başkalarının isteklerine uymak kendimizden sürgün edilmemize yol açıyor.
Sevmek isteniyorsa, etrafından dolaşılmaz. Onu kucaklama işi bir görevdir. Meydan okuyan bir görev olmazsa, bir dönüşüm de olmaz. Bir görev olmazsa gerçek bir doyum hissi de olmaz. Hazzı sevmek bir şey getirmez. Gerçekten sevmek kendi korkusunu yenebilen bir kahraman ister.
Sağlıklı kurtlar ve sağlıklı kadınlar belirli ruhsal karakteristikleri paylaşırlar: Keskin bir duyarlık, oyuncu bir ruh ve yoğun bir kendini adama kapasitesi. Kurtlar ve kadınlar, doğaları, araştırıcılıkları, büyük bir dayanıklılık ve güce sahip olmaları bakımından yakın akrabadırlar. Sezgileri çok güçlüdür; yavruları, eşleri ve sürüleriyle yoğun bir biçimde ilgilenirler. Sürekli değişen koşullara uyum sağlamakta deneyimlidirler; tuttuklarını koparmalarının yanında çok da cesurdurlar.
İçimizden hangimiz kendisi için iyi seçimler yapma içgüdüsünü yitiren ve bu nedenle marjinal bir hayatı ya da daha kötüsünü yaşamak zorunda kalan en az bir tane aşık kadın tanımaz? Belki de o kadın bizzat sizsiziniz.
Bizler çok ciltli kitap takımlarıyız. Hayatımızın bir bölümü duvara toslayıp yansa da, her zaman bizi bekleyen bir bölüm ve sonra başka bir bölüm daha vardır. Doğrusunu yapmak, hayatlarımızı sahip olmayı hak ettiğimiz şekillerde biçimlendirmek için her zaman daha başka fırsatlarımız olacaktır. Bir başarısızlıktan nefret ederek zamanınızı harcamayın. Başarısızlık, başarıdan daha büyük bir öğretmendir. Dinleyin, öğrenin, devam edin.
Not: Alıntılar kitaptaki sayfa sırasını takip etmemektedir.