Amedeo Modigliani Kimdir?
Yaşamı boyunca sefalet içinde yaşamış, ölümüyle ünlenmiş; deli dolu, yakışıklı ve umursamaz ekspresyonist ressam: Amedeo Modigliani ya da tam ismiyle, Amedeo Clemente Modigliani 12 Temmuz 1884 tarihinde, İtalya’nın Toskana bölgesindeki Livorno kentinde doğmuştur.
Yahudi kökenli bir ailenin dördüncü ve son çocuğu olarak dünyaya gelen Modigliani’nin babası, o doğmadan kısa bir süre önce iflas etmiştir. Modigliani’nin talihsizlikleri de bununla başlamıştır.
Çocukluğu ve İlk Gençlik Yılları
Amedeo Modigliani, 1895 yılında vereme, bundan üç yıl sonra tifoya yakalanmış ve sağlık durumu elverişli olmadığı için liseyi bırakmak zorunda kalmıştır. Buna rağmen hasta yatağında devamlı fırçalardan bahsetmiş, ressam olacağını söylemiştir.
Bu tutkulu ve sanata aşık genç, okul hayatı son bulduktan sonra, annesinin de desteğiyle resim dersleri almaya başlamıştır.
1901 yılında yeniden vereme yakalandığında, ailesi Modigliani’yi tedavi olması için Napoli’ye götürmüştür.
Burada tedavisi sürerken İtalyan realist ressam Giovanni Fattori’nin öğrencisi Livorno’lu Guglielmo Micheli ile tanışan Modigliani’nin resme olan tutkusu daha da artmıştır.
Micheli’nin yönlendirmesi ile 1902’de Floransa’da güzel sanatlar okuluna başlayan Amedeo Modigliani, daha sonra Venedik Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam etmiştir.
Paris’e Gidişi
1906 yılında Paris’in Le Bateau-Lavoir bölgesine yerleşen Modigliani’nin komşusu, Pablo Picasso olmuştur.
Hem sevgi hem kıskançlık barındıran bu komşuluk, Modigliani’nin fovizm ve kübizmden esinlenmesini sağlamıştır.
Heykeltıraş Modigliani
Ressamın Venedik’te başlayan kötü alışkanlıkları, Paris’in bohem hayatı içinde bağımlılıklara dönüşmüştür. Giderek daha bitkin düşmesine sebep olan bağımlılıklarından kurtulmak için ailesinin yanına Livorno’ya gitmiş, sağlığına kavuştuktan sonra yeniden Paris’e dönmüştür.
Geri döndüğünde Romanyalı heykeltıraş Constantin Brancusi ile tanışmış ve resim yapmaya bir süre ara vermiştir. Bu dönemde heykele yönelen Amedeo Modigliani, kendi tarzını yansıtan, boyutları uzamış ve oval formdaki heykelleriyle oldukça başarılı olmuştur.
Özellikle yaptığı zenci taş heykellerle dikkat çeken sanatçı, 1912 yılında ‘Salon D’automne’ sergisinde 7 heykelini sergilemiştir.
Mermer tozlarının ciğerlerinde yeniden sorun yaratması üzerine herkesi etkileyen bu tutkusundan vazgeçen Modigliani, 1914’de yeniden tablolarına dönmüştür.
Birinci Dünya Savaşı başladığında orduya katılmak istemişse de, sağlık sorunları sebebiyle kabul edilmemiştir.
İlk Resim Sergisi
1916 yılında Polonyalı şair Leopold Zborovski ve eşi ile tanışmıştır. Zborovski, ressama hem maddi hem manevi destek vermiş; tablolarından satın almış ve onun için gerekli tüm motivasyonu sağlamıştır.
1917 yılının Ekim ayında, Zborovski’nin desteği ile, 32 tablodan oluşan ilk sergisini Paris’in Berthe Weill galerisinde açmıştır. Ancak çok sayıda çıplak kadın tablosu olduğu ve bu tabloların müstehcen bulunduğu öne sürülerek Paris polisi tarafından sergi kapatılmıştır.
Oysa Paris’in en bohem yerinde nü portreler yapan tek ressam Modigliani değildir. Ancak onun kendi özgü tarzı ile kadınları son derece özgüvenli ve tüm detayları ile resmediyor oluşu birçok kişiyi rahatsız etmiştir.
Sanatı
Amedeo Modigliani’nin sanatını diğerlerinden ayıran en önemli özellikler; portrelerindeki uzun boyunlar, yana eğilmiş başlar, düşük omuzlar, zaman zaman kapalı badem gözlerdir. Hayranlık uyandıran benzersiz bir anlayış ile duygularını tablolarına aktarmıştır.
Özel Hayatı
Sanat anlayışı ve eserleriyle olduğu kadar dış görünüşüyle de pek çok kadın tarafından çekici bulunan Amedeo Modigliani, 1917 yılında para kazanmak için resim dersleri vermeye başlamıştır.
Kadınlara hayran olan ressam, bu dönemde hem ders verdiği hem de model olarak kullandığı Jeanne Hébuterne ile büyük bir aşk yaşamıştır.
Sayısız tablosunu yaptığı Hébuterne, Modigliani için adeta ilham perisi olmuştur.
Satılıp satılmamasını önemsemediği portrelerinin birçoğunda gözleri çizmemiş, ince ve uzun boyunlu kadınlara boş bakışlar vermiştir.
Modigliani için ruhu yansıtmak gözlerden çok daha önemlidir. Bu yüzdendir ki; son ve en büyük aşkı olan Hébuterne’nin de portrelerini çizerken ‘ruhunu gördüğümde gözlerini de çizeceğim’ cümlesini dile getirmiştir.
Zengin ve Katolik bir aileden gelen Hébuterne’nin bir Yahudi ile evlenmesi mümkün değildir. Fakat Hébuterne, ressama duyduğu büyük aşkla ailesine karşı çıkmış ve tüm varlığından vazgeçmiştir.
Hébuterne ve Modigliani ilişkilerin ilk yılında bir bebek sahibi olmuşlardır. Bir bebeğe bakmanın ötesinde, kendilerini bile geçindiremeyen çift, maddi zorlulukları görmezden gelmiş, birbirlerinden vazgeçmemişlerdir.
BONUS
Ölümü
1919 yılında Modigliani’nin hastalığı tekrar nüksetmiştir. Ressam Manuel Ortiz de Zárate onu ziyaret ettiğinde ateşler içinde hasta şekilde görmüştür. Modigliani, 22 Ocak 1920’de, henüz 36 yaşındayken tüberküloz ve menenjit teşhisi konularak vefat etmiştir.
Büyük aşkı Jeanne Hébuterne ise, bu ölüme ancak 2 gün dayanabilmiştir. İkinci çocuğuna hamile olan Hébuterne, Amedeo olmadan yaşayamayacağı için beşinci kattan kendini atarak intihar etmiştir.
Aynı mezarlığa gömülen çiftin 15 aylık olan küçük kızlarını ise, Modigliani’nin kız kardeşi tarafından evlat edinilmiştir.