19 Mart 2024

Mustafa Kemal Atatürk ve Çocuklar

Nazan Avcı

~13dk

Atatürk’ün Çocuk Sevgisi

Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup bize hediye eden Ulu Önderimiz Atatürk’ün insanlığa beslediği sevgide, çocuklara olan derin şefkatinin özel bir yeri vardır. O, yüreği çocuk sevgisiyle dopdolu olan bir iyilik timsaliydi.

Yakın çalışma arkadaşlarından Hasan Rıza Soyak, Atatürk’teki çocuk sevgisini şöyle dile getirmişti:

“Atatürk çocukları çok severdi. Onun dilinde çocuk ‘sevgi’ demekti. Sevdikleri hangi yaşta olursa olsun ‘çocuk’ diye seslenirdi. Kendisinin çocuğu olmamıştı. Bundan dolayı zaman zaman iç sızısı duymuş mudur bilmiyorum. Doğrusu buna hiç ihtimal vermiyorum. Çünkü bütün çocuklar onun öz çocukları gibiydi. O, bu yavrulara öylesine gönül vermiş, onlar da öylesine ona candan bağlanmışlardır. Dünyada böyle bir mutluluğa erişmiş kaç insan vardır? Böyle bir insanın yüreğinde öyle bir üzüntü nasıl yer tutabilir?”

Atatürk ve çocuklar

Manevi Çocukları

Mustafa Kemal Atatürk daha 12 yaşında iken babasını kaybetmiş; hayatının ondan sonraki bölümünü yetim olarak sürdürmüştü. Bu nedenle çocukları çok sever, özellikle kimsesiz çocuklara sahip çıkar, onların eğitimine büyük önem verirdi. Atatürk; İhsan, Ömer, Afife, Abdürrahim ve Zehra’yı Cumhuriyet’ten önce; Sabiha, Afet, Rukiye, Nebile, Ülkü ve Sığırtmaç Mustafa’yı Cumhuriyet’ten sonra manevi evlatları edinmiştir.

Atatürk özellikle öğretmen Afet İnan’ı bilimsel araştırmalara yönlendirmiş, onun bir bilim kadını olmasını sağlamış; gözü pek, cesur Sabiha’yı bir savaş pilotu olarak yetiştirmiş bu suretle Türk kızının, kadınının cesaretini, her alanda yetenekli olduğunu kanıtlamak istemiştir.

Bursa’daki Konuşması

Mustafa Kemal 1922 yılında Bursa seyahati sırasında çocuklara verdiği önemi göstererek yaptığı konuşmada özellikle onlara seslenmiştir:

‘Küçük hanımlar, küçük beyler!

Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız.

Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz.

Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.’

‘Bis, bis!’

Ulu Önder Atatürk çocuklara her zaman şefkat ve engin bir hoşgörüyle yaklaşmış, sohbet edip oyunlar oynayarak pek çok güzel anı biriktirmiştir.

Bir yolculuğu sırasında, mola verdiği bir yerde türkü söyleyen bir çocuğu duymuş. Çocuğu büyük bir ilgiyle dinlemiş. Çocuğun sesinden oldukça etkilenmiş. Büyük bir heyecanla ‘Bis, bis!’ demiş. Çocuk, kelimenin anlamını bilmediği için Ata’nın suratına bakakalmış. Atatürk çocuğu yüreklendirmek için bis kelimesinin anlamını açıklamış. Ardından çocukça bir sevinçle ‘Çok beğendim, bir daha, bir daha’ demiş.

Atatürk’ün heyecanından gururlanan çocuk bir kez daha türküyü söylemeye başlamış. Atamızın keyfi iyice yerine gelmiş. Böyle güzel türkü söyleyen hatta kendini kırmayıp ikinci kez söyleyen bu çocuğu ödüllendirmek istemiş. Cebinden biraz para çıkaran Ata, çocuğa uzatmış.

Çocuk yaşadığı bu dakikalar ve aldığı harçlık için oldukça mutlu olmuş. Ancak Atatürk bu sefer zekasıyla hayrete düşürecek bir çocuğa denk gelmiş. Atamızın verdiği harçlığı cebine koyarken vakit kaybetmeden diğer elini açan çocuk, Atamızın gözünün içine bakarak ‘Bis, bis!’ demiş. Bu hareket karşısında Atatürk’ün adeta dili tutulmuş ve kahkahayı koyuvermiş.

Atatürk ve çocuklar

Ülkü

Atatürk en küçük manevi kızı olan ve ismini de verdiği Ülkü’yü henüz 9 aylıkken Çankaya Köşküne aldırtmıştı. Ülkü, Atatürk’ün son yıllarında hep yanında bulunmuş ve çocuk sevgisinin adeta bir simgesi olmuştur. Atatürk’le birlikte protokol sırasının en önünde oturmuş, resim sergisine gitmiş, birlikte denize girmiş, birlikte resim çektirmişlerdir. Atatürk’ün sevgi ve ilgisi yalnız Ülkü’yle sınırlı kalmamış, çıktığı yurt gezilerinde çocuklara yaklaşımındaki ilgi ve şefkat her zaman gözlemlenmiştir. Onlara her zaman sevgiyle yaklaşmış onları dinlemiş ve sohbet etmekten hep büyük mutluluk duymuştur.

Sığırtmaç Mustafa

Manevi çocuklarından Sığırtmaç Mustafa ile bir rastlantı sonucu karşılaşırmıştır. Bir gün Yalova civarında arkadaşlarıyla birlikte gezintiye çıktıklarında yollarını karıştırınca karşılarına Sığırtmaç Mustafa çıkmış. Çocuğun yüzü sarı ve karnı şiş bir haldeymiş. Atatürk’ün soruların çok akıllıca yanıtlayınca bu durum Atatürk’ün çok hoşuna gitmiş ve kendisine para vermek istemiş. Çocuk parayı kabul etmek istememiş ve ancak torbasında bulunan cevizlerden vermek koşuluyla parayı alabileceğini söylemiş. Bunu duyan Atatürk çocuğa “okumak ister misin?” diye sormuş, çocuktan evet yanıtını almıştır. Ardından çocuk önce Şişli’deki Çocuk Hastanesi’ne yatırılmış, tedavisi boyunca Atatürk kendisiyle yakından ilgilenmiştir.  Sağlığına kavuştuktan bir süre sonra Sığırtmaç Mustafa, Kuleli Askerî Lisesi’nde eğitimine başlamış, başarılı bir şekilde eğitimini tamamladıktan sonra da subay olarak Türk Ordusu’nda göreve başlamıştır.

Sabiha Gökçen

Türk havacılık tarihine geçen Sabiha Gökçen ile Atatürk, 1925 yılında çıktığı Bursa gezisinde tanışmıştır. Ulu Önder, küçük kızın içinde bulunduğu güç yaşama şartlarını öğrendiğinde ağabeyi ile konuşarak onu evlat edinmiştir. Ankara Çankaya İlkokulu’nu, daha sonra da Üsküdar Kız Koleji’ni bitiren Sabiha, Türk Hava Kurumu’nun Havacılık Okulu’na girmiştir. Burada geçirdiği başarılı öğrenim hayatından sonra, yüksek planörcülük kurslarına katılmak üzere Sovyetler Birliği’ne gönderilmiştir. Dönüşte Eskişehir Hava Okulu’na girmiş, aynı zamanda 1. Tayyare Alayı’nda av ve bombardıman uçakları alanında uzmanlaşmıştır.

Atatürk ve çocuklar

Abdürrahim

Ulu Önder Atatürk’ün evlatlıklarından sekiz yaşındaki Abdürrahim, Van gezisi sırasında görüp yanına aldığı kimsesiz bir çocuktu. Gezi sonrası İstanbul’a getirdiği Abdürra­him’i Beşiktaş Akaretler’de 78 numaralı evlerinde annesi Zübeyde Hanım’ın yanına bırakmıştı. Zaferden sonra da Ankara’ya getirerek, Salih Bozok’un oğlu Cemil ile birlikte okumaları için Çankaya Köşkü’ne yakın bir ilkokula yazdırmıştı. Daha sonra Sanayi Mektebine gönderilen Abdürrahim, Atatürk Latife Hanım’la evlenince İzmir’e Zübeyde Hanım’ın yanına gönderilmiş ve ayrıldıklarında tekrar Ankara’ya geri getirilmiştir.

Mustafa Kemal, öğrenimine yurt dışında devam etmesini uygun gördüğü Abdür­rahim’i 1929 yılında Berlin Teknik Üniversitesi’ne göndermiş ve tüm giderlerini karşılamıştır. 1934 yılından sonra “Tun­çak” soyadını alan Abdürrahim Bey Sava­rona Yatı’nın satın alınması görüşmelerinde tercümanlık da yapmıştır. Tunçak’tan Mustafa Kemal ile ilgili anılarını anlatması istendiğinde: “Kendimi bildiğimde annem olarak kabul ettiğim Zübeyde Hanım’ı, ablam Makbule Hanım’ı, bir de Paşa’mızı tanıdım. Benim ailem, bu aileydi. Ben kendimi bu ailenin çocuğu olarak kabul ettim ve hep böyle kaldım.’’ demiştir.

Çocuk Esirgeme Kurumu

Atatürk’ün, çocuklara, özellikle de kimsesiz çocuklara olan sevgi ve ilgisi çok büyüktür. Onun yaşamında, askeri ve siyasal başarılarının yanında belki de en çok öne çıkan konu çocuklar için yaptıklarıdır.  Yaşamının büyük bir bölümünü savaş alanlarında geçiren Atatürk, savaşların asıl kaybedeninin çocuklar olduğu gerçeğini acı bir biçimde gözlemlemiştir. İşte, bu nedenle Kurtuluş Savaşı devam ederken, 30 Haziran 1921 tarihinde Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) kurulmuştur. Günümüzde Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak faaliyet yürüten bu kurum, öncelikle şehit ve gazi çocukları ile savaş mağduru çocuklar olmak üzere korunmaya muhtaç tüm çocuklara hizmet vermek ve sıcak bir yuva olmak amacıyla oluşturulmuştur. 

23 Nisan

Yeni Cumhuriyetimizin ilk bayramı olan 23 Nisan Hâkimiyet-i Milliye (Ulusal Egemenlik) Bayramı kutlamalarında çocukların öne çıkarılmasıyla birlikte, Atatürk ile Latife Hanım’ın da destekleriyle 1923’ten itibaren Himaye-i Etfal Cemiyeti için yardım toplanmaya başlanmıştır.

Bu durum, 1927 yılından itibaren Ulusal Egemenlik Bayramı’nın aynı zamanda Çocuk Bayramı olarak kutlanmasını da sağlamıştır.

Savaş yıllarında felakete uğramış olan çocukların bakımının yapılması, hayatlarının korunmasının yanında, üzüntülerini azaltıp neşelendirmek amacıyla bu bayramın çocuklara armağan edilmesi istenmiştir. Bu isteğin olumlu karşılık aldığı ve Mustafa Kemal Paşa’nın da geleceğin teminata olan çocuklara çok yakın ilgi gösterdiği gözlemlenmiştir. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, 1927’den itibaren yapılmaya başlayan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramlarında, Cumhurbaşkanlığı bandosunu çocuk sarayında görevlendirmiştir. Ayrıca çocuklar için düzenlenen baloya katılmış, böylece çocuklara sevgisini ve ilgisini göstermiştir.

Milletler Cemiyeti’nde 26 Eylül 1924’te kabul edilen “Çocuk Hakları Bildirgesi” 1928 yılında Atatürk tarafından imzalanmıştır. Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne 1932 yılında üye olduğu dikkate alındığında, bu bildirgenin henüz üye olmadan imzalanması konuya verilen önemi göstermektedir. Atatürk’ün bu davranışının tüm dünyaya örnek oluşu sayesinde, Birleşmiş Milletler 1979 yılını, ‘Dünya Çocuk Yılı’ ilan etmiştir. 

Atatürk ve çocuklar
Bu içeriği beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla içerik üretebilmemiz için bize Patreon´da destek olun. 🙂
10layn.com Patreon button
Nazan Avcı

Nazan Avcı

Tüm yazıları

E-bültenimize kaydolun.