Konumu
Dünyanın merkezi olarak bilinen bir taşın üzerine inşa edildiğine inanılan Delphoi’deki tapınak, Tanrı Apollon için yapılmıştır. Tapınağın girişinde yer alan “Kendini Bil” ve “Buraya elleri kirli olan giremez” özdeyişleri MÖ 7. yüzyılda yaşamış Sparatlı Khilon’a aittir.
Delphoi, Antik Yunanistan’da bir kenttir. Fokis’de Parmassos Dağı’nın güney batı yamacında, Phaedriades kayalıklarıyla Kirphis arasındaki buzul yatağında yer alır. Atina’ya 75 km., batısındaki Korent Körfezi’ne 15 km. uzaklıkta bulunan arkeolojik sit alanıdır.
Delphi Apollon Tapınağı, M.Ö. 4. yüzyılda Dor düzeninde Peripteral planı ile yapılmış bir tapınaktır. Bu tapınak, M.Ö. 6. yüzyılda Trophonios ve Agamedes kardeşlerin inşa ettikleri tapınağın kalıntıları üzerine inşa edilmiştir.
Tapınağın Tarihçesi
Bir anlatıma göre; Agamedes ile Trophonios kardeşler Delphi Apollo Tapınağını bitirince Tanrı’dan ücretlerini istemişler, Apollon da onlara “Altı gün yiyip içip eğlenin, yedinci gün karşılığını alacaksınız.” demiş. Yedinci gece uykuya dalan iki mimar, bir daha uyanamamışlar ve mükafatları tatlı bir ölüm olmuş.
MÖ 4. yüzyılda yapılan yeni tapınak Atinalı Alkmeonidae ailesi tarafından finanse edilmiştir. Bir önceki tapınak yangında yok olmuştur. Aile maddi destekte bulunduğundan dolayı, MÖ 6. yüzyılda yapılan bu mabede Alkmeonidae Mabedi adı verilmiştir. Bu yeni yapının uzun kenarlarında 15 sütun, kısa kenarları da içeren Dor düzeninde hexastyle planlı bir tapınaktı.
Tapınağın alınlığında heykellerini gördüğümüz Atinali Praxias ve Androsthenes tarafından tapınak MÖ 373 yılına geldiğimizde tekrar tahrip edilir. Ancak MÖ 339 yılında yeniden inşa edilir. Günümüzde de görebileceğimiz bu tapınak, kendinden önceki tapınaklerden çok farklı olmayıp, uzun kenarlarında 15 sütun ve kısa kenarlarında 6 sütun özelliğini korumuştur.
Delphoi İsmi
Delphoi etimolojik anlamda bugünkü adını, anlamı göbek veya rahim olan Delphi kökünden almıştır. Mitolojik anlamda ise Poseidon ve Theia’nın oğlu Delfo’dan ya da en yaygın bir mite göre ise anlamı yunus balığı olan Delfis’ten geldiğine kanaat getirilir.
Felsefi açıdan bakacak olursak, merkezlerini birbirlerinin çevresi üzerinde taşıyan iki çemberin ara kesiti, Vesica Piscis. Bu arakesitten geometrik olarak çokgenlere taşınan “altın oran” ve ezoterik kültler de çok önemli olan “balık” sembolü çıkar. ”Delphi tapınağını kardeşçe sevenleri” yani Philodelfiyalılar bunları biliyorlar mıydı acaba?
Pythia Oyunları
Apollon Delphi’den çok uzakta olmayan Parmassos Dağı’nın eteğinde bir tapınak kurmaya karar verdiği zaman, bir kaynağın yanında, insanları ve hayvanları öldüren bir yılanla karşılaşmıştı. Bu yılanın adı Phyton’dur.
Birçok canavar gibi Phyton da Yer’in oğlu olarak tanınıyordu ve Yer’in oğlu olarak kehanetlerde bulunuyordu. Bu nedenle Apollon, Delphi’de tapınağı kurmadan önce, bu rakibini ortadan kaldırmak zorundaydı. Zorlu bir mücadelenin ardından Apollon, Phyton’u öldürdü ve küllerini bir ahitte kapattı.
Onun onuruna Pythia Oyunları olarak adlandırılan cenaze töreni oyunları düzenledi. Phython’un Delphi Apollon Tapınağında Omphalos Taşı’nın altında gömülü olduğu iddia edilir.
Pythia
Mitolojik hikayelerde anlatıldığı üzere Apollon, Pythia adlı kadın rahibi buraya yerleştirir. Bu kâhin gelecekten haber soranlara babası Zeus’un sözcüsü olan Apollo’dan aldığı karşılıkları bildirmiştir.
Bir ilahide Apollon’un Yunanistan’da yaşayan insanlara her zaman güvenebilecekleri bir öğüt vermek istediği anlatılır. Delphi’nin dünyanın merkezi olduğuna ve Apollo’nun iletilerini bir delikten yeryüzüne ilettiğine inanılırdı. Delphi Apollon tapınağındaki bir iç tapınakta bu deliğin üzerine yerleştirilmiş üç ayağın tepesinde oturan bilici kadın, Pythia’nın yorumladığı kehanetler yakarıcılara aktarılırdı.
Bizans
Milattan önce 900’lerden sonra Antik Yunan şehirleri kolonileşmeye başlar. İlk koloniler İonya ve Eolis boylarını, adalara ve küçük Asya’ya doğru süren Dor istilasına rastlar. Stratejik noktalarda egemenlik kurulmasına çalışılır. Ancak en önemli etken ekonomiktir. Göç etmeden önce gidilecek ülke ve koloninin kesin yerini açıklayabilmesi için Delphi Tapınağına gidilerek kehanette bulunması talep edilir.
Megaralı Bizans’ta kuracağı şehir ile ilgili olarak Pythia’ya danışmış ve yerleşim bölgesi hakkında kehaneti almıştır.
“Körler ülkesinin tam karşısına yerleş.’’
Gemileriyle yola çıkan Megaralı Bizans bugünkü Sarayburnu’na çıkar ve buranın güzelliğine hayran olur. Karşı kıyıdaki yerleşim bölgesine bakar. Evet der, bu cennet yer dururken buraya kadar gelip de karşı kıyıya yerleşenler körlerden başkaları olamaz.
Körler ülkesi -onun değerlendirmesine göre- bu güzel yere yerleşmek yerine tam karşısına yerleşenlerin bulunduğu, bugünkü Kadıköy’dür. Kadıköy’ün eski adı olan Kalkedonya, körler ülkesi demektir. Böylece Sarayburnu’na yerleşen Bizanslılar daha sonraları buraların Byzantion olarak anılmasına da öncülük etmiş olur.
Delphi Bilicileri – Philodelphiyalılar
Delphi Tapınağında inisiye edilerek ezoterik dünyaya ilk adımını atan Pythagoras, Mısır’a gittiğinde de 22 yıl eğitim gördüğü Osiris kardeşliğine inisiyasyonu da çok kolay oldu. Döndüğünde de ilk iş olarak gene Delphi Tapınağında Baş Rahip olarak çalıştı. Yaşadığı çağa göre, çok geniş bilgisinden ve derin kültüründen kaynaklanan bir kişilik geliştirmiş olduğunu görmekteyiz. O, bu kültür birikimini hem doğuyu hem de batıyı derinlemesine tanıyarak elde etmiş bulunuyordu. Felsefe tarihi açısından bakıldığında Pythagoras bir filozoftur. Kaldı ki “felsefe” ve kendisi için “filozof” sözcüğünü kullanan da ilk odur.
Bu açıdan bakıldığında; o bir bilim insanı, musiki tarihine baktığımızda onun üstün bir müzikolog, siyasi tarih ele alındığında da siyaset kuramcısı çıkar karşımıza. Ama bütün bu nitelikleri ötesinde, onu en ilginç kılan yanı, gizemli ve mistik kişiliğidir.
Bu gizemciliği yalnız manevi alanla sınırlı kalmaz, sayılara birer anlam yüklemek suretiyle matematiğe de yansır. Felsefenin ağırlık noktasını da gizemcilik oluşturur. Ve tabii ki bu gizemli felsefesi ezoterizmi de içermektedir.
Mabede özenle seçilen öğrenciler burada toplumsal yaşamdan kopmaksızın bugünkü masonik düzene çok yakın bir sistem içinde öğrenimlerini bir arada sürdürüyorlardı. Öğrenim bir sınavla başlayıp matematikçiler ve akousmatikoi (dinleyiciler) olarak iki gruba ayrıldıktan sonra üç yıl süren çıraklık sürecinde “Çırakların iradeleri denenir ve eğitimin esas kısmı “dinleme” öğretilirdi. İkinci aşama kalfalıkta tam beş yıl sessiz kalmak ve dilini tutma öğretilir. Bu aşamaları başarıyla geçenler son aşama olan üstatlığa yükseltilirler ve burada perdenin çekilmesiyle, Pytagoras’ı yani Büyük Üstadı görebilirler, çünkü onlar artık “Eşitler Grubu” yani üstatlardı.
- “Dostluk eşitliktir.” ilkesine bağlı kalınarak Tanrılara ve onların iradelerine bağlılık göstermek
- Bozgunculara karşı yasaların yanında olmak
- Dostlara karşı vefalı ve dostlar arasında her şeyin eşit olduğunu söylemek
- Malın mülkün kullanımında ölçülü olmak
- Boşa yemin etmekten kaçınmak ve ettiği yeminin gereğini yerine getirmek
- Mabede girişte öğrenilen sırları açığa vurmamak gibi ilkeler mercek altına alınarak irdelenirdi.
Akademi
Sokrates’in ketumiyeti kabul etmemesi nedeniyle, inisiye olmak istemediği ancak öğrencisi Platon’un Delphi Tapınağına inisiye olmasına onay verdiği bilinir. Platon Sokrates’in ölümünden sonra da Mısır’a giderek bir süre eğitim gördü ama Orpheus veya Pythagoras gibi çok yüksek derecelere ulaşmadan, Atina’ya dönerek kendi okulu, Akademi’yi kurdu. Pytagoras’ın okuluna “Delphi Bilicisi kimdir?” sorusuna cevap veremeyen aday giremediği gibi Platon Akademisinin giriş kapısında yazan “Geometri bilmeyen giremez.” yazısı Delphi tapınağının etkisindedir. Geometri biliminin kurucusu olarak bilinen Euclides de İskenderiye’ye yerleşmeden önce Platon’dan Akademi’de eğitim görmüştür.
Delphi Bilicileri / Delphi’nin Arıları
Pandaros, Plutarkhos, Attikalı İrodis, Krotonlu Philolos, Lokrisli Timaios, Eurytos, Sophokles, Demokritos. Tüm bu filozof, şair ve yazarlar, kimine göre genel adları “Delphi Bilicileri”, kimine göre de “Delphi’nin Arıları” olarak karşımıza çıkmışlar ve Antik Yunan kültünün aklını yaratan bu büyük inisiyeler; aydınlığa giden adımlarını Delphi’de atmışlardır. Ortak özellikleri hepsinin öğretilerinde ezoterizmi seçmiş olmalarıdır. Bu üstatların öğretileri ve “ezoterik “olmaya hak kazanmış talebeleri ile diyalogları ezoterik olmayanlar için anlaşılamamış ise de günlük yaşamlarında tabu olarak kullanılmışlardır. Bunlar çoktur, ancak fikir vermesi açısından birkaçını örnek olarak anlamlarıyla vermek isteriz:
-“Terazinin üzerine basma.” – Adaleti ve eşitliği çiğneme.
-“Tahıl üzerine oturma.” – Gelecek için de aynı şekilde kaygılan.
-“Yürek yeme. “ – Yüreğini kaygılar içinde bunaltma
-“Ateşini bıçakla karıştırma.” – Güçlüklerin öfkesini ve yüksek gurularını kışkırtma.
-“Yükü indirene değil kaldırana yardım et.” -Aylaklığa değil gayrete özendir.
-“Kanca tırnaklı hayvan besleme.”- Ailene hırsız ya da hainleri katma.
-“Güneşe karşı işeme.”- Alçakgönüllü ol.
-“Gök gürlerken yere dokun.”- Kanunlara itaat et baş kaldırma.
-“Eşiğin üzerinde durma.”- Tercihlerini doğru yap kararsız kalma.