John Fante, nam-ı diğer ‘Bukowski’nin Tanrısı’, kaybeden edebiyatının ve Kirli Gerçekçilik akımının öncülerinden biri.
Roman ve hikayelerin yanı sıra senaryolar da kaleme alan Fante, 1909 ile 1983 yılları arasında, babasının göç ettiği Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşadı.
1929 yılında, duvar işçisi olan baba Fante’nin evi terk etmesi, ailenin geçim sıkıntısına düşmesine sebep oldu. Bu yüzden John Fante, kayıtlı olduğu Colorado Üniversitesi’ni bırakarak California’da bir balık fabrikasında çalışmaya başladı.
‘…kent merkezinde aylak aylak dolaştıktan sonra öğleye doğru kendime acımaya başladım, önünü alamadığım bir hüzün kapladı içimi. Odama döndüğümde kendimi yatağa bırakıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Uzun süre ağladıktan sonra kendimi iyi hissettim tekrar. Samimi ve arınmış.’
Fabrikada çalıştığı dönemde, çalıştığı sürenin dışında kalan zamanının büyük bölümünü okuyarak ve kısa hikayeler yazarak geçiriyordu.
Fante’nin ilk kısa öyküsü, 1932 yılında The American Mercury’de yayımlandı.
Yazdığı hikayelerin çoğu ilk zamanlar pek ilgi görmedi. Buna rağmen bazı kısa hikayeleri Harper’s Bazaar, The Atlantic Montly ve Esquire gibi dergilerde yayımlandı.
‘Değerlerin değişiminden yanayım ben. Kiliseden kurtulmalıyız, kilise aptalların, ahmakların, cibilliyetsizlerin ve şarlatanların sığınağıdır.’
John Fante, ilk romanı olan Los Angeles Yolu’nu ise 1936 yılında tamamladı. Roman, provokatif olduğu gerekçesiyle yayınevleri tarafından geri çevrildi. Kitap, ancak 1985 yılında basılabildi.
Fante’nin kendini özdeşleştirdiği ve romanlarının başkahramanı olan Arturo Bandini, Los Angeles Yolu’nda doğdu.
1938 yılında yayımlanan ilk romanı, yarı otobiyografik bir eser olan Bahara Dek Bekle, Bandini oldu. 1939 yılında ise, Toza Sor basıldı.
‘Bir dua. Neden olmasın, tek bir dua: Duygusal nedenlerden ötürü. Tanrım, artık bir ateist olduğum için beni bağışla, ama Nietzsche’yi okudun mu? Ne kitap! Ulu Tanrım, sana karşı dürüst olacağım. Bir teklifte bulunacağım sana. Benden bütük bir yazar yarat, kiliseye döneyim. Ve lütfen Tanrım, bir ricam daha olacak: Annemi mutlu kıl, ihtiyar o kadar önemli değil, onun şarabı var ve sıhhati yerinde, ama annem her şeye kaygılanır. Amin.’
Francis Ford Coppola ve Orson Welles gibi ünlü yönetmenlerle tanışan Fante, bir süre yazın hayatından uzaklaştı.
1952 yılında yazdığı Hayat Dolu, edebiyat dünyasına geri dönüşünün habercisiydi. Ancak okuyucuları, Hayat Dolu’da Bandini’nin hırçın yanının azaldığını gördüler.
‘Şöyle derdi Svevo: Tanrı her yerde ise Pazar günleri kiliseye gitmek niye? Majestik Bilardo Salonu’nun nesi var? Tanrı orada da değil mi?’
1955 yılında Fante’nin diyabet olduğu öğrenildi. Hastalığı kısa sürede Fante’yi yıpratmaya başladı. Fante, önce gözlerini kaybetti, ardındansa bacakları kesildi.
1982 yılında, ölmeden bir yıl önce yayımlanan son romanı Bunker Tepesi Düşleri’ni, sağlık sorunları sebebiyle eşiyle birlikte tamamlayabildi.
‘Hepimiz kısa bir süre için vardık, sonra başka bir yere gidecektik; hayatta değildik aslında, hayatta olmaya çok yaklaşıyor ama olamıyorduk.’
Yalın ve akıcı bir anlatımla; sıradan, tekdüze ve günlük hayatı yazan Fante, aynılığın içindeki farklılığı, özgünlüğü etkili bir şekilde yansıtır. Kısa ve sade cümleler kullanan yazar, hikayelerinde aşka ve sınıf çatışmasına da yer verir. Ancak bunlar, hepimizin yaşamında olduğu gibi hikayenin parçalarıdır, odak noktası değil.
Fante’nin dürüst, kararsız, korkak, çekingen ve depresif Arturo Bandini’nin düşüncelerine de yaşamına da bilinmezlik hakimdir. Buna rağmen ‘bir gün’leri, hayalleri ve yaşama dair gizli bir umudu vardır.
‘Bir Dostoyevski romanına girmekten farksızdı askerlik şubesinin bürosuna girmek. Bürokrasi hemen kemiklerinize işliyor, devletin çarkı sizi öğütmeye başlıyordu.’
Bukowski, ilham kaynağı olan John Fante’nin ününün yayılmasında en etkili isimdir. Toza Sor’un önsözünü yazan Bukowski, röportajlarında sık sık Fante’ye olan hayranlığını dile getirmiş ve kitaplarında Fante’ye göndermelerde bulunmuştur.
‘Fante benim tanrım’ diyen Charles Bukowski, yazarın son yıllarında hep yanında oldu. Ayrıca, bazıları ölümünün ardından da olsa, tüm kitaplarının yeniden basılmasını sağladı.
‘Ayakkabıları varımdan yoğumdan daha değerli kadınları arzuladım.’
Fante’nin biyografisi 2000 yılında Full of Life: The Biography of John Fante ismiyle yayımlandı. 2003 yılında ise, bazı öykülerinin ve mektuplarının yer aldığı The Fante Reader basıldı.
Fante’nin Bahara Kadar Bekle, Bandini romanı 1989 ve Toza Sor romanı 2006 yılında sinemaya uyarlandı.
Türkiye’de yayımlanan kitaplarının tamamı Bukowski’nin kitaplarının da çevirisini yapan Avi Pardo tarafından çevrildi ve Parantez Yayınları’ndan çıktı.
‘Katil ya da barmen ya da yazar, ne olduğunun önemi yoktu; kaderi hepimizin ortak kaderi, onun sonu benim sonumdu; ve bu gece, pencereleri kararmış bu kentte onun ve benim gibi milyonlarca insan vardı; ölmekte olan çimen yaprakları kadar ayırt edilemez milyonlarca insan. Yaşamak yeterince zor, ölmekse büyük işti.’
Romanları
- Los Angeles Yolu (1936, 1985’de yayımlandı.)
- Bahara Kadar Bekle, Bandini (1938)
- Toza Sor (1939)
- Hayat Dolu (1952)
- Bravo, Burro! (1970, Rudolph Borchert ile)
- Üzümün Kardeşliği (1977)
- Bunker Tepesi Düşleri (1982)
- 1933 Berbat Bir Yıldı (Ölümünden sonra yayımlandı, 1985; tamamlanmamış)
Kısa Roman
- Roma’nın Batısı (Ölümünden sonra, 1986)
Kısa Hikayeler
- Dago Red (1940)
- Gençliğin Şarabı (Seçilmiş Hikayeler, 1985)
- Büyük Açlık (1932-1959, basım yılı 2000)
- The John Fante Reader (2003, Düzenleyen Stephen Cooper)
Mektuplar
- Fante/ Mencken: John Fante & H.L. Mencken: A Personal Correspondance, 1932-1950 (1989)
- Prologue to Ask to Dust (1990)
- John Fante: Selected Letters, 1932-1981 (1991)