
Doğumu ve Mekke’nin Seçkin Kabilesine Mensup Oluşu
Halid bin Velid, M.S. 592 civarında, Mekke’nin güçlü ve saygın Beni Makhzum kabilesinde dünyaya geldi. Genç yaşlarda cesareti, liderlik vasıfları ve askerî yetenekleriyle çevresinin dikkatini çekti. Henüz gençken kabilesinin savaşlarında aktif rol aldı, cesur ve stratejik bir savaşçı olarak ün kazandı.

İslam’a Girmeden Önceki Rolü ve Uhud Savaşı’ndaki Etkisi
Henüz Müslüman olmadan önce, 625 yılında gerçekleşen Uhud Savaşı’nda Mekke ordusunun önemli komutanlarından biri olarak görev aldı. Onun stratejik manevraları ve liderliği, Müslümanlar için zor anlar yaşattı. Bu savaşta, İslam’ın yayılmasını engellemek ve Mekke’nin üstünlüğünü korumak için savaşmış, düşman tarafında büyük bir tehdit unsuru olmuştu.

İslam’a Geçişi ve Kılıcını Hz. Muhammed’e Teslim Etmesi
Halid bin Velid, uzun içsel yolculuklar sonrasında Mekke’nin fethinden önce İslam’ı kabul etti. Bu dönüm noktası, onun hayatında yeni bir sayfa açtı. Kılıcını Hz. Muhammed’e teslim ederek, geçmişteki akıttığı Müslüman kanından pişman olduğunu savaşçı kimliğini geride bırakıp yeni inancına bağlı kalacağını bildirdi. Bu teslimiyet, onun içsel dönüşümünün ve İslam yolunda yürümeye kararlı olduğunun en somut göstergesiydi.
Ününü ve şanını kılıçla kurmuş birisi ünü şanı ve adeta kimliğini kenara bırakıp yeni bir hayata sıfırdan başlıyordu.

Peygamber’in Kılıcı Geri Verme ve “İslam İçin Kullan” Talimatı
Hz. Muhammed, Halid’in askeri dehasını biliyordu ve gerçekten liyakata değer veren bir şahsiyetti. kılıcını ona geri verdi ve şöyle buyurdu: “Bu kılıcı Müslüman değilken İslama karşı kullanıyordun, şimdi ise İslam yolunda kullan.”
Bu güven ve sorumluluk, Halid’in kaderini tamamen değiştirdi. Artık o, sadece bir savaşçı değil, İslam’ın sınırlarını genişletmekle görevli bir komutandı. Ve o savaşçı deha bir idealle çoktan buluşmuştu.

İslam’ın Kılıcı Olarak Büyük Zaferler
Halid bin Velid, İslam ordusunun en önemli liderlerinden biri oldu. 636’daki Yermük Savaşı’nda Bizans ordusunu yenilgiye uğratarak Suriye’nin kapılarını İslam’a açtı. 642’de Nihavend Savaşı’yla da Sasani İmparatorluğu’na büyük darbe vurdu. Bu zaferlerle İslam’ın sınırları genişledi, düşmanlar geri püskürtüldü.

Hareket Kabiliyeti ve Asimetrik Savaş Taktikleri
Halid’in başarısının ardında onun eşsiz taktik dehası yatar. Ordusunu hızlı, çevik ve disiplinli tutar; düşmanın zayıf noktalarını saptayarak ani ve etkili saldırılar düzenlerdi. Bu asimetrik savaş taktikleri, onu “yenilmez komutan” yaparken, düşmanlarına korku saldı.

Savaş Meydanlarındaki Psikolojik Üstünlük ve Disiplin
Sadece kılıcıyla değil, ordusunun moralini ve disiplinini yüksek tutmasıyla da ön plana çıktı. Askerlerine ilham verdi, düşmanlarda korku ve panik yarattı. Bu psikolojik üstünlük, savaşları kazanmasında en az kılıcı kadar etkili oldu.

Peygamber’in Vefatından Sonra Karşılaştığı Zorluklar
Hz. Muhammed’in vefatından sonra, zaferler Halid’den bilinmesin Allahın önüne geçmesin diye Hz. Ömer onu ordu komutanlığı görevinden aldı. Ancak Halid bu emri alınca direkt kabul edip bir asker gibi ordunun içine karıştı. Peygamberin sözü bağlayıcıydı onun için. İslam’ın yayılması için mücadeleye devam etti.

İslam’ın Yayılmasında Efsaneleşen Komutan
Halid bin Velid, sadece kendi zamanında değil, sonraki nesillerde de bir efsane oldu. Onun cesareti, disiplin anlayışı ve stratejik zekâsı İslam askeri tarihine altın harflerle kazındı. O, Hz. Muhammed’in duası ve aşıladığı ideal sayesinde bir kabile savaşçısından, İslam’ın kılıcı olmuş büyük bir generale dönüştü.

Pers Kralına Yazdığı Mektup ve Kalemini Kesmeye Giden Kararlılığı
Halid bin Velid, Sasani Kralı II. Yezdigerd’e yazdığı mektupta şu sözlerle kendini ve misyonunu net biçimde ortaya koyar:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, Halid bin Velid’den, İran idarecilerine;
Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.
Hamd, sizin birliğinizi dağıtan, mülkünüzü elinizden alan ve planlarınızı bozan Allah’a mahsustur.
Şunu kesinlikle biliniz ki, kim bizim gibi namaz kılar, kıblemize döner ve kestiğimizden yerse o, gerçek Müslümandır. Hak ve vecibeleri de bizim gibidir.
Mektubumu alınca bana rehineler gönderin! Onlar benim himayemdedir, korkmayın!
Eğer dediğimi yapmazsanız, kendisinden başka hakkıyla ibadet olunan hiçbir ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki, sizin hayatı sevdiğiniz gibi ölümü seven bir kavmi sizin üzerinize gönderiyorum!”
Bu mektup Mekkeli kabile savaşları yapan yetenekli bir gencin islamla dönüşerek bir dünya imparatoruna yazdığı uyarıydı. Bu geri dönüşü olmayan ve kararlılığını simgeleyen eylem, onu sıradan bir kabile savaşçısından İslam’ın büyük bir komutanına dönüştüren Hz. Muhammed’in yüklediği misyonun sembolüydü.
Halid bin Velid, sadece savaş meydanlarında değil, tarihin sayfalarında da adını “Savaşın Kaybetmeyeni” olarak sonsuza dek yazdırmıştır.
Sonsöz
Halid ölüm döşeğindeyken Rabbine; vücudumda avuç içi kadar kılıç yarası olmayan bölge yok canımı yaşlı develer gibi yatarak alıyorsun neden şehit olmadım diye serzenişte bulunmuş ve yakınlarına mezarımı kılıçlarla kazın ruhum bu sesi işitince hoş olacaktır vasiyetini etmişti.
Aziz ruhuna hürmetle…
Kapak Fotoğrafı: Photo by Ricardo Cruz on Unsplash