13 Nisan 2024

10 Maddede Nermin Yıldırım ve Eserleri

Nazan Avcı

~13dk

Kısaca Nermin Yıldırım

“Yazmanın bir matematiği olsa da yazma eyleminin tümden matematik işi olduğunu düşünmüyorum. Metin bazen kendi sesini arar.” sözleriyle metni kurmada sezginin gücüne inandığını belirten ünlü yazar Bursa’da doğdu. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın Yayın Bölümünden mezun oldu. 

Üniversite yıllarında “Alem-i Nisvan” başlıklı feminist bir fanzin çıkaran yazar, çeşitli gazete ve dergilerde muhabir, editör ve köşe yazarı olarak çalıştı. Manchester Letters, Tramline Project gibi uluslararası edebiyat projelerine katılarak çeşitli ülkelerin yazarlarıyla ortak çalışmalar yaptı.

Uluslararası yazar programlarına konuk olarak, 2013 kışını Köln Kültür Dairesi’nin davetiyle Köln’de, 2015 sonbaharını Şanghay Yazarlar Derneği’nin davetiyle Çin’in Şanghay kentinde geçirdi. Barselona ve İstanbul’da yaşayan Yıldırım, roman çalışmalarının yanı sıra 2013’ten beri “Ot Dergi Dış Hatlar” adlı köşesinde öyküler yazmaktadır. Romanları toplumsal ve kişisel bellek üzerine kurgulanmıştır. 

Unutma Beni Apartmanı

Nermin Yıldırım, ilk romanı “Unutma Beni Apartmanı’nda ıssız bir kadının hikayesini ele almaktadır. Çok katmanlı yapıya sahip romanda, Süreyya’nın bir hayalet yazar olarak yazdığı hikayelerin yanı sıra, onun hayatına dair hikayelere de rastlanılmaktadır.

Süreyya’nın yerleşik hayata geçtikten sonra apartman komşuları arasındaki Ermeni madam ve torunuyla ilişkisi, hem gösterişsiz ve sağlam bir dostluğa hem de vefasızlığa ve ardından paylaşılan suç ortaklığına dair çarpıcı bir öyküdür.

Annelik kavramının, ailenin ve toplumsal alanda yaşanan kırılmaların, bireylerin iç dünyalarında yarattığı kopuşların konu edildiği roman, aile müessesesinin ruhu sakatlayan karanlık yönlerinden bahsederken, ensest gibi tabulaşmış konuları da çarpıcı bir üslupla ele almaktadır.

Rüyalar Anlatılmaz

Ünlü yazar, ikinci romanı “Rüyalar Anlatılmaz”da aile kavramını farklı karakterler ve olaylar ekseninde işlemiştir. Sıradan, her gün gördüğümüz insanların içinde bulunduğu bir aileyi anlatan yazarın böyle bir aile seçmesindeki amacı, dışarıdan görünen ‘normal dünyaların’ altında aslında nasıl kara kara sular aktığını göstermektir. Bu anlamda Nermin Yıldırım’ın bu romanda yaptığına bir aile tablosunun içine, sadece gerçekleri gösteren ‘kara bir ayna’ tutmak olduğunu söyleyebiliriz.

Bir başka yönüyle ise, yazarın anlattığı bu ailenin kendi içindeki çirkeften uzak kalmaya çalışan, hatta kaçan, tek kahramanının içsel sürüklenişini, bu içsel sürüklenişin bilinçaltına ittiklerini ve aradan yıllar geçse de insan zihninin nasıl da ‘unutamadığını’ aktarmak “Rüyalar Anlatılmaz” romanının ana eksenini oluşturur.

Saklı Bahçeler Haritası

Okurun merak duygusunu canlı tutan satırların ve sağlam bir kurgunun hâkim olduğu “Saklı Bahçeler Haritası” romanında bir yayınevinin genel yayın yönetmeni olan Rıdvan, bir sabah masasında elli üç yıl önce yazılmış iki mektup bulur. Başta mektupların yanlışlık sonucu masasına bırakıldığını düşünerek bunun üzerinde durmaz. Ancak mektuplar en umulmadık zamanlarda gelmeye devam eder. İki kız kardeşin birbirlerine yazdıkları mektupları kendisine kimin, ne amaçla gönderdiğini bulmaya çalışan Rıdvan, bir yandan da mektuplardaki, geçmişten günümüze uzanan gizemi çözmeye çalışır.

“Saklı Bahçeler Haritası” romanında Nermin Yıldırım, gizem, hafif hafiye haller, trajedi, tarih, göçebelik, kaçış, bir uğrak olarak Barcelona öğelerini ön plana çıkarır. Diğer eserlerinden biraz daha farklı olarak güçlü bir psikolojik altyapıyı hissettirmeden metin aralarına serpiştirmiştir. Hatta romanın ciddi anlamda şaşırtan sonu, yine bu psikolojik altyapının ürünü olarak karşımıza çıkar.

Unutma Dersleri

Yazar, “Unutma Dersleri” adlı eserinde yaşadığı aşk acısını unutmak için hafızasını imha ettirmeye çalışan bir kadını, Feribe’yi merkeze alır. Acısı aklını başından alan Feribe, unutmak için elinden geleni ardına koymaz. Fakat hafızası, kullanılmayanlar çekmecesine unutması gerekeni değil de hatırlaması gerekeni kaldırır.

Nermin Yıldırım, Feribe’nin kendi duygularıyla yaşadığı mücadeleyi anlatırken, aşk, unutma ve mutlu olma kavramları üzerinden bir tür “psikolojik ameliyat” yapar gibidir.  Bunu yaparken de mizahi bir anlatım kullanır. Yani bu ameliyatın narkozu ironidir. Bu da Yıldırım’ın dilindeki en hissedilir değişimi yansıtır. Her zaman dilinde biraz ironi olan yazar, “Unutma Dersleri”romanında ağzındaki baklayı tamamen çıkarır. Feribe’nin kedisini, içinde bulunduğu durumu hatta karşısına çıkan birçok şeyi dikkate alması kitabın konusu kadar en önemli özelliklerindendir. Yıldırım romanlarıyla birey ekseninde aynasını topluma tutmayı sürdürür.

Dokunmadan

Kahramanının varoluşunu sorguladığı “Dokunmadan” romanı, yirmi dokuz yaşında, hiç kimseye dokunmadan ne mutlu ne mutsuz yaşayıp giden Adalet’in hikayesini konu almaktadır. Romanın öne çıkan teması vicdandır. Sağlam bir kurguya ve derin psikolojik temele sahip olan eser, vicdan ve yolculuk temaları etrafında, kahramanı Adalet’in bir oyuncak ayı üzerinden gerçekleştirdiği kefaret seyahatini anlatır.

Bu kefaret seyahati, bir yandan uğradığı her şehrin şiddet haritasını da meydana getirir. Adalet’i tanıdıkça onun tipik bir Cassandra Sendromu vakası olduğunu görmeye başlarız. Cassandra, mitolojide geleceği görmesi ama bu gördüklerine başkalarını inandıramaması ile lanetlenmiş bir karakterdir. Bugün psikolojide ‘Cassandra Sendromu’ diye adlandırılan durum, kişisel algısı yüksek olduğu için diğerlerinin göremediği acıları üzerine alan ve bunun neticesinde fiziksel ve duygusal acılar çeken bireyler için kullanılır. Adalet de Cassandra gibi büyük gözleri ve aşırı gelişmiş duyma yetisi sayesinde çevresindekilerin göremedikleri ve duyamadıklarını algılama lanetine sahiptir ve hayatının travmasının nedeni bu lanetidir.

Misafir

Yazar “Misafir”adlı eserinde garip bir “ev”in; hemşirelerin “abla”, hastaların “misafir”, başhekimin “baba” diye adlandırıldığı, her geçen gün daha katı kurallarla yönetilen tuhaf ama bir yandan da çok tanıdık bir akıl hastanesinin kapılarını aralamaktadır. Biri ev sahibi, diğeri misafir, biri genç, diğeri yaşlı, biri geçmişe, diğeri geleceğe bakan Esin ve Rikkat’ten hareketle, içeridekilerin ve dışarıdakilerin, tek tek çıldırmaktan vazgeçip topluca delirenlerin buruk, muzip ve her şeye rağmen ümit dolu hikayesini anlatmaktadır. Roman bu bağlamda Ayfer Tunç’un Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi adlı eserini çağrıştırabilir.

Ev

Nermin Yıldırım “Ev” romanında okuru uzun bir yürüyüşe çıkararak, kendini evinde hissedemeyenlerin, evinden zorla koparılanların, kaçmak zorunda kalanların, hiçbir yere sığınamayanların dünyasına ortak ediyor. Sürprizlerle dolu bu yolu adımlarken, bir yandan bir kere koptuktan sonra artık anakaraya bağlanamayan adacıkların uğultulu sesine kulak veriyor, bir yandan da kişinin kendini  seyrettiği aynaların öbür tarafındakilerle yüzleştiriyor.

Romanlarında okuru aile, toplum ve bellek ekseninde yolculuklara çıkaran Yıldırım, duyarlı sesi, nüktedan ve kıvrak diliyle hafızanın iplerini kâh salıp kâh sararak sımsıkı bir yumak oluştururken, “küçük ve muhteşem hayatlarımıza” bambaşka gözlerle bakmamızı sağlıyor.

Bavula Sığmayan

Yazar, bu romanında el ele tutuşan öykülerden oluşan büyüleyici bir dünya kuruyor. Çocukluk düşleri, gençlik hevesleri, ihtiyarlık özlemleri, gidenler, kalanlar, bekleyenler, arayanlar, en karanlık dehlizlerde bile bir umut ışığı bulanlar, düşmemek için birbirine tutunanlar, her şeye rağmen hayata inananlar, bu buruk ama görkemli şölende bir araya geliyor.

“Bavula Sığmayan” görünenin ötesine geçip insana ve yaşadıklarımıza farklı perspektiflerden bakmamızı sağlayan geniş bir panorama sunuyor bizlere. Nermin Yıldırım’ın duyarlı bakışı, etkileyici diliyle dokuduğu derinlikli hikayeler, yüreklere dokunurken, tekrar tekrar okuma isteği yaratıyor.

Nermin Yıldırım’ın romanları genel olarak ele alındığında; psikolojik yönleri ağır basan, zihinsel gel-gitler yaşayan, hayat içinde bocalayan, varoluşsal sorgulamalarla mücadele eden, hesaplaşma içerisinde bulunan, iç dengeyi yakalamaya çalışan kahramanlar dikkat çekmektedir. Her ne kadar kadın karakterler ağırlıkta olsa da erkek karakterlere de yer vererek dengeyi sağlamıştır.

Yıldırım; aile, vicdan, göçebelik, yolculuk ve tarih temaları ekseninde bireysel vakalar arafında toplumun panoramasını çizmiştir. Birey ekseninde okuru bellek serüvenine çıkarır ve toplumun kollektif bilinçaltını sorgulamıştır. Bu yönüyle romanların tarihî arka planı çok güçlüdür. Yıldırım’ın romanlarının dikkat çeken bir başka özelliği ise çok katmanlı yapıya sahip olmasıdır. Bir roman içerisinde okuyucunun merak duygusunu sürekli zirvede tutan farklı hikâyeler bulunur. Yazar ustalıkla kurguladığı romanlarında kullandığı anlatım teknikleriyle bu hikayeleri kurmaca düzlemine uygun olarak romanın gövdesine yaymayı başarmıştır.

Yazarın eserleri Sırpça, Bulgarca, Fransızca, Çince, Arapça gibi yabancı dillere de çevrilmiştir. 2017 senesinde yayımlanan “Dokunmadan” romanı Dünya Kitap “Yılın Telif Kitabı” ödülünü[ kazanmıştır. 2018’de yayımlanan bir sonraki romanı “Misafir” Berlin Film Festivali’nin edebi eserleri sinemaya taşımak amacıyla oluşturduğu Books at Berlinale kategorisinde seçilen 12 eserden biri olmuştur.

Kapak Fotoğrafı

Bu içeriği beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla içerik üretebilmemiz için bize Patreon´da destek olun. 🙂
10layn.com Patreon button
Nazan Avcı

Nazan Avcı

Tüm yazıları

E-bültenimize kaydolun.