Kısaca ‘Anahtar’ Sembolü
Anahtar, açma ve kapatma işlevi gören ve böylelikle saklı olanın açığa çıkarılması ya da sır olanın kapalı tutulması temeline dayalı ezoterik açılımlara sahip güçlü sembollerden biridir. Pek çok kadim kültürde, özellikle Antik Mısır’da; Hinduizm, Budizm, Hıristiyanlık ve tasavvufta büyük önem taşır.
Aydınlanma yolundaki sırları, kilitli kapıları temsil eden ezoterik anahtar sembolü, zaman zaman gizli bilgeliğin, gizli bir topluma girişin de sembolü olarak karşımıza çıkıyor.
Sembolik olarak, zıtlıkları içinde barındıran kavramları, örneğin; özgürlük, kurtuluş, otorite, iktidar, yaşam ve ölüm arasındaki farkı ifade ederken aynı zamanda bilgi, sır, ledün ilmi, başlangıç, merak, yeni yol ve cevaplar, anahtarla beraber, çözülmesi gereken bir gizemi, bilmeceyi ve zor bir görevi de simgeler.
Farklı manevi sembolik anlamlar da taşıyan anahtar; kapı, ağ, portal, bilinmeyen, güç, bilgi, gizem, yeni yol, inisiyasyon, sahip olma ve başarıyı da simgeler. Genellikle çeşitli edebi deyimler, özel tanrılar veya manevi figürlerle, rune’lerle, alfabelerle, kriptolarla ilişkilendirilir ve sıklıkla takıların ya da diğer büyülü araçların, açma-kapama, alan oluşturma, davet-defetme gibi ritüellerin bir parçası olarak kullanılır.
Ezoterik Geleneklerde ‘Anahtar’
Ezoterik geleneklerde anahtar, evrensel yasaları uygulamak isteyen ruhsal yolcunun, gitmekte olduğu yolda açacağı içsel kapıların ve inisiyatik özel bilgilerin açılımının bir simgesidir.
Yasalar; evrenin Yaratıcıya ait sarsılmaz direkleri olan, bilgiyi simgeleyen yerinden oynatılamayan, sallanamayan, sarsılmayan, kımıldatılamayan temel prensipler ve ilkelerdir. İnisiye belli bir aşamaya geldiğinde ona sunulan anahtarla Evrensel Yasaları ve Yaratıcının bilgisini uygulama ve diğerlerine örnek olma çalışmaları yapmaya başlar.
Anahtar sembolü vazife ve vazifeliler için oldukça önemli ve özel bir semboldür. Vazifenin sorumluluğunu üstlenmek, vazifenin sorumluluğunu almak, vazifenin sorumluluğunu taşımak demektir.
Üç Anahtar
Anahtar sembolü bazı masallarda, üç gizli odayı ya da üç sırrı açan üç anahtar olarak geçer. Bunun önemli bir anlamı vardır. Bu anlamı Ezoterik inisiyasyon aşamalarında görebiliriz. Anahtarlardan her biri varlığa yeni bir alemin kapılarını açmaktadır.
Birinci anahtar arınmanın sembolüdür, ikinci anahtar psişik alemin kapılarını üçüncü anahtar ise üst planlardan gelen spritüal tesirin, ruhsal ifşaatın kapılarını açar. Üç anahtardan her birini elde ediş, inisiyasyonun üç temel aşamasından her birini tamamlayışa denk gelir.
Birinci aşama “cehenneme iniş” olarak da adlandırılır ve vicdani hesaplaşmalarını yaparak saflaşmayı, nefsaniyetini yenmiş olmayı simgeler. İkinci anahtar ikinci aşama sonunda bazı psişik gelişimlerin olması ve üçüncü aşama sonunda edinilen üçüncü anahtar ise ruhsal tesiri, bilgiyi kendi başına çekip alabilecek hale gelebilmiş olmayı simgeler.
Efsanelerde ve halk biliminde de üç anahtar genelde değerli nesnelerle dolu gizemli odaların sayılarını ifade eder. İlk anahtar gümüştendir ve psişik algılamayla açığa çıkarılabilecekleri kapsar; ikinci anahtarsa altındır ve bilgeliğe aittir, üçüncü ve son anahtar ise elmastan olup yasaları uygulama gücünü yani eyleme geçmeyi simgeler. Anahtarın bulunuşu, ancak büyük zorluklardan sonra bulunabilen hazinenin gerçek keşfinden önceki hali simgeler.
Janus & Hekate
Anahtarın gizemin, sırrın sembolü olduğu gerçekleştirilecek bir görevi ve o görevi gerçekleştirmek için kullanılacak olan yasaları işaret ettiği de söylenebilir.
Erkek güvercin ile anahtar sembollerinin birleşmeleri cennetin kapılarını açan ruha işaret eder.
İki anahtardan oluşan ve bazen bir kalbin üzerine yerleştirilen bir simge, Roma Tanrısı Janus’la ilişkilendirilir. Janus, iki yüzü bulunan Roma kapılarının tanrısı ve bekçisidir, aynı anda iki yöne bakabilir, geçmişi geleceği görür, bilgeliktir, başlangıç ve sondur, yeni fırsatlardır. Bu nedenle ocak ayı, ismini Janus’tan alır.
Mitolojide yer altı tanrıçası olarak kabul edilen Hekate’nin, yer altı dünyasının anahtarını elinde tuttuğu varsayılır. Anahtar taşıma geleneği, tapınak anahtarını genç kızların taşıyarak, belirlenen yere götürüp, geri getirmesiyle başlar, böylece Hekate’nin yeraltı dünyasının anahtarını elinde tuttuğu betimlenir. Karanlıkların Kızı, büyülere hükmeden, Hekate, Hades’in anahtarını tutar. Aynı zamanda manevi aleme geçişin gücüne de sahiptir.
Nem Ankh & Yaşam Haçı
Ebedi Hayat anlamı taşıyan Nem Ankh veya Mısırlılara ait olan “yaşam haçı” ya da “kulplu haç” ile anahtar arasında açık bir ilişki vardır. Bahsedilen haç büyük T harfinin üzerine oturtulmuş küçük bir daireden oluşmaktadır.
Güney Haçı Takımyıldızının çizim şekli olan T, ünlü araştırmacı James Churchward’a göre meydana gelme, zuhur etme, doğma anlamlarını da simgeler. Mısır tanrıları özellikle de ölülerle ilgili törenlerde, yaşam haçını anahtar gibi tutarken gösterilirler. Bu durumda yaşam haçından çıkan anahtarlar ebedi hayatın anahtarının arşetipi olarak kabul edilir ve ölümün kapılarını ölümsüzlüğe açarlar.
Kelime anlamı “yaşam” olan ankh sembolünün açılımları incelendiğinde ölümsüzlüğün yanı sıra inisiyatik ölüm ve ikinci doğuş, sırlara inisiye olma, sırrı gizli tutma gibi anlamlarının da olduğu görülür.
Yunan Mitolojisinden Hristiyanlığa…
Hristiyanlıkta “Cennetin Krallığının Anahtarları”, gümüş ve altın iki çapraz anahtar amblemi olarak yüce otoriteyi simgeler. Cennetin kapılarını tutan Aziz Petrus‘un, sonsuz yaşama layık olanlar için kullandığı anahtarlardır.
Hinduizm’de Fil tanrı Ganesh, engellerin hareket ettiricisidir, bu nedenle anahtarlarla ilişkilidir, sembolik olarak bilginin kilidini temsil eder.
Kelt’lerde Hestia; malı, mülkü, hane halkının anahtarlarını korur ve bekler.
Eski Yunanile Roma’da Hermes ve Merkür, elçileri, sınır geçişlerini, evleri, yolları korur.
Roma’nın eşik tanrıçası Cardea; kapı menteşeleri ve kollarını bekler. Terminus ise, koruyucu ve sınır işaretleyicilerinin tanrısıdır.
Anahtar Bekçileri
Farklı kültürlerde anahtar bekçisi olan birçok tanrı ve tanrıça bulunmaktadır.
Anahtar tutan tanrı ya da tanrıçalar eşikleri, çapraz yolları, kapıları, dünyalar arasındaki sınırları geçebilenlerdir.
Antik dönemde Musevi bir ebenin doğum yapan kadının eline bir anahtar vermesi, bebeğin güvenli bir şekilde doğumuna anlam vermekteydi.
Ölüleri demir anahtarla gömüldüğü İonia‘da, bu gelenek ölülerin yeraltı dünyası kapısının kilidini açması bakımından önemliydi.
Japonya’da anahtar refah sembolüdür, saflaştırma ve başlatma adımlarını işaret eder. Birbirine bağlı üç anahtardan oluşan takılar; bilgelik, yaşam ve sevgiyi betimler.
Tasavvufta anahtar sembolü, Yüce Yaratanın kelamının tüm kapıları açan dört dişli anahtarı olarak kabul edilir.
Rüya Yorumlarında Anahtar
Rüyalarda anahtar sembolizmi oldukça belirgindir. Bir kapı açar ve kapatır. Daha parlak bir gelecek için açılan kapıların, yeni olanakların tılsımlı aracıdır, başarıya giden açılımı sunar, fallarda ise sıklıkla ev, araba terfi halinde değerlendirilir.
Rüya ve vizyonlarda anahtar görüldüğünde, yeni başlangıçlar, yeni anlayışlar, yeni bir dönemin başlamakta olduğunun ve o kişinin yeni bilgilerle açacağı kapılar olduğunun simgesi anlamına gelir.
Şehrin anahtarının güvenilen kişiye sembolik sunumu gibi, bir anahtar kolyenin, iş ya da fırsat arayanlara güven sağlayan bir tılsım olduğuna inanılmaktadır.
İskelet Anahtar Sembolü
Anahtarın derinlikli sembolizmi onu maji ve büyü alanında da ön plana çıkartmaktadır.
Bu alanda önemli simgelerden biri olan İskelet anahtarlar, birden fazla kilidi açabilen, geçiş anahtarlarıdır. Antika olanları tılsım olarak kullanılmaktadır. Ona sahip olanların hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı oldukları düşünülür. İskelet anahtarı, olasılıkları ve çözümleri görmeye, fırsatları çağırmaya etkin olacaklarına inanılarak kullanılır.
Kapak Fotoğrafı: RDNE Stock project