Dark’ın Yaratıcılarından İlgi Çekici Bir Yapım Daha: 1899
Ünlü dizi Dark’ın yaratıcıları olan Jantje Friese ve Baran bo Odar imzalı bu drama, tıpkı Dark gibi gerilime ve karanlık ögelere sahip. Fakat 1899’u Dark’tan ayıran en önemli özelliklerden birisi, Fransızcadan İspanyolcaya kadar pek çok dili içermesi. Yani çok dilli bir dizi olması. Şöyle ki; Netflix’in ünlü yapımlarından olan Élite’in meşhur karakteri “Guzmán’’, 1899’da “Ángel” karakterine can veriyor ve dizide çoğunlukla İspanyolca konuşuyor. Bu nedenle diziyi dublajlı olarak değil, altyazılı olarak izlemek karakterlerin birbirlerini anlamadıklarını, yani aralarındaki kopuklukları anlayabilmemiz için önemli.
Bu kadar Dark vurgusu yapmışken diziden tanıdık bir ismi bu gizemli yolculuğa eklediklerini görüyoruz: Andreas Pietschmann.
Andreas Pietschmann, dizide “Kerberos” isimli geminin kaptanını canlandırıyor.
Kerberos
Kerberos, Yunan mitolojisinde ölülere hükmeden ve Yeraltı ülkesinin tanrısı olan “Hades”in üç başlı köpeği olarak geçer. Kerberos’un görevi, yaşayanların ölüler ülkesine girmemesini, buraya ayak basan ruhların ise bir daha oradan çıkamamalarını sağlamaktır. Geminin adının Kerberos olması, yolcuların adeta yeraltı ülkesinden çıkmasına engel olması ve onlar için bir hapishaneye dönmesiyle, bize bu üç başlı köpeği anımsatıyor.
Köpeğin üç başlı olmasının bir sebebi de geçmişi, şimdiyi ve geleceği işaret etmesi. Bunu başrol oyuncumuz olan geminin kaptanının hangi zamanda olduğunu anlayamamasında da görebiliriz.
Prometheus
Diğer bir mitolojik gönderme ise, kayıp gemi “Prometheus”. Önceden gören anlamını taşıyan ve insanların yaratıcısı olup insanlara ateşi veren tanrı Prometheus, bundan dolayı Zeus tarafından cezalandırılıp zincire vurulur. Dizideki haliyle Prometheus isimli gemi de bir nevi zincire vurulmuş ve kaybolmuştur.
Ayrıca Prometheus’un insanlara ateşi vermesi ve onlara özgürlüğün yolunu göstermesinin karşılığı olarak dizide, Kerberos’un Prometheus’u buluşu ve uzun tekrarlardan sonra ilk defa değişen simülasyon teorisini haklı çıkaracak bir isim olarak beliriyor.
Herkül – Daniel
Prometheus’un Zeus’a karşı geldiği için onun tarafından her gece yeniden oluşan ve karaciğerini kemiren kartal ile cezalandırılması, sürekli aynı şekilde sonuç veren simülasyon ile benzerlik taşıyor. Ta ki Herkül tarafından kurtarılana kadar…
Dizide de Daniel karakteri, tıpkı Herkül’ün 12 görevinden son görevinin Kerberos’u yakalamak olması gibi, simülasyonun farklı sonuç vermesi için görevi tamamlamaya çalışıyor.
Kerberos’un kapıların, eşik ve sınırların bekçisi olması arketipini ise, pek çok kez farklı yerlere açılan kapılara sahip gemide görebiliyoruz.
Maura
Dizi ile ilgili başka bir özellik ise, 1899 sayısı ve kadın karakterimiz Maura’nın okuduğu “Uyanış” kitabı. Kate Chopin tarafından yazılan kitabın yayınlanma tarihi 1899. Konusu ise, yirmi yedi yaşındaki Edna’nın varlıklı bir adamla evli, iki çocuklu bir anne olup bir birey olarak kendisini keşfetmeye yönelmiş olması ve toplum tarafından belirlenen kadınlık ve annelik rollerini sorgulamaya başlaması. Maura erkek kardeşinden bir mesaj aldıktan sonra New York’a seyahat eden, Birleşik Krallıktaki ilk kadın doktorlardan birisi. Maura’nın Edna ile ortak yanı ise, bir olaya müdahale ettiğinde meslektaşı olmasına rağmen erkek bir doktor tarafından kadın olduğu için ciddiye alınmaması.
Kitapta ve dizide geçen diğer bir ortak öge, deniz. Kitaptaki karakterin uyanışında, denizin etkisi büyüktü. Bu etkiyi aşağıdaki cümlede görebiliriz.
“Denizin hiç kesilmeyen sesi akıl çeler; fısıldayarak, gürleyerek, mırıldanarak bir başınalığın uçurumlarında büyülü bir gezintiye, derin düşüncelerin labirentinde kaybolmaya çağırır ruhu. Ruha seslenir deniz. Dokunuşu ürpertir; yumuşacık, çepeçevre sarar bedeni.” (s.21)
“Uyanış” Kate Chopin
Yolcuların her birinin geçmişindeki bir olaydan kaçmaya çalışması fakat yaşadıkları olaylardan sonra bunun mümkün olmadığını anlamaları da yine Kerberos’un simgelediği geçmiş, bugün ve gelecek temasına uygun. Geçmişlerini unutmak istedikleri bu yolculukta hepsi oraya hapsolur tıpkı Kerberos’un ruhları özgür bırakmaması gibi…
Ve son olarak Maura’nın babası rolünde gördüğümüz Henry Singleton’ın bu dünyada arayışta olanlarla ilgili “Arama güdüsü olanlar acıdan başka bir şey bilmez” cümlesi, Maura’nın da acıdan kurtulmaya çalıştıkça daha çok acı çekmesi, Uyanış kitabındaki Edna’nın bir kere uyandıktan sonra tekrar uyanamayacağı gerçeği ile kendini denize teslim edişine benziyor.