Bense ruhsal acıdan söz ediyorum! İnsanların yeteneklerinin, çalışmalarının, yaşamlarının boşa gittiğini görmelerinden. Akıllıların aptallara boyun eğmelerinden. Güçlülük ve cesaretin kıskançlık, güç hırsı ve değişme korkusu tarafından boğulduğunu görmelerinden. Değişme özgürlüktür, değişme yaşamdır. Ama artık hiç bir şey değişmiyor! Toplumumuz hasta. Biliyorsun. Sen de onun hastalığını yaşıyorsun. Onun intihara sürükleyen hastalığı.
Eğer bir şeyi bütün olarak görebilirsen, dedi, hep güzelmiş gibi görünür. Gezegenler, yaşamlar… Ama yakından bakıldığında şu dünya yalnızca toz ve kayadan oluşur…
Düşünceler baskı altına alınarak yok edilemez. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir. Düşünmeyi reddederek – değişmeyi reddederek. İşte bizim toplumuzun da yaptığı bu.
Devrim düşünen bir akılda başlar.
Bütün duvarlar iki anlamlı ve iki yüzlüdür. Neyin içerde neyin dışarda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıdır.
Hiçbir toplum varolmanın doğasını değiştiremez. Acı çekmeyi önleyemeyiz. Şu acıyı, bu acıyı dindirebiliriz, ama acıyı dindiremeyiz. Bir toplum ancak toplumsal acıyı dindirebilir.
Eğer birbirimizi yarı yolda bırakırsak, eğer kişisel isteklerimizden kamu yararına vazgeçmezsek, hiçbir şey, bu çorak dünyadaki hiçbir şey bizi kurtaramaz. İnsan dayanışması tek kaynağımız.
Zorlama, düzeni sağlamanın en etkisiz yoludur.
Yalnızca bize anlatılanlardan başka bir şey bilmediğimizi söylüyorum.
Yirmi yaş dolaylarında öyle bir an vardır ki, yaşamının geri kalan kısmı boyunca ya herkes gibi olmayı, ya da farklılıklarını erdeme dönüştürmeyi seçmen gerekir.
BONUS
Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor. Bir sonraki nesil cahil olduklarını bilmeyecek, çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler.