14 Temmuz 1862 ile 6 Şubat 1918 arasında yaşayan Gustav Klimt, Sembolizm ve Art Nouveau akımının usta ressamları arasında yer almaktadır. Tuvallerinde ve duvar resimlerinde detaylı dekoratif süslemelerle, zarif bir şekilde cinselliği işlemiştir.
Art Nouveau
Art Nouveau (Sezesyonizm) sanat akımı, 19. yüzyılda endüstri devriminin monotonluğuna tepki olarak Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Bu akım resimden mimariye, takı tasarımından iç tasarıma ve seramiğe kadar pek çok alanda etkili olmuştur. En dikkat çekici özellikleri kavisli şekiller, asimetri, kadın figürleri, çiçekler, incelikli ve ayrıntılı işlemelerdir.
Kim benimle ilgili bir şey bilmek istiyorsa resimlerime dikkatle bakmalı ve onlarda benim kim olduğumu ve ne yapmaya çalıştığımı görmeye çalışmalıdır.
Gustav Klimt
Gustav Klimt, 1876’da Viyana Sanat Okulu’na gitmiştir. Mezun olduktan sonra Viyana Sanat Tarihi Müzesi’nin yeni binasına duvar resimleri yapmıştır. Bu esnada ‘Alegoriler ve Amblemler’ sergisine üretim yapmıştır. Sergi için eserlerinde kadın figürünü ve altın rengini çokça kullanmaya başlamıştır.
Klimt, genç sanatçıları bir araya toplayarak yeni bir hareket başlatmıştır. Viyana’da Sanat Okulu’ndan ayrılan sanatçılarla başlayan bu akım, Secession (Ayrılıkçılık) adını almıştır.
Gustav Klimt, bu hareketle birlikte yaptığı eserlerinde erotizmi cesur bir şekilde kullanmıştır. Bir süre sonra bu grupla beraber sergi açmıştır. Sergi için Beethoven’e ithafen 9. Senfoni’ye friz hazırlamıştır. Hazırlanan eserde kullanılan kadın figürleri çıplaktır ve bu kadınların doğurganlık özelliği dikkat çekmektedir.
Bu dönemde Art Nouveau akımından etkilenmiş ve eserleri çok ses getirmiştir. Klimt’in eserlerinde altı kullanması ve kadın vücudunu resmetme şekli çok eleştirilmiştir.
Anlaşmazlıktan dolayı eserlerini geri alan Klimt, kamusal alanlarda iş yapmayı reddetmiştir. 1905’de, yaşananlardan dolayı Secession grubundan ayrılmıştır.
Altın Varak Tekniği
Klimt’in eserlerinin en dikkat çekici özelliği, altın kullanmasıdır. Hatta ‘The Kiss’ tablosunda sekiz farklı yöntem ile altın varak tekniğini uygulamıştır.
Avustralyalı ressamın, eserlerinde saf altın kullanmasına etkili olan etmenlerden birinin, babasının altın oymacılığı yapması olduğu düşünülmektedir. Bunun yanı sıra İtalya gezisinde St. Vitale Kilisesi’ndeki altın mozaiklerden etkilenmiştir ve bunu da eserlerine yansıtmıştır.
The Kiss
Günümüzde de en önemli modern eserlerden biri olan The Kiss’i, 1907-1908 yılları arasında yapmıştır. Tablo, Viyana’da Beldevere Sarayı’ndaki müzede sergilenmektedir.
Eser sarı altının baskın olduğu bir kadın ve adamın birbirine sarılarak bir bütün olmasını kompoze eder. The Kiss, birbirine sarılan çiftin sade bir resmi değildir. Tabloda yoğun duygulara yer vermiştir. Kadının kendinden geçtiği ve erkeğin arzusu açıkça gözlemlenebilir.
Klimt’in sembolizmini burada net görebiliyoruz. Erkeğin vücut hatlarında detaylara yer vermezken kadının vücut hatlarını bezemelerle detaylı bir şekilde işlemiştir. Kadının hatları doğurganlığı; doğurganlık ise, sonsuzluğu simgelemektedir. Hatta erkek ve kadının bezemelerindeki şekil farklılığı da cinsiyetlerin sembolü olmuştur.
ABD’li yönetmen Martin Scorsese, yönettiği Shutter Island (Zindan Adası) filminde tablodan etkilenerek The Kiss sahnesine yer vermiştir. Filmde ana karakterin (Leonardo DiCaprio) ölen karısına (Michelle Williams) sarıldığını hayal ettiği anda, yönetmen The Kiss tablosunu hatırlatmıştır.
Adele’in Portresi
Klimt’in bir diğer dikkat çekici eserleri olan Adele’in Portresi’nin (1907), hareketli bir hikayesi vardır. Bu portre Viyana sosyetesi Ferdinand Bloch-Bauer’in eşi Adele Bloch-Bauer’e aittir. Sanata düşkün olan Adele, o zamanın sanatçılarını desteklemiş ve Klimt ile samimi bir ilişki kurmuştur. Portrede modelin varlığına vurgu yapan bol miktarda altına yer verilmiştir. Bu tablo Avusturya’nın Mona Lisa’sı olarak bilinmektedir ve II. Dünya Savaşı’nda aileden zorla alınmıştır. Yıllar sonra Adele’nin yeğeni mirasa sahip çıkmak adına Avusturya’yla yasal bir mücadeleye girmiş ve eseri geri almayı başarmıştır.
Olayın detaylarını merak edenler, bu mücadeleyi konu alan 2015 yapımı ‘Woman in Gold’ filmini izleyebilir.
Ölüm ve Yaşam (1908-1915)
Klimt’in son eserlerinden biri olan Ölüm ve Yaşam, Roma Uluslararası Sanat Sergisi’nde Birincilik Ödülü almıştır. Sanatçı tabloda, bir tarafta ölümü ve bir tarafta yaşamı anlatmıştır. Resimde yine sembollerin hakim oluğunu görülmektedir, şüphesiz en dikkat çekeni ölüm bölümündeki haç simgeleridir.
Klimt 1908 ile 1913 yılları arasında birçok yerde sergiler ve 1910 yılında, 9. Venedik Bienali’ni düzenlemiştir.
1918 yılında evinde geçirdiği kaza sonucunda oluşan komplikasyonlar sebebiyle vefat etmiştir.
2003 yılında Avusturya hükümeti, 100 Avroluk özel bir madeni para bastırmıştır. Klimt’in anısına, paranın bir yüzünde Klimt’e, diğer yüzünde The Kiss resmine yer verilmiştir.
