Daha çok yazarlığı ile tanınsa da aynı zamanda şair ve ressam olan Hermann Hesse, 20. yüzyılın en önemli yazarlarından biridir.
Döneminde, Arthur Schopenhauer ile birlikte, eserleri en fazla ilgi çeken yazarlar arasında yer almıştır.
İlk şiirini 25 yaşında kaleme alan ve serbest yazarlığa 1904 yılında başlayan Hesse, romanlarının yanı sıra öyküleri, denemeleri, makaleleri ve eleştiri yazılarıyla da dünyanın her yerinden geniş bir okuyucu kitlesine sahip olmuştur.
‘Sana bir sır vereyim mi, ciddilik zamana aşırı değer verilmesinden kaynaklanır.’
Ailesiyle yaşadığı anlaşmazlıklar sebebiyle intihar girişiminde bulunan Hermann Hesse, bu girişimin ardından tedavi olması için Bad Boll isimli bir enstitüye yatırılmıştır.
Enstitüde Carl Jung’ın öğrencisi Lang ile tedavi sürecine giren Hesse’nin ruhbilime, Jung’a, teozofiye ve Budizm’e ilgisi bu dönemde başlamıştır.
‘Güç insanını güç yıkar, para insanını para; köle ruhlu insanı başkalarına kulluk etme, zevk insanını zevk çökertir.’
Öğrenim hayatına devam etmeyen Hesse, bir kitapçıda çalışmaya başlamıştır. Kitapçıda çalıştığı dönemde, Yunan mitolojisiyle ve Goethe, Lessing, Schiller gibi yazarların eserleriyle yakından ilgilenmiştir.
‘Kendi kafasıyla düşünemeyecek ve kendi kendisinin yargıcı olamayacak kadar rahatını sevenler, yasaklara olduğu gibi boyun eğerler.’
Alman romantiklerinden ilham alan Hesse, 1898 yılında Romantic Songs isimli bir şiir kitabı yayımlamıştır. İkinci kitabı olan One Hour After Midnight ise, 1899’da basılmıştır.
İki kitabı da ilgi görmemiştir ancak, gazetelerde yayımlanan şiir ve yazılarıyla dikkat çekmeye başlamıştır.
Hesse, yazın hayatının dönüm noktasının, Samuel Fincher’in Peter Camenzind kitabını okuması olduğunu söylemiştir.
Peter Camenzind’i okumasının ardından yalnızca kitap yazmaya odaklanmış ve ikinci romanı, Beneath the Wheel’i 1906 yılında yayımlamıştır.
‘Bir babadan çocuğuna burnu, gözleri, hatta zekası kalıtım yoluyla geçebilir, ama ruhu asla. Her insan yeni bir ruh taşır kendisinde.’
1910’da yayımlanan Gertrude, beklediği ilgiyi görmeyince Hesse, yazıyla başının dertte olduğunu açıklamış ve bu durumu başarısızlık olarak tanımlamıştır.
Hesse, hem yazın hem de özel hayatında yaşadığı sorunlar sebebiyle bir süre için yalnız başına Sri Lanka ve Endonezya’ya gitmiştir.
Bu iki gezinin etkileri dönüşünden sonra yazdığı tüm eserlerde hissedilmektedir.
‘Ve dönüp dolaşıp geleceğe inanan bizler, o eski çağrıyı yineleyeceğiz; ‘öldürmeyeceksin!’ Yeryüzündeki bütün yasa kitapları gün gelip cana kıymayı yasaklasa, hatta savaşta öldürmeler ve cellat eliyle can almalar da bu yasak kapsamına girse, yine de söz konusu çağrı susmayacak. Çünkü tüm ilerlemelerin, insan olmaya yönelik tüm çabaların temelinde saklı yatan çağrıdır bu. Canına kıydığımız o kadar çok şey var ki…’
Birinci Dünya Savaşı başladığında gönüllü asker olarak hükümete başvuruda bulunan Hesse, sağlık sorunları sebebiyle savaşa katılamamış ancak savaş tutsaklarının bakımında görev almıştır.
Buna rağmen 1914’te Neuen Züricher Zeitung gazetesinde yayımlanan ‘O Friends, Not These Tones’ başlıklı yazısı sebebiyle arkadaşları da dahil olmak üzere Alman medyası tarafından sert eleştirilerle karşılaşmıştır. Bu süreçte Hesse’yi yalnızca Theodor Heuss ve Romain Rolland desteklemiştir.
Ateşkesin ilan edildiği 1919’da, Emil Sinclair takma ismiyle Demian’ı yayımlamıştır.
‘En mutsuz yaşamda bile yıldızın parladığı anlar, kum ve çakıl taşları arasında küçük çiçeklerin açtığı anlar vardır.’
Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen dönemde resim de yapmaya başlayan Hesse’nin sırasıyla Klingsor’s Last Summer ve Siddhartha kitapları basılmıştır.
‘Hiçbir yerde nefes almak ve nefes vermek, erkek ve kadın olmak, özgürlük ve düzen, içgüdü ve us bir arada var olmuyordu, birini kazanmak için ötekini elden çıkartmak gerekiyordu ister istemez.’
Her iki dünya savaşında da savaş karşıtı ve anti-nasyonalist görüşüyle dikkat çeken Hesse, Nazilerin iktidarı ele geçirmelerinden büyük bir endişe duymuştur.
Nasyonalizm eleştirilerinden ve savaş karşıtı duruşundan dolayı 1933’de sürgüne gönderilen Hesse’nin yanında, karşılaştığı tüm olumsuzluklarda olduğu gibi, Bertold Brecht ve Thomas Mann olmuştur.
1930’lu yılların ikinci yarısından itibaren Alman basını Hesse’nin makalelerini ve kitap eleştirilerini yayımla(ya)mamıştır.
1937 yılından sonra ise yazarın kitapları Almanya’da el altından satılmaya başlamıştır.
Hesse’nin eserleri ancak 1945 yılından sonra yeniden geniş kitlelere ulaşabilmiştir.
‘Bir insanı başkalarından ayıran özellikleri belirlemek, o insanı tanımaktır.’
Hermann Hesse, 1946 yılında The Glass Bead Game (Boncuk Oyunu) kitabıyla, gecikmiş olarak Nobel Edebiyat Ödülü kazanmıştır. Stockholm’deki İsviçre Akademisi, ödülün Hesse’ye verilmesinin gerekçesini şu şekilde açıklamıştır:
‘Daha cesur ve etkili bir biçimde gelişen ve klasik hümanizmin ideallerini biçimin yüksek bir sanatı gibi aynı şekilde ortaya serip derine dalarak oluşturulan eseri için.’
Hesse, ayrıca, bilim ve sanat dalında Pour le Mérite Ödülü, Bauernfeld Ödülü, Viyana Schiller Vakfı Mejstrik Ödülü, Gottfried-Keller Ödülü ve Alman Kitapçıları Barış Ödülü gibi çok sayıda ödülün sahibidir.
‘Hiç kimse kendi içinde yaşamadıkça başkalarının ruhlarındaki kıpırtıyı anlayamaz.’
İnsanın yalnızlığını ve anlam arayışını en iyi anlatan yazarlardan biri olan Hesse, edebi eserlerinde bireyin yerleşik kalıplardan sıyrılarak öz benliğini bulmaya yönelmesini, kendisi olmasını ve kendisini aşmasını işlemiştir.
Hesse’nin ustalıklı tasvir ve betimleri; incelikli karakter analizleri okuyucunun eserin içine tamamen girebilmesini sağlar.
Kusurlu, tamamlanmamış karakterlerin yazarı olan Hesse, olaylardan çok karakterlerin ruh durumlarına, iç dünyalarına ve düşüncelerine odaklanır. Hesse’nin kahramanları, sürekli tamamlanmaya ve bütün içinde yer edinmeye çalışırlar. Ana kahramanlar genellikle yalnızdır ve bu yalnızlığın sebebi olarak mı yoksa sonucu olarak mı başarılı olurlar, bunu asla netleştiremeyiz.
Eserlerinde, hayat bir oyundur ve oyunun kuralları yoktur. Doğru ve yanlışlar yoktur.
‘Sevginin sözleri gerektirmemesi bir mutluluktu, yoksa yanlış anlaşılmalarla dolu sersemce bir şey olup çıkardı.’
BONUS
1962 yılında hayatını kaybeden Hesse’nin adına, 1977 yılından itibaren Uluslararası Hermann Hesse Kolokyumu gerçekleştirilmektedir.
Belirsiz aralıklarla, Hesse’nin doğduğu Calw şehrinde düzenlenen ve Hesse uzmanlarının katıldığı kolokyuma, kayıt olan herkes katılabilmektedir.
Ayrıca Hesse’nin anısına Calw Hermann Hesse ve Karlsruhe Hermann Hesse Edebiyat Ödülleri verilmektedir.
Hesse’nin ilk biyografisi arkadaşı Hugo Ball tarafından kaleme alınmıştır.