Fiziki engeller hayatınıza ne kadar mani olabilir? Ya da milyarlarca insanın yaşadığı bu dünyada iz bırakmanıza nasıl yardımcı olabilir? İşte, ikinci seçeneğe başvuran Helen Keller ve hikayesi…
Takvim yaprakları 1880 yılını gösterdiğinde, dünyaya çok sağlıklı bir kız çocuğu gelir. Ancak bu sağlıklı olma durumu çok uzun sürmeyecektir.
Helen Keller henüz 2 yaşını doldurmadan geçirdiği bir havale sonucu görme ve duyma yetisini kaybeder. Aile için zorlu bir dönem başlamıştır. Yapılan testler ve kontroller tedavinin imkansız olduğunu gösterse de, Helen asla pes etmez.
Bu sırada ailesi, hepimizin telefonun mucidi olarak bildiği Graham Bell’e başvurur. Graham Bell hayatını yalnızca telefonun icadına değil, aynı zamanda işitme engelli çocukların yardımına adamıştır.
Bell, Helen Keller’i Perkins Körler okulundan Anne Sullivan adlı bir öğretmenle tanıştırır. Bir insan başka bir insanın hayatında ne kadar etkili olabilir?
İşte, her şeyin başladığı nokta tam da bu ikilinin bir araya gelişidir.
Sullivan, Helen’e öğretmek istediği nesneleri onun avucuna veriyor; sonra da, yine avucuna nesnenin adını yazıyordu.
Bu öğretim şekli Helen’in çok hoşuna gider. Aynı zamanda Helen, kısa bir sürede özel bir yazı yöntemi olan Braille alfabesini öğrenir. Helen için engeller yavaş yavaş önünden kalkıyordur. Sırada konuşmak vardır.
Hayatı boyunca hiçbir zaman konuşamayacak olan Helen, birkaç kelime edebilecekti. 1890’lı yıllarda Latince öğrendi ve Latince kitaplar okuyacak duruma geldi. 1894 yılında Wright-Humason Sağırlar Okulu’na gitmeye başladı.
Bu okul, ona dudak okumayı öğretti. Helen, burada okuduğu 2 senelik kısa zaman diliminde matematik, coğrafya, Fransızca ve Almanca öğrendi. Aynı zamanda, bu süreçte Sullivan’ın yanından hiç ayrılmadı.
Helen’in en büyük hayali, üniversite okuyabilmekti. Uzun uğraşlar sonucu 1900 yılının sonbaharında kazandı üniversiteyi. Yine bu süreçte Helen’i sınava hazırlayan hocası Sullivan idi.
1904 yılında, başarıyla mezun olan Helen, dünyada üniversiteyi bitiren ilk görme ve işitme engelli insan olarak tarihe geçti. Böyle birinin 5 dil bilmesi, muazzam bir şeydi.
Helen Keller bir yandan eğitimine devam ederken, bir yandan da kendi öyküsünü anlattığı ‘Yaşam Öyküm’ kitabını yazdı. Bu kitap, onun ülkede tanınmasına yardımcı oldu ve kısa bir sürede tüm dünyanın ilgi odağı haline gelmesini sağladı.
Kitabın ünlenmesine yardımcı olan sosyalist eleştirmen John Alberty Macy ile Helen, çok yakın arkadaş oldular. Bu dostluk Anne Sullivan’ın Macy ile evlenmesiyle sonuçlandı. Üçü hep beraberdi.
Helen, Macy sayesinde sosyalist düşünceyle tanıştı ve makaleler ve denemeler kaleme almaya başladı.
1913 yılında, bu makaleleri topladığı ‘Karanlığın İçinden’ adlı kitabını yayımladı.
Geriye kalan yaşamında çokça konferans veren, makale ve kitaplar yazan Helen Keller, ikili bir vodvil sahnelemeye başladı Yoğun ilgi gören bu vodvil, Helen için ciddi bir gelir kaynağı oldu ve buradan elde ettiği geliri, Görme Engelliler Vakfı’na bağışladı.
Hayatı boyunca bütün gelirlerini vakıflara bağışlayan Helen, 1931 yılında körlere yardım için kurulan bir cemiyete verilmek üzere bir milyon dolar yardım topladı ve daha sonra Helen Keller Fonu’nu kurdu.
1936 yılına gelindiğinde, Anne Sullivan’ın ölümü, Helen Keller için ağır bir darbe oldu ama çalışmalarına ara vermeden devam etti. Görme ve işitme engeli hiçbir zaman onu öğrenmekten ve öğretmekten alıkoymadı.
Helen, 1964 yılında ‘Özgürlük Madalyası’nı aldı. 1 Haziran 1968 tarihinde, yani 88 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Helen Keller, hayatı boyunca hiç yılmadan engelleri tek tek aşarak ve yaşamı avucunun içinde hissederek yaşadı. Engeli olmamasına rağmen görmeyenlere ve duymayanlara şöyle sesleniyordu:
Yalnızca üç gün daha görebileceğinizi düşünün. Nasıl tüm ayrıntıları gördüğünüzü anlayacaksınız. Üç gün daha işitebileceğinizi düşünün. Her bir sesin, her bir notanın nasıl özlemle ruhunuza dolduğunu göreceksiniz. Yaşanacak üç gününüz kaldığını düşünün. Yaşamın tüm saniyelerini nasıl özlemle yaşadığınızı göreceksiniz.