8 yıl önce aramızdan ayrılan Aaron Swartz’un anısına…
‘Son zamanların en parlak zekalarından birisi, Açık Erişim Hareketinin kahramanı, bilgisayar dehası, aktivist.’
Bunlar, insanların benim için kullandığı sözlerin bazıları. Deha başta olmakla birçoğuna katılmasam da insanların bu kadar nazik olmaları hoşuma gidiyor. İsmim Aaron. Aaron Hillel Swartz. 8 Kasım 1986’da Amerika’da doğdum. Ailemin 3 erkek çocuğundan birisiydim. Noah ve Ben isimli iki erkek kardeşim vardı. Ailemin harika insanlardan ibaret olması, pek mutlu bir insan olmamama rağmen onlar etrafımdayken kendimi çok mutlu ve dünyanın en şanslı insanı olarak görmemi sağlıyordu. Babam bir yazılım şirketinin sahibiydi ve onun sayesinde çok çok erken bir yaşta bilgisayarlar, yazılım ve internetle tanıştım. İlk küçük projelerimi yapmaya başladım. Çok şanslıydım.
Daha çok küçükken BASIC yazılım dili ile ilk oyunumu kodladım. Bunun çok büyük şeylerin ilk adımı olduğunu o sıralarda fark edememiştim. Öğrenmeye ve kendimi geliştirmeye devam ettim.
Öğrenmenin ve onun getirdiği özgürlüklerin tadını almıştım ve geri dönmeye hiç niyetim yoktu. 12 yaşıma geldiğimde theinfo isminde insanların özgür bir şekilde bilgi ekleyebilecekleri bir web sitesi kodladım. Daha Wikipedia yokken, kendi bilgisayarımda bir Wikipedia’ya sahiptim. Bununla beraber yazılım camiasının dikkatini çekmeyi başarmıştım. RSS’i yaratan ekibin bir parçası haline geldim ve bu ekip sayesinde yüzlerce yeni kişi ve fikirle karşılaştım. Hepsi harika insanlardı ama Tim Berners-Lee idolümdü. WWW’nun (World Wide Web) mucidiydi ve bundan milyonlar kazanabilecekken karşılık beklemeden tüm insanların erişimine açmıştı. Tim ve yaptıkları beni derinden etkilemişti.
Okul ve geleneksel eğitim sistemi beni hiçbir zaman tatmin etmedi, edemedi. Orada öğretilen kısıtlı ve taraflı bilgiler yerine merak duyduğum konularla ilgili kendi başıma derin okumalar yapıyordum. Eğitim sistemimizi, toplumumuzu, devletleri, siyasi hareketleri araştırmaya başladım. Toplumumuzdaki birçok şeyin doğal olmadığını, insanların ‘böyle gelmiş böyle gider’ dedikleri için orada olduklarını ve onları değiştirebileceğimizin farkına varmıştım.
İlgi alanlarım çok genişti. Artık sadece bir yazılımcı değildim. Siyaset, internet üzerindeki bilgiye erişim özgürlüğü ve benzeri konulara büyük merak duyuyordum ve Creative Commons Lisans modelinin geliştirilmesinde de önemli sayılabilecek bir rol oynadım. Bunları yaparken hedeflediğim tek bir şey vardı: Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek.
2004’de Stanford maceram başladı. Bir şeyleri değiştirmek için önce onu çok iyi anlaman gerekiyordu. Ben de toplumu, insanları daha iyi anlayabilmek adına sosyoloji okumaya karar verdim. Fakat tahmin edebileceğiniz gibi oradan da çabuk sıkıldım. Orası da tıpkı lise gibiydi. Sıkıcı.
Hayal ettiğim entelektüel ortamı bulamamıştım ve hayal ettiğim işleri yapabilmek için üniversiteden ayrıldım ve yeni bir apartmana taşındım. Bu süreçten kısa bir süre sonra Reddit maceram başladı. Reddit’i kısa sürede çok önemli bir noktaya getirdik ve sonrasında büyük bir meblağ karşılığında sattık. O da ne? Daha 20 yaşımı doldurmadan bir milyoner haline gelmiştim. Ama emin olun hiçbirisi önemli değildi benim için.
Hedefim para değildi. Aynı küçük evimde yaşamaya devam ettim. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi hedefim çok açıktı: Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek.
Bilgi güçtür ve tüm güçler gibi bu gücü de sadece kendisine saklamak isteyen insanlar var. Bunun böyle olmasını istemiyordum. İnsanların internet üzerinde istedikleri tüm bilgilere ücretsiz bir şekilde ulaşmalarını hedefliyordum, hedefliyorduk. Bu yüzden OpenLibrary başta olmakla birçok platform ve topluluk oluşturmaya başladım. Ben kitapların, makalelerin ve çok daha fazlasının tüm dünyanın erişimine açılmasını istiyor iken, “üstümüzdekiler” bunu istemiyordu ve tüm problem de burada başlamıştı. Açık Erişim Hareketini başlattık ve tüm dünyanın bilgiye kolayca erişebilmesi için büyük adımlar attık.
İnternet üzerinde PACER , JSTOR gibi platformlar vardı. Bu platformlar insanların bedavaya ulaşmaları gereken bilgileri veritabanlarında biriktiriyor, sadece büyük kurumlarla paylaşıyor ve diğerlerinden erişim için para talep ediyorlardı.
Akademisyenleri, meslektaşlarının makalelerini okumaları için para ödemeye zorlamak, bilimsel makaleleri dünyadaki elit üniversitelerin okuyabilmesini sağlayıp geri kalan herkesi görmezden gelmek; bunların hepsi korkunç ve kabul edilmez şeylerdi. Buna göz yummak saçmalık olurdu. Biz de boş durmadık ve Açık Erişim Hareketi olarak bilgileri veritabanlarından çıkarıp insanlarla paylaştık. Ama diğerleri, sanki bilgiyi alıp insanlarla paylaşmakla bir gemiyi yağmalayıp onun mürettebatını öldürmek aynı şeymiş gibi bunu yapanları hırsız, korsan diye suçladılar.
2010’da korsan paylaşımları engellemek için ortaya çıktığı iddia edilen SOPA (the stop online piracy act) kanununa karşı çıkmak adına Demand Progress isimli platformu kurduk ve büyük bir hareket başlatmış olduk. Uzun süren bir mücadele sonunda hedefimize ulaştık. Çok zor da olsa SOPA’yı durdurmayı başarmıştık. Kazanmıştık. Ama tabi, tüm bunların bir bedeli vardı. Hakkımda arka arkaya suçlamalar yapıldı ve uzun süreli hapis cezası almam için büyük baskılar yapıldı. Arka arkaya yapılan suçlamalar beni yıprattı. Çaresizdim.
Tek hedefim insanların kolayca bilgiye erişmeleriydi ama beni hırsız, korsan diye suçladılar. Ama bundan sonra gideceğim yeri biliyordum. Sadece ben biliyordum. En yakınlarımdan bile sakladığım, onlarla bile paylaşmadığım planımı uygulayacaktım. Bundan sonra izleyeceğim yol zorlu bir yol olacaktı. Zorlu ama üzerinde uzun bir süredir düşündüğüm bir yol…
Ben Aaron Swartz, internetin öz evladı. Ve bu benim hikayemdi. Bazıları için bir kahraman, diğerleri için bir internet suçlusu, bir korsan… Kendi gözümde ise, dünyayı değiştirmek isteyen bir idealist.
”Aaron öldü. Çivisi çıkmış bu dünyamızın gezginleri, akıl hocamızı, yaşlı bir bilgeyi kaybettik. Doğrunun yolundaki insanlar, artık bir kişi eksiğiz. Aramızdan birini kaybettik. Tüm anneler, babalar, aileler, evlatlarımızdan birisini kaybettik. Hep beraber ağlayalım.”
Tim Berners-Less, 11 Ocak 2013
Kaynaklar ve daha fazlası
- Aaron Swartz Blogu
- The Internet’s Own Boy: The Story of Aaron Swartz
- Wikipedia
- Açık Erişim Manifestosu
- A Chat with Aaron Swartz