Avrupa’da modern tiyatronun kurucusu kabul edilen Henrik Ibsen, eleştirel gerçekçi edebiyatın tiyatrodaki öncüsüdür.
1828 ile 1906 yılları arasında yaşayan Ibsen, oyun yazarı olmasının yanı sıra Norveç edebiyatının saygın şairlerinden biridir.
‘Anne babalarımızın ruhları bizim içimizde yaşamakla kalmıyor, bunun yanı sıra öldü sayılan her türlü inanç ve düşünce de yeniden ortaya çıkıyor. Bunlar içimizde uykuya yatmış gibi; varlıklarından haberdar bile değiliz; ama yine de onlardan kurtulamıyoruz.’
İzleyicilerin romantik oyunlara alışkın olduğu dönemde, gerçekçi oyunlarıyla tepki alan Henrik Ibsen, eserlerinde, yüce ve bayağı duyguların çatışmasını, yenilik ve değişim isteğini vurgulamıştır.
‘Çoğunluk her zaman haksızdır; azınlık ise nadiren haklı.’
Oyunlarında yalın ve güçlü bir dil kullanmış, şiirsel ve sembolik bir anlatım biçimini benimsemiştir.
Modern dünyaya ve insanlara getirdiği eleştiriler döneminin gerçekliğini yansıtmasının yanı sıra günümüz dünyasında da karşılık bulmaktadır.
‘Görüyorsun, konu şu ki; dünyadaki en güçlü insan en yalnız duran o kişidir.’
İlk oyunu, 1850 yılında yazdığı Catiliana’dır.
İlk büyük oyunu ise 1866 yılında İtalya’da yazdığı Brand’dir.
‘Yaşamak kalpteki şeytanlarla olduğu gibi beyindekilerle de savaşmaktır. Yazmak bir kişinin kendi yargılama gününe başkanlık etmesidir.’
1851 yılında, Den Nationale Scene’ye Sahne Ozanı olarak atanmasının ardından oyun yazarlığına ağırlık veren Henrik Ibsen, içlerinde kendi oyunları da olan 180’in üzerinde oyunun sahnelenmesinde görev almıştır.
Bir süre Norveç Tiyatrosu’nda sanat yönetmeni olarak çalışmış, tiyatronun iflas etmesinin ardından Kristiana Tiyatrosu’nda sanat danışmanlığı yapmıştır.
‘Bir toplumun en büyük düşmanı hoşgörülü taklidi yapan çoğunluktur.’
Dönemin en ünlü yazarlarından biri olan Björnstjerne Björnson’ın sağladığı ekonomik destekle 1864 yılında İtalya’ya giden Ibsen, aralıklarla ülkesi Norveç’e dönse de yaşamının büyük bölümünü yurtdışında geçirmiştir.
‘Haa, aklımdayken şunu da söyleyeyim, genç Bay Werle: ideal, yabancı bir kelimedir. Onu kullanmayınız. Onun yerli karşılığı ‘yalan’dır.’
Oyunlarının konularında Norveç tarihinden ve sözlü geleneğinden esinlenmiştir.
Eserlerinde bireylerin ruhsal çalkantılarına, boşa çıkan yaşam uğraşına ve hayal kırıklıklarına yer vermesinin yanı sıra toplumun birey üzerindeki etkisini, toplumun çelişkilerini ve bu çelişkilerin üstesinden gelemeyişini aktarmıştır. Bunların yanı sıra burjuva dünyasını eleştirmiş ve toplumsal ikiyüzlülüğü açıkça dile getirmiştir.
‘Biz ölüler uyanınca… Görürüz ki hiç yaşamamışızdır.’
Toplumsal eleştirileri sebebiyle olumsuz tepkiler alan Ibsen, neredeyse tüm oyunlarında bireyselliğin önemini ve her bireyin yaşamının bir noktasında topluma başkaldırması gerektiğini vurgulamıştır.
‘Hiçbir şey uğruna hiçbir şey kazanamazsın bu hayatta.’
Ibsen’in oyunlarının yanı sıra 300 civarında şiiri bulunmaktadır.
‘Yeni bir evrenin yaratışına katkısı olanların başında geldiğim söyleniyor. Bense, tam tersine, yaşadığımız çağın birçok nedenden ötürü ancak birtakım yeni şeyler doğurabilecek, sona ermiş bir çağ olarak nitelenebileceğine inanıyorum.’
Henrik Ibsen Eserleri
- Catiliana, 1950
- The Burial Mound, 1850
- Defin Höyüğü / Savaşçı Barrow, 1850
- Norma, 1851
- St. John Gecesi, 1852
- Oestraat Lady Inger, 1854
- Solhaug Bayramı, 1855
- Olaf Liliekrans, 1856
- Helgeland de Vikingler, 1858
- Aşk Komedisi, 1862
- 1863 Pretenders, 1863
- Tatlı İsteyenler, 1864
- Brand, 1866
- Peer Gynt, 1867
- Gençlik Cemiyeti, 1869
- Digte, 1871 (Şiir)
- İmparator ve Galile, 1873
- Toplumun Destekleri, 1877
- Bir Bebek Evi, 1879
- Hayaletler, 1881
- Halk Düşmanı, 1882
- Yaban Ördeği, 1884
- Rosmersholm, 1886
- Denizden Gelen Kadın, 1888
- Hedda Gabler, 1890
- Yapı Ustası Solness, 1892
- Lille Eyolf / Küçük Eyolf, 1894
- John Gabriel Borkman, 1896
- Biz Ölüler Uyanınca, 1899
‘Binlerce sözcük yapamaz bir tek gerçeğin bırakacağı şeyi.’