26 Mayıs 2021

Antik Yunan Filozofu ve Bilgesi Platon’un Devlet Eserinden 10 Alıntı

Burcu Tur Yüksel Akay

~8dk

Platon’un, Sokrates’in ideal devlet üzerine diyaloglarını içeren Devlet eserinden 10 alıntı:

İyiler, ne para için yönetmeyi üzerlerine alırlar, ne de şeref için; yönetmelerine karşılık ücret isteseler, kendilerine ücretli uşak, yönetmelerinden faydalanarak gizlice para çekecek olsalar, hırsız derler diye korkarlar. Şeref için de razı olmazlar bu işe; çünkü düşkün değillerdir şerefe. Bu yüzden yönetmeyi üzerlerine almak için karşılarında bir zor, bir ceza bulunması gerekir. Belki de, bir kimsenin yönetme işine zorlanmadan kendiliğinden atılması bu yüzden ayıp sayılmıştır. Burada cezanın en büyüğü, kendimiz yönetime karışmayınca daha kötü birinin yönetime girmiş olmasıdır.

Bence, en değerli kimseler, bundan korktukları için yönetmeyi ele alırlar; yoksa bir nimete konmak, rahatlarını sağlamak için değil. Yönetimi verecek kendilerinden daha değerli, hiç değilse kendilerine eş değerde kimseyi bulamadıkları için, ister istemez yönetimi alırlar üzerlerine. Ama, bir toplum düşünelim ki, orada herkes değerli olsun, o zaman şimdiki gibi iyi adam yönetimi ele almaya değil, almamaya çalışırdı. Böylece asıl yönetmenin gerçekte kendi işine geleni değil, yönetilenin işine geleni gözettiği belli olurdu; çünkü başkasına yararlı olacağım diye uğraşmaktansa, başkasından yardım görmek, akıllı adamın daha çok işine gelirdi.

Elbette, kaç çeşit insan karakteri varsa o kadar da devlet biçimi bulunur. Sana göre devlet biçimleri meşe ormanlarından yahut kayalıklardan mı fışkırıyor; yoksa o devletlerin yurttaşlarının her konuda kendini gösteren karakterlerinden mi geliyor?

Her yönetim kanunlarını kendi işine geldiği şekilde koyar. Demokratlar demokratlığa uygun kanunlar, zalimler zalimliğe uygun kanunlar koyar, diğer yönetimler de aynen bu şekildedir. Bu kanunları koymakla, kendi işlerine gelenin yönetilen kişiler için de doğru olduğunu söylerler; kendi doğrularından ayrılana da, kanuna ve doğruya karşı çıkıyor diye ceza verirler. İşte, benim demek istediğim şudur: Doğruluk her yerde aynıdır, yani oradaki yönetimin işine gelen şeydir doğruluk; çünkü güç onun elindedir. Doğru düşünmesini bilen biri de, bundan şu sonuca varır: Doğru hep aynıdır, yani güçlünün işine gelendir.

Filozoflar devletlerde kral olmadıkça ya da bugün kral ve yönetici dediklerimiz gerçek ve ciddi anlamıyla filozof olmadıkça, siyasal güçle filozofluk aynı kişide birleşmedikçe, bugün bu işlerden yalnız birine ya da ötekine kendini veren birçok yaratılışlar böyle davranmaktan alıkonulmadıkça, ne sitelerin, ne de insan soyunun dertleri bitip tükenmeyecektir.

İktidar, iktidara düşkün olmayan ve iktidardan gelecek faydalara ihtiyacı bulunmayanlara verilmelidir. Aksi taktirde elde edeceğimiz tek şey, birbirine rakip iktidar düşkünlerinin kapışması olur. Öyleyse; bir devletin yönetimi, devleti yönetmek için gereken bilgi ve donanıma sahip olan ve dahası siyasal hayata tercih edilecek bir hayat sürenlere emanet edilmelidir.

Ona şöyle de; kendilerinin felsefe için adamış en iyi insanların topluma yararının olmadığını söylerken haklıdır; fakat yararsızlıklarının kusuru onlara değil onlardan yararlanamayanlara yüklemesi gerekir. Şöyle ki; bir kaptan alçakgönüllü bir sesle denizcilere kendisi tarafından yönetilmeleri için yalvarıp yakarmamalıdır, doğanın düzeni bu şekilde değildir; bilge olanlar varsılların ayaklarına gitmeyeceklerdir. Hayır, bu sözün zeki yaratıcısı bir yalan söyledi, gerçek olan şöyledir, zengin olsun yoksul olsun, hasta olan hekimin kapısını, öndere ihtiyacı olan da kumanda edebilecek kimsenin kapısını çalmalıdır. Gerçekten yararlı olabilecek bir önder yönetilenlere gidip de buyruğuma girin diye yalvarmaz.

Aklı başında olan herkes, insan gözünün iki nedenden dolayı şaşkınlık geçirdiğini ve iyi göremediğini bilir. Birinci neden, insanın aydınlıktan karanlığa geçmesi, ikinci neden ise karanlıktan aydınlığa çıkmasıdır. Bu, beden gözü için olduğu kadar akıl gözü için de geçerlidir. Bu gerçeği idrak eden kişi, kafası karışmış ve görüşü zayıflamış bir kişiyle karşılaştığında onun durumuna gülmemeli ve şu soruyu sormalıdır: Bu adamın akıl gözü daha aydınlık bir dünyadan geldiği için mi alışkın olmadığı karanlığı yadırgamaktadır, yoksa karanlıktan aydınlığa geçtiğinde karşılaştığı yoğun ışıktan dolayı mı körleşmiştir? Bunların ilki mutlu olunacak ve beğenilecek, ikincisi ise acınacak bir durumdur, zira karanlığı yadırgayan göz, aydınlık bir dünyadan gelmiş demektir. Dolayısıyla, ona gülen kişinin asıl kendisi gülünç duruma düşer, ama karanlıktan aydınlığa geçtiği için iyi göremeyen bir kişi başkalarının ona gülmesini hak etmiştir.

Thrasymakhos:

Oysa herhangi bir kişi bu türden eğrilikler yaparken yakalanacak olursa, cezasını görür, pek çok da ayıplanır; çünkü çeşitli yolsuzluklarda bulunanlar, tapınak soyan, insan tüccarlığı yapan, duvar delen, soygunculuk, hırsızlık edenler, işledikleri suçlara göre ad alırlar. Ama yurttaşlarının mallarına el sürmekle kalmayıp onları köleliğe de sürükleyenlere bu çirkin adlar verilmez. Yalnızca kendi vatandaşları değil, eğrilik yaptığını bilenlerin hepsi ona mutlu derler; çünkü eğriliği ayıplayanlar eğrilik etmekten değil, ona uğramaktan korktukları için eğriliği ayıplarlar.

…Yalnız bunlar arasında kendi kendilerini aldatanlar, halk alkışladı diye kendilerini büyük politikacı sananlar da vardır.

… Ama biz devletimizi, devletin bütününe mümkün olduğu kadar büyük bir mutluluk sağlamak için kuruyoruz, bir sınıf ötekinden çok mutlu olsun diye değil.

BONUS

Bir devlette zenginlik ve zenginler şereflendirildiğinde, erdemin ve iyiliğin şerefi azalır.

NOT: Alıntılar eserdeki sıralarına göre listelenmemiştir.

Bu içeriği beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla içerik üretebilmemiz için bize Patreon´da destek olun. 🙂
10layn.com Patreon button
Burcu Tur Yüksel Akay

Burcu Tur Yüksel Akay

Tüm yazıları

E-bültenimize kaydolun.