Tarih, her çağda kendi devini yaratır.
16. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu için bu devrin adını, Kanuni Sultan Süleyman olarak yazmıştır.
Savaş meydanlarında olduğu kadar hukukta, sanatta ve devlet idaresinde de iz bırakan bu hükümdar, ardında sadece fetihlerle değil; adaletle, acıyla ve kalıcı bir mirasla dolu bir çağ bırakmıştır.
Şimdi, bu büyük döneme 10 maddede kısa bir yolculuk yapalım.

Tahta Çıkışı ve Unvanı
Babası I. Selim’in (Yavuz) ölümü ardından, 1520 yılında tahta çıkan Süleyman, “Muhteşem” ve “Kanuni” unvanlarını hem Batı’nın hayranlığı hem Doğu’nun takdiri ile kazandı.

Sınırların Zirveye Ulaşması
Döneminin hükümdarları gibi rahata pek önem vermeyip, üç kıtada hüküm süren Osmanlı, Kanuni döneminde yaklaşık 14 milyon kilometrekarelik bir alana yayılarak en geniş sınırlarına ulaştı.

Batıda Zaferler ve Viyana Kuşatması
Belgrad’ın (1521) ve Rodos’un (1522) fethi ile başlayan fetihler, Mohaç Meydan Muharebesi’nde (1526) Macar Krallığı’nın çöküşüyle devam etti. 1529’da Viyana kapılarına kadar ulaşıldı, ancak kale alınamadı.

Doğuda Safevilerle Mücadele
İran’daki Safevilerle girilen uzun savaşlar sonucunda Bağdat, Tebriz ve çevresi Osmanlı topraklarına katıldı. Doğu sınırları büyük ölçüde güvence altına alındı.

Denizlerde Osmanlı Hakimiyeti
Barbaros Hayreddin Paşa’nın liderliğinde kazanılan Preveze Deniz Zaferi (1538) sonrası Akdeniz, Osmanlı’nın denetimine girdi. Cebelitarık’a kadar etkili bir deniz gücü oluşturuldu.


İç İsyanlar ve Disiplin
Anadolu’da çıkan Celali İsyanları güçlü bir şekilde bastırıldı. Kanuni, iç barışı sağlarken merkezî otoriteyi de yeniden pekiştirdi.

Kanunların Mimarı
Kanuni Sultan Süleyman, adalet ve devlet düzeni alanında kapsamlı reformlar gerçekleştirdi. “Kanunname-i Ali Osman” ile hem halk hem devlet için kalıcı hukuki ilkeler tesis etti.

Avusturya ve Avrupa Siyaseti
Habsburglar ile yürütülen uzun mücadelenin sonunda İstanbul Antlaşması (1547) imzalandı. Avusturya Arşidükü, Osmanlı Sultanı’nın siyasi olarak üstünlüğünü kabul etmek zorunda kaldı.

Muhibbi Divanı ve Şair Kimliği
Kanuni Sultan Süleyman, sadece bir hükümdar değil, aynı zamanda “Muhibbi” mahlasıyla binlerce şiir yazmış büyük bir sanatkardır. Divanı aşk, ilahi aşk ve adalet temalarını işleyen eserlerle doludur.

Ölümü ve Bir Efsanenin Sonu
1566 yılında Zigetvar Seferi sırasında hayatını kaybeden Süleyman, savaş meydanında ölen nadir hükümdarlardan biri oldu. Ölümü, sefer tamamlanana dek gizlenerek, ordunun morali korunmuştur.
Sonsöz
Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatı, sadece fetihler ve kanunlardan ibaret değildi.
O, bir hükümdar olarak en büyük acıyı evlatları üzerinden yaşadı. Şehzade Mustafa’nın idamı, Cihangir’in genç yaşta ölümü ve diğer oğullarıyla yaşanan entrikalar, onun kalbinde onulmaz yaralar açtı.
Süleyman, kendi kudreti altında ailesinin dramına tanık olmuş; bir baba olarak en ağır sınavları vermiştir.
Bütün tartışmalara rağmen, Kanuni Sultan Süleyman gerçek bir hükümdar gibi, sancağını indirmeden, kılıcını bırakmadan, sefer meydanında can vermiştir.
Onun ardında bıraktığı imparatorluk, yalnızca toprak büyüklüğüyle değil; adalet, sanat ve kültür alanlarında bıraktığı izlerle de tarihin altın sayfalarına kazınmıştır.
Bugün, Kanuni’yi anarken sadece bir padişahı değil, aynı zamanda bir şairi, bir babayı ve ağır bir kaderin taşıyıcısını da hatırlarız. O gerçek bir hükümdardır.
Yeni yazılarda görüşmek üzere…
Kapak Görseli: By Sefer azeri – Own work, CC BY-SA 4.0