15 Mayıs 2020

Adalete Giderkenki Adalet: Masumiyet Karinesi

Tevfik Ayneli

~9dk

Masumiyet Karinesinin Dayanağı

Masumiyet karinesinin kökeni Eski Roma Hukukuna kadar dayanır. Evrensel hukuk normlarına göre, bir kimsenin suçsuz olduğunun ispatlanmasına gerek yoktur. O kişinin suçlu olduğunun ispatlanamaması yeterlidir. Bu bağlamda hüküm giymemiş olması, işlediği suç ispatlanmamış herkesin suçsuz olduğuna, yani masumiyetine bir karine teşkil eder. Masumiyet karinesinin bir uluslararası hukuk terimi olarak adı, ‘presumption of innocence’dir. Karine ise, hukukta aksi ispatlanana dek varlığını koruyan durumlardır.

jail prison

Nedir Bu Masumiyet Karinesi ?

Masumiyet karinesinin en kısa tanımı, deliller çerçevesinde ispat edilerek suçlu olarak hüküm giymemiş hiç kimsenin suçlu sayılamayacağı ve suçlu muamelesi göremeyeceğidir. Ve dediğimiz gibi bunun için kişinin suç işlemediğinin ispat edilmiş olması gerekmez. Suç işlendiğinin ispat edilememiş olması yeterlidir. Zira, birinin suçluluğuna dair verilecek mahkumiyet kararı, ancak hukuka uygun elde edilmiş deliller çerçevesinde, bir suçun işlendiğinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatı halinde mümkündür. Ancak beraat kararı verilmesi için sadece suçu işlemediğinin sabit olması ile değil, suçu işlediğinin sabit olmaması halinde de söz konusu olacaktır.

Masumiyet Karinesinin Hukuk Kuralları İçinde Yeri

Anayasamızın 38. maddesinin 4. fıkrasında ‘Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.’ düzenlemesiyle Türk Hukuku’nda yerini bulmuştur.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/2 maddesinde, herkesin yürürlükteki yasalara göre suçluluğu ispat edilene kadar suçsuz kabul edileceği açıkça belirtilmiştir. Masumiyet karinesi ile birlikte suç şüphesi altındaki kişi, peşinen suçlu sayılmayarak suçu henüz sabit olmadığı için, masum, yani suçsuz kabul edilmektedir.

Masumiyet Karinesinin Sağladığı Güvence

Masumiyet karinesi çerçevesinde, kişi hakkında devam etmekte olan davanın sonuçlanıp açıklanmasına kadar kişilere suçlu muamelesi yapılamaz. Kaldı ki bu sadece ceza yargılamasını yürüten mahkemelerle sınırlı da değildir. Diğer tüm adli ve idari makamların işlemlerinde de masumiyet karinesinin gerektirdiği bu durum göz ardı edilmemelidir.

Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 10 Şubat 1995 tarihinde verdiği kararda: ‘Sanık için bir güvence olarak kabul edilen masumiyet karinesinin, yalnızca ceza yargılaması sırasında değil; aynı zamanda bütün resmi makamlar düzeyinde de gözetilmesi kabul edilmektedir. Bu nedenle, ceza yargılaması kesin mahkûmiyet hükmü ile sonuçlanmamış kişiye karşı, başka resmi görevlilerin suçlu gözüyle bakıp bu şekilde davranmaları ‘masumiyet karinesi’nin çiğnenmesi anlamına gelir.’ ifadelerine yer verilmiştir.

Günümüz Şartlarında Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiği Durumlar

Günümüzde, sosyal medya gibi araçların da etkisiyle, davası devam eden birçok sanığın aleyhine suçluluğunu ima ederek, yahut açıkça belirterek konuşmalar, yazılar, eleştiriler yapılmakta ve bu yönüyle masumiyet karinesi ihlal edilmektedir. Özellikle basının ve kamu oyunun daha yakından alakadar olduğu bazı davalarda, bu tip sosyal medya, yahut basın-yayın organlarının da etkisiyle, henüz hüküm giymemiş sanıkların toplum nezdinde çoktan suçlu olarak addedilmesi, masumiyet karinesine aykırılık arz etmektedir.

heykel sanat

Masumiyet Karinesinin En Önemli Sonucu: Şüpheden Sanık Yararlanır

Masumiyet karinesi gibi hukukun evrensel ilkelerinden biri olan ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi, özellikle ceza yargılamasında azami dikkat edilen/edilmesi gereken bir husustur. Bu ise, sanığın suçluluğunun ispat edilememesinin de beraat hükmü verilmesi için yeterli olması sonucunu doğurmuştur. Nitekim sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin ana şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Tam olarak ispat edilememiş ve hala içerisinde şüphe barındıran vakıalar yahut iddialara bakılarak mahkumiyet hükmü kurulamayacaktır. Masumiyet karinesinin en doğal sonucu da işte bu şüpheden sanığın yararlanması ilkesidir.

Masumiyet Karinesinin Bir Başka Sonucu: Erken Açıklamada Bulunmama

Kamu görevlilerinin, hatta devletin hiçbir temsilcisinin, verilecek bir mahkeme kararı ile suçluluğu ispatlanıncaya kadar kişinin bir suçtan suçlu olduğunu söylememesi, sanığın suçluluğu ile ilgili herhangi bir açıklamada bulunmaması gerekmektedir.

Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesine Yaşanmış Bir Örnek

Yıllar önce bir arkadaşımın fakültede girdiği bir sınavda mevzuat açıktı ve o da getirdiği mevzuat kitapçıklarının üzerine, unutmamak için, az sonra iki saatlik sınav süresince cevap kağıdına yazacağı bilgileri özet olarak yazdı. Ancak bir gözetmen onun bu yazdıklarını görünce hakkında kopya çekmekten tutanak tuttu ve sınav kağıdının üzerine buna ilişkin şerh attı. Aradan bir hafta geçtikten sonra dersin hocasına giden arkadaşım, bunu tam olarak ispat edemeyeceğini söylese de durumu açıkça izah etti. Karşısındaki bir hukuk profesörüydü ve arkadaşıma ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi gereği, kopya çektiğinin tam olarak ispat edilemediğinden ötürü tutanağın işleme alınmayacağını söyledi. Böylece adalete giderkenki adalet, uygulama alanı bulmuştu.

Bir Kedi Hikayesi

Eskiden hukuk derslerinde şöyle bir örnek verilirdi: Küçük ve içi tamamen boş bir oda, odanın tam ortasında ise bir tabak süt var. Biraz sonra o odaya siyah bir kedi giriyor ve çıktığında ağzında beyaz lekeler var. Bu kedinin gerçekten de sütü içtiğini ve başka bir şeyin mümkün olmayacağını söyleyebilir miyiz?

Cevap şaşırtıcı olabilir ama, hayır. Zira aynı odaya ondan önce girip de sütü içen kişi, biri kediyi suçlu göstermeye çalışmış olabilir. Kedinin odaya girmeden önce zaten ağzında beyaz lekeler olabilir. Ama ne olduğundan ziyade, neyin ispat edilebildiği önemlidir. Mevzu elbette kedi değil. Asıl dikkat çekilen nokta, mutlak derecede ispat edilmeyen hiçbir suçun işlendiğine dair mahkumiyet kararı verilememesidir. Kuvvetli şüphe uyandıran deliller bile bize tam bir ispatı sunamayabilir. Pek tabi bunun somut olaya göre irdelenmesi gerekecektir ancak adaletin tam olarak tesisi, şüphelerin giderimi ve ispatın mutlaklığına bağlıdır.

Masumiyet Karinesini Kullanarak Karakterimizi Geliştirme

Her ne olursa olsun, adalet ve hukuk kurallarına olan ihtiyaç, temelinde insan olmanın getirdiği çatışmalar ve kargaşaların da bir gereğidir. Bu kargaşa ve çatışmaların en temel kaynaklarından biri de önyargıdır. 

Önyargılar çoğu zaman gerçeği görmemizi engelleyen birer perdeden ibarettir. Oysa hayatımızda, herkesin ne yaptığını gerçekten kendi gözümüzle görene dek onu kötü fiillerle itham etmemek gibi bir alışkanlığı düstur edinmemiz, birçok çatışmanın ve dahi haksızlıkların önüne geçecektir. İftiralar ve karalamaların bu denli kol gezdiği bir devirde, bu düsturu uygulamak, hiç kuşkusuz insanın karakterini de kişiliğini de geliştirecek ve diğer insanlarla arasındaki iletişim ve ilişkiyi ilerletecektir.

Bu içeriği beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla içerik üretebilmemiz için bize Patreon´da destek olun. 🙂
10layn.com Patreon button
Tevfik Ayneli

Tevfik Ayneli

Tüm yazıları

E-bültenimize kaydolun.