Sadece Freud kullanmamıştır.
Sigmund Freud dışında Carl G. Jung, Erich Fromm, Erik Erikson, Jacques Lacan ve hatta Maslow bile bilinçaltı kavramına kuramlarında yer vermişlerdir. Ancak kavramı ortaya atarken F. Nietzsche ve A. Schopenhauer’den esinlenen Freud, bilim tarihinde, davranışlarımızın bizim irademizin dışında yönlendirildiğini ilk ortaya kişidir.
İki alt parçadan oluşur.
Bilinçöncesi ve bilinçötesi (bilinçdışı) olarak iki alt parçadan meydana gelir. Bilinçöncesi, daha ufak bir kısmını oluşturur, ulaşılabilirdir. Mezun olduğunuz ortaokulun adı neydi, gibi bir soruyla kolayca dışarı çıkarılabilir. Ancak bilinçötesine isteyerek ulaşamayız.
En derin katmanında “id” bulunur.
İd, ego ve süperego kavramları, bilinç ve bilinçaltı kavramlarından bağımsız değildir. Bilinçdışının en derin katmanında “id” bulunur. İd, haz ilkesiyle çalışır. Ortaya çıkarmak istemediğimiz çocuksu isteklerimiz, cinsel arzularımız orada bulunur.
Alışkanlıklarımız da oradadır.
Bilinçdışında sadece isteklerimiz değil, aynı zamanda alışkanlıklarımız ve otomatik davranışlarımız da bulunur. Örneğin; bazen eve girersiniz ve anahtarınızı kapının üstünde bıraktığınızı düşünürsünüz ama farkında olmadan anahtarlığa asmışsınızdır. Bu gibi “iyi” veya “kötü” alışkanlıklarımız bilinçdışında bulunur.
Her şeyin zıddını barındırır.
Bir şey bilincinizde pozitif ise, bilinçaltınızda negatiftir. Örneğin; bilincinizde tembellik varsa, bilinçdışınızda çalışkanlık vardır. Bu, herkesin içinde bir değişme potansiyeli olduğunu gösterir. Negatif bir durumun pozitife döndüğü örnek de, bunun tam tersi de gerçekleşebilir. Değişim gerçekleştikten sonra hala değişme potansiyelimizi sürdürürüz.
Rüyalarla iletişim kurar.
Rüyalarımızda gördüklerimiz aslında geçmişin bir tekrarı ve bilinçdışımızın bir yansımasıdır. Doğrudan bilgi alamadığımız bilinçdışı, bize semboller yoluyla rüyalarımızda kendini anlatır ve açıklar. Anlaşılmayı bekler. Bu yüzden herkesin rüya yorumu kendine özgüdür. Yine de bazı ortak kültürel ve toplumsal rüya yorumlarından söz etmek mümkün olabilir.
Dil sürçmeleri ile açığa çıkar.
Bilinçdışı, farkında olduğumuz ya da olmadığımız birçok yolla açığa çıkar. Dil ve kalem sürçmeleri bunun en yaygın örnekleridir. Bununla ilgili en açık örneklerden biri; bir TV programı sırasında sunucunun Everest Dağı’na tırmanan eşcinsel bir sporcuya “sanırım kördünüz, değil mi?”, diyerek bilinçdışında yer eden ve eşcinselliği bir hastalık olarak gördüğü durumunu yansıtmış olmasıdır. Belki kendisi bu durumun farkında bile değildi.
Atalarımızdan kalan mirasları da barındırır.
Bazen daha önce hiç gitmediğimiz bir yere gitmişiz gibi ya da daha önce yapmadığımız bir şeyi yapmışız gibi hissederiz. Atalarımızın deneyimlerini ve bilgilerini bilinçdışımızda saklamaya ve gelecek nesillere aktarmaya devam ettiğimize dair verilere sahibiz. Genetik aktarım olarak da isimlendirilen bu durum, dejavu dediğimiz bazı deneyimlerimizi de açıklayabilir.
Binlerce yıllık geçmişten getirdiğimiz bir başka genetik miras ise, karanlıktan korkmaktır.
Travmalarımız orada saklanır.
Sadece bizim travmalarımız değil, atalarımızın travmaları da bilinçdışımızda yer alır. Bunlar bazen “tetikleyici uyarıcılar” ile açığa çıkarak kişinin kısa süreli şok yaşamasına neden olabilir. Bunun en güzel örneğini, Agatha Christie’nin Uyuyan Ölüm kitabındaki kadın karakterin 3 yaşındayken şahit olduğu bir cinayetin benzerini tiyatroda izlerken çığlık atıp şok geçirmesi olabilir.
Büyük bir kısmına kendi isteğimizle ulaşamayız.
Maddeler boyunca zaman zaman bilinçdışının çeşitli şekillerde nasıl dışarı çıkabileceğini gördük. Ama, hani ulaşılamazdı bu bilinçdışı? Burada önemli olan ifade “kendi isteğimizle” veya “bilinçli” olarak bunu yapamıyor oluşumuz. Çünkü, kontrol bizdeyken (egodayken) bunu yapmamıza izin vermez ve kapıyı kapatır. Lakin her zaman kontrol bizde değildir. Bilinçdışı da böylece ortaya çıkma fırsatı bulur. Örneğin; rüyalarınızda, daldığınız zamanlarda veya trans (hipnoz-yarı uykulu yarı uyanık) haldeyken ortaya çıkabilir.
Dipnot: Hipnoz sırasında olmadığınız biri olmazsınız. Bilincinizde ve bilinçdışınızda ne varsa o olursunuz. Kontrolünüzü yitirmezsiniz. Sadece kontrolünüz azalır.