Giriş
Bizans, tarih boyunca sadece bir imparatorluk değil, aynı zamanda kültürün, sanatın ve bilimin beşiği olmuştur. Kostantinopolis, farklı medeniyetleri bir araya getiren, Batı ve Doğu’nun birleşim noktasında kurulan eşsiz bir şehir olarak tarihteki yerini almıştır. Bizans, pek çok alanda dünyaya ilham veren bir miras bırakmıştır: Sanat, mimari, müzik ve felsefe… Bu miras, İstanbul’un her köşesine sinmiş ve bugün hala hayatımızın bir parçası olmaya devam etmektedir. Bizans’ın kültürel zenginliğine olan hayranlık, aslında geçmişle kurduğumuz güçlü bağın bir göstergesidir. Ben de bu yazımda Bizans sanatını ve müziğini kısaca ele alacağım.

Mimarlık ve Mühendislik Harikaları
Bizans, mimaride eşsiz bir miras bırakmıştır. En dikkat çeken yapı Ayasofya’dır. Bizanslı mühendisler, devasa kubbesiyle bu yapıyı inşa ederken dönemin teknik bilgisi ve ruhani derinliği harmanlanmıştır. Bu yapılar, Bizans’ın mimarideki zaferini ve estetik anlayışını simgeler.


Altın ve İkonalar
Bizans sanatında altın ve mavi gibi simgesel renkler sıkça kullanılmıştır. İkonalar, Bizans’ın dini hayatını ve inançlarını yansıtır. Bu ikonalar, dönemin sanatını sadece görsel değil, aynı zamanda manevi bir derinlik aracına dönüştürür. İsa’nın ve Meryem’in figürleri, hem kutsal hem de sanat tarihinin en etkileyici örnekleri arasında yer alır. Bu bağlamda Ayasofya’daki Deisis Mozaiği görülmeye değer eserlerden biridir.


Müzikal Zenginlik ve Modal Yapı
Bizans müziği, modal bir yapıya sahipti ve bir dizi echoi (makam) kullanıyordu. Bu sistem, Türk sanat müziğiyle benzerlik gösterir. Her iki geleneğin müziğinde de melodik yapılar, belirli bir duyguyu ifade etmek için seçilir.

Dini Müzik ve Ayinler
Bizans müziği, kilise ayinlerinde derin bir rol oynar. Bunun modern bir yansıması, Türk sanat müziğindeki tasavvufi ezgilere benzer. Hem Bizans hem de Türk sanat müziği, insanın manevi dünyasına hitap eder, ruhani bir atmosfer yaratır. Örneğin; Hikanatoi isimli Bizans ilahisini dinlendiğinde o ruhani hava ve tasavvufi ezgiler göze çarpacaktır.

Türk Sanat Müziğiyle Ortak Miras
Bizans’tan Osmanlı’ya uzanan bir yolculukla, Bizans’ın müziği Osmanlı İmparatorluğu’nu etkilemiş ve Türk sanat müziğine ilham kaynağı olmuştur. Hem makamlar hem de şarkı söyleme tarzları açısından benzerlikler dikkat çekicidir. Bu durum kültürlerin zaman içinde benzemesine ciddi bir örnektir.

Simgesel Sanat
Bizans sanatında her renk ve şekil bir anlam taşır. Altın, Tanrı’nın kudretini simgelerken, mavi ise göksel alemi ifade eder. Sanatın her yönü, bir inanç sistemiyle iç içedir. Türk sanat müziğinde de benzer şekilde, her makamın ve şarkının ruhsal bir anlamı vardır.

Müzikal İfade Biçimleri
Bizans’taki psalmodic şarkı söyleme tarzı, uzun ve etkili sesler kullanılarak dinleyicinin ruhuna derinlemesine dokunmayı amaçlar. Bu tarz, Türk sanat müziğinde de makam kullanımıyla paralellik gösterir.

Yazılı Eserler ve Notalar
Bizans, müziği yazılı hale getirmekte de öncülük etti. Bizanslılar, müziklerinin notalarını geliştirdi ve bu sistem, modern Batı müziğine de ilham verdi. Türk sanat müziği de sözlü gelenekle başlayan bir müzik türü olsa da zamanla yazılı hale gelmiş ve notalarla korunmuştur.

Mistik Atmosfer
Bizans müziği ve sanatı, bir tür mistik atmosfer yaratmayı hedefler. Bu, Bizans halkının dini yaşamına ve günlük ritüellerine derin bir şekilde yansımıştır. Türk sanat müziği de tasavvufi bir bakış açısına sahip olup benzer bir ruhani atmosferi dinleyicilerine sunar.

Sanatın Toplumla Bütünleşmesi
Bizans sanatı, halkla bütünleşmiştir. Hem kiliselerde hem de saraylarda sanat bir yaşam biçimi halini alır. Türk sanat müziği de, saraylardan halk arasında yayılarak tüm toplumda yankı bulmuş ve halkın duygularını en derin şekilde ifade eder.
Sonsöz
Bizans kültürüne sahip çıkmak, sadece bir geçmişe saygı göstermek değil, aynı zamanda bu mirası geleceğe taşımaktır. Yazımda da görüldüğü üzere kültürümüzle birçok yönden tıpa tıp benzemekte.
Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul’u fethederek sadece bir imparatorluğu değil, aynı zamanda Bizans’ın kültürel zenginliğini de kucakladığını unutmamalıyız. O günlerden bugüne kadar, Bizans’ın sanatını, müziğini ve tüm kültürel değerlerini yaşamaya devam ettik. Bizler de aynı şuurla, geçmişin bu değerli mirasına sahip çıkarak, hem kendi kültürümüzü hem de dünya kültür mirasını koruma sorumluluğunu taşımalıyız. İstanbul, Bizans’tan aldığı o görkemli mirası hâlâ barındıran bir şehir olarak, her zaman kültürün, sanatın ve bilimin merkezi olma özelliğini taşıyacak.
Yeni yazılarda görüşmek üzere…