
Sokrates’in Yargılanması (MÖ 399, Antik Yunan)
Listemize, tarihin en ünlü davalarından biri olan Sokrates’in yargılanmasıyla başlıyoruz.
Yunan filozof Sokrates, şehrin kabul ettiği tanrıları tanımadığı ve yeni tanrılar oluşturduğu gerekçeleriyle tanrılara karşı gelmek ve şehrin gençliğini yozlaştırmak suçlarıyla yargılandı ve suçlu bulundu. Kendisini savunmaktansa düşüncelerinin arkasında duran Sokrates, ölüm cezasına çarptırıldı.
Hukuk ve felsefe tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen bu ünlü dava ile Sokrates, düşünce özgürlüğü ve ahlaki direnişin simgesi haline geldi.


Sacco ve Vanzetti Davası (1921, ABD)
İtalya kökenli göçmen anarşistler Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti, Massachusetts’te yaşanan bir soygun ve cinayet nedeniyle suçlandılar. Deliller yetersiz olsa da ikili suçlu bulundu ve 1927’de idam edildi.
Dava süresince ırkçılık, sınıf ayrımı ve ideolojik önyargıların etkisinin hissedilmesi, ABD’nin adalet sisteminin tarafsızlığı üzerine büyük soru işaretleri yarattı ve dünya çapında protestolara yol açtı.
Sacco ve Vanzetti Davası, adil yargılanma hakkının önemini vurgulayan en çarpıcı davalardan biri olarak tarihe geçti.


Nürnberg Duruşmaları (1945-1946, Almanya)
II. Dünya Savaşı’nın ardından, Nazi Almanya’sının önde gelen isimleri savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım gibi suçlardan yargılandı.
Uluslararası ceza hukuku tarihinde bir ilk olan bu dava süreci, soykırım ve insanlık suçu gibi kavramların yasal tanımını ortaya koydu ve insanlığa karşı işlenen suçların ilk kez sistematik biçimde ele alınmasını sağladı.
Davalar, dünya kamuoyu tarafından yakından takip edildi ve adaletin evrenselliği fikrini güçlendirdi.

Ethel ve Julius Rosenberg Davası (1951, ABD)
Amerikan tarihinde casusluk suçlamasıyla idam edilen ilk sivil çift olan Julius ve Ethel Rosenberg, Sovyetler Birliği’ne nükleer sırlar verdikleri iddiasıyla yargılandılar ve 1953 yılında elektrikli sandalyede idam edildiler.
Soğuk Savaş’ın en gergin döneminde gerçekleşen dava, casusluk ve ideolojik paranoya tartışmalarının simgesi oldu ve ideolojik korkuların adaletin önüne geçip geçmediği tartışmalarını beraberinde getirdi.
Büyük bir ilgiyle takip edilen dava, şüpheyle ceza verilir mi, sorusunu hukuk gündemine taşıdı.


Adolf Eichmann Davası (1961, İsrail)
Soykırımın mimarlarından biri olarak kabul edilen Nazi subayı Adolf Eichmann, Arjantin’de yakalanarak İsrail’e götürüldü ve burada soykırımdaki rolü sebebiyle yargılandı.
Televizyon kanallarında canlı olarak yayınlanan davanın sonucunda Eichmann suçlu bulundu ve idam edildi.
Bu dava, soykırım suçlarının bireysel sorumluluğunu tartışmaya açtı ve uluslararası ceza hukuku açısından önemli bir örnek teşkil etti.


O.J. Simpson Davası (1995, ABD)
Ünlü davalar denildiğinde akla ilk gelenlerden biri, Amerikan futbolu yıldızı O.J. Simpson’ın eski eşi Nicole Brown Simpson ve arkadaşı Ronald Goldman’ı öldürmekle suçlandığı davadır.
Asrın davası olarak nitelendirilen dava, medyada anbean yayınlanmış ve jüri, tüm delillere rağmen Simpson’ı suçsuz bulmuştur.
‘Eğer eldiven uymazsa, suçlu olamazsın’ savunmasıyla hafızalara kazınan Simpson beraat etmiş ve bu karar, toplumu ikiye bölerek adalet sistemine olan güveni sarsmıştır.

Michael Jackson Davası (2005, ABD)
Michael Jackson, çocuk istismarı suçlamasıyla yargılandı. Dava boyunca Jackson’ın özel hayatı ve davranışları sürekli gündeme geldi. Manşetlerden düşmeyen davanın sonucunda Jackson beraat etti. Ancak dava, kariyerine büyük bir zarar verdi ve “medya tarafından yargılanmak” kavramı, bu dava ile daha da görünür hale geldi.

Amanda Knox & Meredith Kercher Davası (2007-2015, İtalya)
İtalya’da Erasmus öğrencisi olarak bulunan Amanda Knox, oda arkadaşı Meredith Kercher’in cinayetiyle suçlandı. Knox önce suçlu bulundu, ardından beraat etti ve sonra tekrar yargılandı.
Davanın farklı mahkeme kararlarıyla tekrar tekrar yön değiştirmesi, adalet sisteminin güvenilirliği üzerine büyük tartışmalara neden oldu. Ayrıca dava, medyanın adalet üzerindeki etkisini sorgulatan en çarpıcı örneklerden biri haline geldi.

Nirbhaya Davası (2012, Hindistan)
Yeni Delhi’de üniversite öğrencisi genç bir kadının toplu tecavüz ve işkence sonrası hayatını kaybetmesi, sadece Hindistan’da değil tüm dünya genelinde büyük infiale yol açtı.
Kurban, medyada ‘Nirbhaya’, yani ‘korkusuz’ takma adıyla anıldı. Olay sonrası milyonlarca insan adalet talebiyle sokaklara çıktı. Faillerin hızla yargılanıp idamla cezalandırılması, cinsel şiddete karşı yasal reformların önünü açarak kadın hakları ve cezaların caydırıcılığı konusunda uluslararası kampanyalara ilham verdi.

Derek Chauvin Davası (2020-2021, ABD)
George Floyd’un polis memuru Derek Chauvin tarafından öldürülmesi, “Black Lives Matter” (Siyahların Hayatı Değerlidir) hareketini küresel çapta büyüttü ve görüntülerin sosyal medyada yayılması, adalet talebini uluslararası bir kampanyaya dönüştürdü.
Chauvin’in yargılanıp suçlu bulunması, Amerika’da polis şiddetine karşı verilen mücadelenin önemli bir dönüm noktası ve ırkçılıkla mücadelede önemli bir kilometre taşı oldu.
BONUS
Johnny Depp – Amber Heard Davası (2022, ABD)
İki Hollywood yıldızının karşılıklı suçlamalarıyla gündeme gelen dava hem geleneksel hem de sosyal medyada büyük ilgi gördü. Depp’in lehine sonuçlanan dava, ‘kadın beyanı esastır’ ilkesinin hukukta nasıl uygulanması gerektiğini yeniden gündeme getirdi. Ayrıca dava, medya çağında adaletin nasıl şekillendiğine dair çok katmanlı bir örnek sunarak sadece hukuk değil, aynı zamanda medya linç kültürü ve toplumsal cinsiyet konularında da tartışmalara neden oldu.
Son Yıllarda Yaşanmış ya da Yeniden Gündem Olmuş 10 Çarpıcı Suç Hikayesi listemiz de ilginizi çekebilir.
Kapak Fotoğrafı: Photo by Tingey Injury Law Firm on Unsplash