Catherine Élise Blanchett, onu tanıdığımız adıyla Cate Blanchett… 14 Mayıs 1969’da Avustralya’da başlayan hayatı, babasını yitirmesiyle ekonomik açıdan zorlu bir döneme girse de, ablasının yönlendirmesiyle drama sanatları okuluna kaydoldu. O sıralar kahve içecek parası dahi olmadığını söyleyen Blanchett, bugün çağımızın en yetenekli aktristlerinden biri olarak anılmakta.
Elizabeth (1998), The Talented Mr. Ripley (1999), The Lord of the Rings serileri, Heaven (2002), Coffee and Cigarettes (2003), The Aviator (2004), Babel (2006), Notes on a Scandal (2006), I’m Not There (2007), The Curious Case of Benjamin Button (2008), The Hobbit: An Unexpected Journey (2012), Blue Jasmine (2013), Carol (2015) ve Manifesto (2015) gibi filmler başta olmak üzere; canlandırdığı karakterlerle rol aldığı filmlerin başarısına paha biçilemez katkılarda bulundu. Bob Dylan’ı, Katherine Hepburn’ü canlandırdı. Elf kraliçesi oldu, deliliğin kıyılarında gezinen Jasmine ile adeta bakın ben şov yapıyorum, dedi.
Sayısız prestijli ödül kazanmasının yanında, The Avaitor ve Blue Jasmine filmlerindeki oyunculuğuyla iki Oscar Ödülü kazandı. Aday olup rakiplerine kaptırdığı Akademi Ödülleri’nde ise, pek çok sinemasever, haksızlık yapıldığını dile getirerek gönüllerindeki Oscar sahibinin Blanchett olduğunu söylediler.
Peki onu bu kadar büyüleyici yapan şey ne?
”Kostüm ve makyaj için deneme çekimi yaptığımız gün Cate’in üzerinde vizon kürkü, başında ise o muhteşem sarı peruğu vardı. Onu gördüğüm an “Vay be…” demiştim içimden.” Carol’da başrolü paylaştığı Rooney Mara böyle anlatıyor Cate Blanchett’i gördüğü anlardan birini. O gerçekten de her daim çaba bile göstermeden tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başaran biri.
Pek alışılmadık hatta soğuk güzelliğine karşın oldukça esprili bir kadın Cate Blanchett. Avustralya’da adına basılan posta pullarıyla ilgili “milyonlarca Avustralyalı tarafından yalanacağım ve bunun için sabırsızlanıyorum”, diyerek herkesi gülümsetmişti.
Ayrıca meslektaşı ve yakın arkadaşı Sarah Paulson ile birlikte katıldıkları her yayında izleyenlere keyifli anlar yaşatmayı başarıyorlar.
Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği (BMMYK) iyi niyet elçisi olan Cate Blanchett, dünyadaki mülteci sorununa bir hayli duyarlı. Yerlerinden yurtlarından edilen milyonlarca mültecinin problemlerinin çözülmesi için çaba göstermekte kararlı görünüyor.
Cate Blanchett, kadın hakları konusunda da düşündüğünü söylemekten çekinmeyen bir isim. Hollywood’daki ”eşit iş eşit ücret” tartışmalarında kadın meslektaşlarının yanında yer almıştı. Ayrıca Blue Jasmine filminde beraber çalıştıkları Woody Allen’a cinsel istismar davası açan Allen’ın üvey kızı Dylan Farrow’u mücadelesinde desteklediğini dile getirmişti.
Son zamanlarda televizyon dizilerine de el atan oyuncu, feminizmin yükselişe geçtiği 1970’ler Amerikası’nda, dönemin muhafazakar kanadında yer alan Phyllis Schlafly’i canlandırdı. Cate Blanchett’in anti-feminist bir karakteri tercih etmesi, doğrusu birçoğumuzu şaşırtmıştı. Öte yandan şu sıralar Netflix’in uluslararası yayın haklarını satın aldığı Avustralya dizisi Stateless ile de onu izlemeyi sevenleri ihmal etmiyor.
Ailesine de epey düşkün olan ünlü oyuncu, 1997’den beri senaryo yazarı Andrew Upton ile evli ve 4 çocuk sahibi. 3 tane oğlu olan Blanchett, 2015’te bir kız çocuğu evlat edinmişti.
Güzelliğiyle, kişiliğiyle, yetenekleriyle tüm dünyanın hayranlığını kazanan Cate Blanchett’i, ne mutlu ki pek çok kez daha seyretme fırsatımız olacak.