Böyle iş mi olur…? demeyin
İlk işinizin aşırı gösterişli, arkadaşlarınıza şirket adını verdiğinizde ‘-vay be, oraya nasıl girdin’ yeri olması iyi bir şey değildir. Çıtayı idealinizdeki şirket olarak koyduğunuzda, (umarım öyle olmaz ki olursa) ilerleyen yıllarda hayal kırıklığınız büyük olur.
Küçük bir işte başlayın. Küçük bir gelir yaratmaya çalışın ve standartlarınızı -mümkün olduğunca- küçük tutun. Çünkü, büyüyecekler… tıpkı sizin gibi.
Unutmayın; Alarko Holding kurucularından rahmetli Üzeyir Garih’in ilk işi, havuz temizlemekti.
Mülakatlardan korkmayın…
Ne zaman son üniversite sınıflar için bir seminer daveti alsam, öncelikli konuları, Mülakat Teknikleri.
Mülakat tekniğini bilmeniz hiç bir işe yaramayacak. Açık olalım. Bu konuda istek gelmesinin başlıca sebepleri; Özgüven ve hiç tanımadığınız insanlarla İletişim kurma konusundaki bilgi yetersizliği geliyor.
Test edin; bir simitçiden, yalvarmadan, borç istemeden, kendinizi acındırmadan, sadece onu çok arzuladığınız için -biliyorum komik ama meydan okuma bu- simiti size ücretsiz vermeye ikna edebilir misiniz?
Cevap evet ise: Bu maddeyi geç. Hayır ise… devam
İletişim İletişim İletişim
Hiç tanımadığınız insanlarla iletişime geçtiğinizde ve bunu -ilk etki yani ilk intibayı- sonradan kendinizce analiz ettiğinizde, sizin için; ‘Çok sempatik ve çok akıllı’ diye düşündürmeyi ne derece başarabiliyorsunuz?
Yani hiç tanımadığınız insanlarla ilk temasınızda ne derece güleryüzlü ve ne derece zeki bir konuşma yapabilir, onların üzerinde daha ilk dakikadan itibaren olumlu intiba bırakabilirsiniz.
Bunun üzerinde düşünürken dürüst olun!
İsminiz nedir?
Tanımadığınız kişilerle temasa geçerken, bir an -bir saniye veya daha az- pat diye durup, ‘- Affedersiniz, isminiz nedir?- diye başlayıp, ne soracaksınız veya ne konuşacaksanız; önce ismini öğren kuralına sadık kalıp iletişime geçebiliyor musunuz?
Cevap Hayır ise; Madde3’ü bir daha ve dikkatlice okuyun. Orada başarısız olmanızın sebeplerinden biri, tam olarak burada saklı.
Oku
Ne sıklıkla okuyorsunuz. Amaaan sınav mınav yeni bitti, tuğla gibi kitaplar okudum, hocam biraz ara verdim ama senede 10 kitap okuyabilirim.
Geçmiş olsun.
Okuma ile ilgili kendi özel ilgi alanınızı tanımlayabiliyor musunuz? Mesela; ben sıkı bir bilim kurgu okuyucusuyumdur. Eğer sen de öyleysen, benimle Stanislaw Lem hakkında konuşabilir misin?
Pisa’nın yaptığı son araştırmalarda, okuyan çocukların, (orta öğrenim) kendilerine verilen komutları algılama hızının 13 saniye olduğu vurgulanmış. Okumayanların mı…? 45 Saniye.
Okumak, ilgi alanına göre okumak ve o alanda derinleşmek demek; 3-0 demek.
Yetişkin Dili
Şu küçük işletmede kariyer hayatının başlaması konusunda, görünmeyen en büyük fayda; ne çok çeşitli insan olduğu gerçeği ile hemen tanışman ve yetişkin dünyasının dilini öğrenmen açısından kritik önem taşır. Geçim derdi, hayat pahalılığı, ücret, zor patronlar…ve yetişkin hayatının içinde daha binlerce kavram. Bunların her bir birey veya kazanç grubu için ayrı anlamları vardır.
Gözlemleyerek deneyimlediğinde, hayatın ne derece ilginç olduğunu ilk elden ve çok çabuk kavrayabilirsin. Mesela günümüz koşullarıyla aylık 90.000TL net ücret alıp geçim derdi çeken ne kadar çok insan olduğunu buradan öğrenmen…başka bir şey (ki varlar hem de tahmininden de çok sayıda), onlarla tanışıp, konuşman…başka.
Kolay peyniri alma, bulsan görme, görsen bakma
Çünkü o ancak bir tuzakta olur. Ama sana hayat zor falan gibi klişe bir şeyden bahsetmiyorum. Ben diyorum ki; Hayat çok büyük bir tahsildar…önce bedel, sonra mükafat. Bu kural hiç şaşmaz.
Tabii ki şaştığı yer çok olur; ama Allah şaşırtmasın diyelim ve ne anlatmaya çalıştığımı anladığını varsayalım. Başlığı bir daha oku.
Torpil… bir yere kadar işler
Torpille bir yere gelen ve senden çok daha yetkinliği düşük olduğu halde senden çok daha hızlı yol alacak insanlarla karşılaşacaksın ve belki de yarışmaya çalışacaksın. Bunu kabul edelim. Hatta bu belki o ilk ‘Böyle kariyer mi olur?’ İşinde bile başına gelebilir. Unutma! Bu iş bir maraton. Ve sen kariyerini 100mt için yapmıyorsun.
Yaşayabileceğin hayal kırıklıkları seni çok daha güçlü de yapabilir, çok daha kırılganlaştırabilir… hatta öyle ki; bu yazıyı okuyup bana kötü sözler edebilirsin. Tekrar hatırlatmakta fayda var; Başına gelenleri seçemez ve bir çoğunu kontrol edemezsin…Ama onlara nasıl tepki vereceğin tamamen senin seçimin.
Yani bir felaketten fırsat yaratmak da, bir fırsattan felaket yaratmakta; SANA BAĞLI!
Acı yoksa, oyun yok
Elin oğlu bu durumu, no pain no gain diye tanımlıyor.
Bu, kariyerin acı olacak, acılarla dolu olacak diye algılanmasın sakın. Fakat hiçbir zaman umduğun kadar sakin, umduğun kadar huzurlu, umduğun kadar kolay, umduğun kadar pürüzsüz ve ne umduysan…o derece basit olmayacak.
Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı’nda Mark Manson; önemli olan senin kendin için seçtiğin bir sıkıntıyı yaşaman diye seslenir. Senin başkaları için ve başkalarınca belirlenmiş bir sıkıntıyı çekmemen için bu şart. Acı olacak ve genellikle çok çalışmaktan kaynaklanabilecek.
İşte, buna hazır olmalısın.
Şans tanımın nedir?
Şans bir fırsata hazırlıklı yakalanmaktır.
Diğer tanımların hepsini unut. Piyango bileti almayı unut. Büyük ikramiye sensin! (Bkz: Madde 8 son satırı) Eğer hazırlıklı değilsen, fırsat zaten fırsat değildir… hatta karşına bile çıkmaz… hatta çıksa bile anlamazsın/anlayamazsın.
0-0’ı sağlayacak son golü yeniden düşün…ve bunu tekrar tekrar düşünmek için kendine fırsat ver!
Eğer hazırlıklı değilsen…
Çünkü sen neye hazırsan, sana o ulaşacak. Ne dedik; Hayat, büyük bir tahsildardır! Ve tahsil ettiği her bir şeyin karşılığını son zerresine kadar sana sunacak.