Minyatür Kelimesinin Kökeni
Minyatür kelimesi, Latince “miniare” kelimesinden türemiştir. Miniare, “minium” ile yapılan boyama anlamına gelmektedir. “Minium” kelimesinin kökeni; günümüz İspanya-Portekiz sınırlarında Mino ve Minho olarak bilinen, Roma İmparatorluğu zamanlarında ise, Iberia olarak bilinen bölgedeki Minius Nehri’nden gelmektedir.
Minium, parlak turuncu kırmızı renkte bir pigmenttir ve bu pigmentten elde edilen renk günümüzde vermilyon kırmızısı olarak bilinir. Roma İmparatorluğu döneminde, bu pigment hem yüksek civa içeriğiyle bilinen zinoberin öğütülmesiyle hem de beyaz kurşunun ısıya maruz bırakılarak kurşun tetraoksit (kırmızı kurşun) oluşması yoluyla elde edilirdi.
Kırmızı kurşun yoluyla minium pigmenti elde etmek daha ucuz, daha parlak ve daha canlı olması sebebiyle, zehirli bir bileşik de olsa, 11. yüzyıla kadar giderek azalarak çeşitli alanlarda kullanılmıştır. Bunlardan en önemlisi, minyatür sanatıdır.
Minyatürün Doğuşu
Minyatür sanatının ilk örnekleri, MÖ 2. yüzyılda (Antik Mısır dönemi) papirüs üzerine yapılan eserlere kadar gitmektedir. Daha sonra Yunan, Roma, Bizans ve Süryani el yazmalarında rastlanmıştır. Minyatür sanatında ilk olarak dini metinlerin baş harfleri, bölüm başlarını süslemek amacıyla minium kullanılmıştır. Hristiyanlığın yayılmasıyla İncil’in süslenmesinde kullanılmıştır. Zamanla miniumla yapılan süslemeler kutsal olmayan, din dışı el yazmalarında da kullanılmıştır. Böylece, el yazmalarında anlatılan konunun küçük çizimler yoluyla okuyucunun kafasında canlandırılması amaçlanmıştır.
Günümüzde minyatür kelimesi, “küçük/minik olan şeyleri” çağrıştırır. Fakat yukarıda belirttiğimiz üzere, bilinenin aksine minyatürün adı, küçük olmasından gelmemekte, İngilizce “minor” kelimesinin kökeninin minyatür sanatına dayandığı düşünülmektedir.
Minyatür; çok ince işlenmiş, çok küçük boyutlu resimler ve resim sanatının adıdır. Minyatürde önemli olan sadece resmin küçük boyutlu olması değildir, aynı zamanda detaylı olması da gerekir. Bu nedenle asla aceleye getirilmeden, büyük bir dikkat, incelik, sabır ve özenle yapılması gerekir.
Minyatür Tekniği
Minyatür sanatını diğer sanatlardan ayıran en büyük özelliklerinden biri, yapılış tarzıdır. Minyatürlerde, resim sanatında kullanılan perspektif, ışık-gölge ve derinlik yoktu, kendine özgü “dikine” ve “yığma perspektif” denilen bir teknik kullanılırdı. Anlatılmak istenen konunun eksiksiz olması önemlidir. Figürler birbirlerini tümüyle kapatmayacak şekilde düzenlenirdi. Uzaklık ve boy, renk veya gölgelerle belirtilmezdi. Boy kişinin önemine göre artar veya azalırdı. Minyatür resimlerde her figürün çizilme şekli özeldi. Ağaçlar, bulutlar, deniz, dağlar, insanlar için kullanılan çizim şekli kendine özgü ve hep aynıydı. Örneğin; insanların duruşları hep aynıydı ve ay-yüzlü, badem gözlü şekilde çizilir, akarsular ise, gümüş suyuyla çizilirdi. Bu nedenle minyatürle uğraşan kişinin bir süre sonra gözü kapalı bir şekilde bile çizim yapabileceği söylenirdi.
Minyatürde Kullanılan Malzemeler
Minyatür sanatının diğer bir önemli özelliği ise, kullanılan malzemeleridir. Kağıt olarak genelde parşömen kullanılırdı. Parşömen, hayvan derisinden yapılan, uygun şekilde işlendiğinde neredeyse yırtılmayan, yanmayan, çok dayanıklı ve yazılanlar okunurken gözleri yormamayan, minyatür için oldukça avantajlı bir malzemeydi. Fakat parşömene öncelikle aharlama işlemi yapılırdı. Aharlama işleminde kağıda yumurta akı ve nişasta karışımı sürülürdü. Ahar sürülüp kurutulan kağıt, daha sonra mühürlenirdi. Bu işlemde ise, kağıt üzerine ezilmiş altın sürülür, bu da sert ve cilalı bir yüzeye (örneğin; mermer) sürülerek kağıt düzleştirilip parlatılırdı. Bu işlemler ile, kağıda ıslak süngerle silinebilir parlak bir yüzey sağlanıyordu. Ayrıca kağıttaki gözeneklerin kapanmasıyla kağıdın fazla emici olması engelleniyordu. Bu durum ise, kağıt üzerine altınla süsleme uygulandığında altının daha az emilmesine yardımcı oluyordu. Diğer avantajları ise, kağıda dayanıklılık sağlanaması, hataların silinebilmesini sağlaması, mürekkebin dağılmasını önlemesi, su ve rutubete karşı dayanıklılığını artırmasıydı.
Minyatürde boya olarak, toprak boyalar ve kök boyalar kullanılırdı. Toprak boya kullanımı üst üste sürülen boyaların karışmasını engelliyordu. Toprak boya, ezilip elekten geçirildikten sonra suda süzülerek elde edilirdi ve sabit kalması için yumurta sarısı, Arap zamkı denen bir tür yapıştırıcı veya hayvan safra kesesinden elde edilen öd kullanılırdı.
Minyatürde kullanılan fırçalar da özeldi. Çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları işlemek için yavru kedilerin ense tüylerinden yapılan ve “tüy kalem” adı verilen fırçalar kullanılırdı. Kıllar, ince bir ibrişimle bağlanıp tutkallanır ve güvercin kanadından elde edilen kalemin içine yerleştirilirdi. Bazen bu fırçalar minyatürdeki ayrıntıların ortaya çıkarılması için tek tüy inceliğinde olabiliyordu. Bazen samur kılları da kullanılmıştır.
Minyatür Nasıl Çizilir?
Minyatürde işlenecek konu önce aharlanıp mühürlenmiş kağıda şekillerin sınırları hafifçe belirtilerek şekilde çizilirdi. Daha sonra ince fırçalar kullanılarak minium denilen kurşun oksitten elde edilen boya ile desenler çizilirdi ve taslak hazırlanırdı. Böyle yapılarak taslakların kolayca düzeltilmesi amaçlanmıştır.
Taslağın hazırlanıp aradaki boşlukların kapatılmasından sonra çin mürekkebiyle saç, sakal, altın işlemeler vb. gibi ince ayrıntılar tamamlanırdı.
Günümüzde Avrupai resim tarzından da etkilenerek kendine has bir tarza sahip olan minyatür, geleneksel sanatlarla ilgilenen usta sanatçılar tarafından icra edilmeye devam etmektedir.
Osmanlı Minyatür Sanatında Hükümdar Portreciği ve İlk Örnekleri yazımız da ilginizi çekebilir.